Avrupa Birliği AKP’yi terörist parti ilan edebilir...

Kadın bakan Hollandalı polisler tarafından engellendiğinde aklıma hemen bir fotoğraf geldi ve twittera koydum. Fotoğraf Cizre girişinde çekilmişti, arazide sevgili Selahattin Demirtaş ve Osman Baydemir toprağa oturmuş kendi şehirlerine girebilmek için yetkililerden izin bekliyordu.

Ahmet NESİN

Avusturya, Hollanda ve Almanya, Türkiye’de yapılacak olan halk oylaması seçimlerinde AKP aleyhine tavır aldı. Bunu destekleyip, desteklememek çok önemli değil, nedenlerini tartışmak hepsinden önemli bence. Bilhassa önceki gece Hollanda’da yaşanan olay başından sonuna kadar tartışılacak bir olay.

Bu tarihi olay yaşanırken hemen aylar önce cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı bir konuşma aklıma geldi. Olayı hepiniz anımsayacaksınızb Gazze’ye yardım amacıyla sivil bir gemi gönderilmesi gündemdeydi. İsrail ısrarla gönderilmemesini söyledi, hatta ateş açacağını belirtti ama bizim Kasımpaşalı Erdoğan İsrail’i ciddiye almadı ve olan oldu. Ölmemesi gerekenler sokak ağzını siyaset argümanı olarak kullanan birinin tutumundan dolayı öldü. Peki, bu olaydan aylar sonra Erdoğan ne yaptı? Bir konuşmasında gemiyle yardım götürenleri halka anlatırken, "O zaman dönemin başbakanına mı sordunuz da gittiniz?" diye konuştu. Bu çok hince bir taktikti, çünkü "Dönemin başbakanına mı sordunuz?.." diye sorduğunda kendisi cumhurbaşkanıydı ve balık hafızalı halkımız o zaman kafasında başbakan olarak Ahmet Davutoğlu’nu canlandırdı. Böylece sözümona kendisini kurtarıyordu.

Geçen gün benzer bir olay yaşadık, Hollanda bakanın uçuş iznini iptal etti. "Benim ülkemde referandum propagandasını devlet olarak yapamazsın, izin vermiyorum…" dedi. Dediği doğrudur ya da demokratiktir, bunu tartışmıyorum. Erdoğan politikasını devam ettirip, köylü kurnazlığıyla, diğer bakanı unutturup, kadın bakanını Almanya’dan kara yoluyla göndererek kendisini güreşte sanıp arkadan dolanarak 2 puan almaya çalıştı. Ben eminim ki yıllar sonra anılarında bunu da "Dönemin bilmemnesine mi sordunuz da arabayla gittiniz…" diye açıklayacaktır.

Bunu neden anlattım, çünkü Avrupa bizim gibi unutmuyor ve kandırılmıyor. Kadın bakan Hollandalı polisler tarafından engellendiğinde aklıma hemen bir fotoğraf geldi ve twittera koydum. Fotoğraf Cizre girişinde çekilmişti, arazide sevgili Selahattin Demirtaş ve Osman Baydemir toprağa oturmuş kendi şehirlerine girebilmek için yetkililerden izin bekliyordu. Sevgili Demirtaş fotoğrafta telefonda konuşuyor, büyük olasılıkla ya içişleri bakanı ya da valiyle görüşüyor ve izin istiyor.

Selahattin Demirtaş ne için izin istiyor, aynı Sur’daki gibi gençler bodrum katlarında yakılmasın diye izin istiyor, Şırnak katliamı olmasın, kadınlar öldürülüp çıplak halde sokaklarda ve ailelerinin gözü önünde günlerce bekletilmesin, dede-torun aynı anda vurulmasın, katiller halkı, tankla, topla bombalamasın diye izin istiyor.

Peki, benim gördüğüm bu fotoğrafı Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler, ABD görmüyor mu? Bu konuda kendimi ihbar bile edebilirim, en az 3 rapor ben verdim, Birleşmiş Milletler’e, Avrupa Konseyi Parlamentosu’na ve Fransa Parlamentosu’na. İstedikleri kadar "Ülkelerini jurnalliyorlar…" desinler, hiç de umurum olmaz, ben ülkemde gördüğüm faşizmi, getirilecek diktatörlüğü önlemek için herşeyi yapmaya hazırım. Bu benim devrimci sorumluluğumdur.

Basın raporları verdik, katliamda çekilen filmleri verdik, daha neler neler verdik. Benim faşizmi fark ettiğim, diktatörlüğü gördüğüm noktada, üstüne bir de IŞİD’e verilen silahlar, Suriye planları, Osmanlı hevesleri eklenince Avrupa Birliği size ne gözle bakacaktır acaba? Birleşmiş Milletler’in aldığı son kararı görmezden gelenler, Avrupa Birliği’nin para yardımını kesmesini hiçe sayanlar, sizin yaptığınız diktatörlük anayasasını anlamayacak mı sandınız?

Ben bütün bu yapılanları faşizm olarak görüyorsam, yeni yarım anayasa değişikliğini diktatörlük olarak niteliyorsam, demokrasi savaşımını çoktan vermiş Avrupa ve ABD bunu görmeyecek mi? Görecek ve gördü de? Çünkü bu saydıklarımın hepsini adını vermediğim bir ülke olarak yazsam, çoğunuz bu ülkenin terörist bir ülke olduğunu söylersiniz.

Çünkü Hollanda’nın dün yaptığı ve tartışmadığım olayın aynısını siz bu ülkenin bir partisinin eş genel başkanına yaptınız, üstüne üstlük tutukladınız, vekillerini hapsettiniz, 160’yakın gazeteciyi zindanlara koydunuz, binlerce akademisyeni işten atıp, tutuklattınız. Bunlar diktatörlüğün getirileridir, nazi benzetmesi yaptığınız Almanya ve Hollanda’nın yerine nazizmi uygulamaktır.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sadece bir sorum olacak: "Siz, bir Avrupa ülkesi başbakanına ikili görüşmenizde ‘Sizin ülkenize, Avrupa’ya gelişigüzel Suriyelileri göndermeyeceğim, IŞİD’lileri seçip, onları göndereceğim" dediniz mi?

O da size, "Sayın başbakan, sizin ağzınızdan çıkanı kulağınız duyuyor mu?.." dedi mi? Dediyseniz belki bu ülke başbakanını ve adını açıklarsınız. Demedim diyorsanız bana pek inandırıcı gelmez, çünkü ben bu söylemi 6 ay önce bir Avrupalı gazeteci arkadaşımdan dinledim ve sizin dilinizle söyleyeyim, bana yalan borcu yoktu…

İşte bütün AB yukarıda yazdıklarım ve yer darlığından yazmadıklarımın alayını belgeleriyle biliyor. O yüzden Avrupa Birliği benim de faşist diye nitelediğim AKP’yi terörist parti ilan edebilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi