Cezaevlerinde hak ihlalleri raporu: Tecrit, işkence, kötü muamele ve keyfi uygulamalar sürüyor

Cezaevlerinde hak ihlalleri raporu: Tecrit, işkence, kötü muamele ve keyfi uygulamalar sürüyor
ÖHD ve MED TUHAD-FED, "2022-2023 Yılı Cezaevleri Hak İhlalleri Raporu"nu açıkladı. Raporda; tecrit, işkence, kötü muamele, sürgün ve keyfi uygulamaların sürdüğü belirtildi.

Sinan ŞAHİN


ANTEP - Özgürlük için Hukukçular (ÖHD) ile Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuk Dayanışma Dernekleri Federasyonu (TUHAD-FED) 2023 yılında cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin raporunu açıkladı.

ÖHD ve TUHAD FED tarafından İnsan Hakları Derneği (İHD) Antep Şubesi’nde düzenlenen açıklamaya ÖHD Eş Genel Başkanları Ekin Yeter ve Serhat Çakmak, tüm şube eşbaşkanları ve TUHAD FED yöneticileri katıldı. Açıklamayı okuyan ÖHD Genel Merkezi Hapishane Komisyonu Sekreterya üyesi Fırat Taşkın, cezaevlerinde insan hakları ihlallerinin yaygın, yerleşik ve sistematik bir hale geldiğini belirtti.

Taşkın, "Türkiye hapishanelerinde uzun bir süredir tecrit uygulamaları, işkence ve kötü muameleler, sürgünler, keyfi disiplin cezaları, mahpusların sağlık sorunlarının zamanında ve etkili bir şekilde çözülmemesi, ağır hasta mahpusların tedavi edilmemesinin yanı sıra hapishanelerde hücrelerde tutulmaları, idari gözlem kurulu kararları ile mahpusların tahliyelerinin engellenmesi, infaz yakmalar, hapishanelerin kötü fiziki yapısı ve koşulları gibi sıralayabileceğimiz hak ihlalleri artarak devam etmektedir" dedi.

'MAHPUS SAYISI KAPASİTENİN ÜZERİNDE'

Türkiye’nin farklı illerinde bulunan 91 hapishanede başvurucu mahpuslar ile görüşmeler gerçekleştirildiğini aktaran Taşkın, şöyle devam etti:

"Son dönemlerde yaşanan ekonomik kriz ve hükümetin yönetememe durumu nedeniyle muhaliflere yönelik baskılar ve tutuklamalar daha da artmış, hapishanelerdeki mahpus sayısı kapasitenin çok üzerine çıkmıştır. Hapishaneler, başta muhalifler olmak üzere siyasi iktidar tarafından 'tehlikeli' olarak değerlendirilen insanların tutulduğu mekanlar haline gelmiştir. İşkence, insanlık dışı ve kötü muamele, yalnızca politik mahpuslara değil; insanlık onuruna aykırı tutulma halini reddeden adli mahpuslara karşı da bir yöntem olarak uygulanmaktadır" diye konuştu.

'TECRİDİN EN TİPİK ÖRNEĞİ İMRALI'

Hapishanelerde ağırlaştırılmış infaz rejiminin olağan hale getirilmek istendiğini dikkat çeken Taşkın, şunları söyledi:

"Mahpusların kendi aralarında sosyalleşmesinden, ifade özgürlüğüne, aile görüş hakkının sağlanmasına kadar geniş bir çerçeveyi kapsayan mahpus haklarının yaygın ve sistematik bir şekilde ihlal edildiği, mahpusların keyfi ve hukuk dışı disiplin cezalarına maruz bırakıldığı gözlenmektedir. İmralı Ada Hapishanesi'nde süregelen mutlak iletişimsizlik hali, haksız disiplin cezaları ve matbu gerekçelerle reddedilen avukat ve aile görüşme talepleri ile ortaya çıkan tecrit hali bunun en tipik örneğini oluşturmaktadır."

'CPT İMRALI RAPORUNU AÇIKLAMADI'

Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi'nin (CPT) şubat ayında Türkiye'ye yaptığı ziyareti hatırlatan Taşkın, "İmralı Ada Hapishanesi'nde tutulmakta bulunan Sayın Abdullah Öcalan, Sayın Ömer Hayri Konar, Sayın Hamili Yıldırım ve Sayın Veysi Aktaş’ın aileleri ve avukatları ile görüş yapma haklarının çok uzun yıllardır insan hakları hukukuna bütünüyle aykırı bir şekilde ihlal edilmesine rağmen Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT), 13 - 22 Şubat 2024 tarihlerinde Türkiye'ye özel amaçlı bir ziyaret gerçekleştirmiş ancak raporunu açıklamayarak Türkiye’nin izninde olduğunu belirtmiştir" diye konuştu.

'AĞIR HASTA MAHPUSLARIN TAHLİYESİ ATK RAPORLARI İLE ENGELLENİYOR’

Cezaevlerindeki hasta mahpusların durumuna dikkat çeken Taşkın, "Hasta mahpuslar, Türkiye’nin ceza infaz sistemi içerisinde en yakıcı ve önemli sorunlardan birini oluşturmaktadır. Ağır hasta olan mahpuslar, tüm başvurulara rağmen, başvuru süreçleri sürüncemede bırakılarak ve tıp etiğine uygun olmayan, bilimsel ölçütlerden yoksun Adli Tıp Kurumu raporları gerekçe gösterilerek tahliye edilmemekte, yaşam hakları ihlal edilmektedir" dedi.

MEKTUP VE KÜRTÇE YASAĞI

Mahpusların uluslararası anlaşmalar ve anayasa ile güvence altına alınan ifade özgürlüğü ve haberleşme hakkına yönelik ihlallere son verilmesi çağrısı yapan Taşkın, şunları aktardı:

"Son dönemlerde daha da artan mektup engellemeleri ve mektupların kaybedilmesi mahpusların aile ve özel hayatlarına saygı hakkı ile haberleşme haklarını ihlal ettiği gibi mahpuslar üzerindeki tecriti de arttırmaktadır.

Mahpusların ailelerine yazdıkları mektuplar ya da mahpusların ailelerinden gelen mektuplar dahi hiçbir gerekçe gösterilmeden engellenmektedir. Özellikle mahpuslar tarafından yazılan Kürtçe mektupların gönderilmemesi ya da mahpuslara gelen Kürtçe mektupların engellenmesi dışarıda Kürtçe’ye yönelik süren ayrımcılığın hapishanelerde de devam ettiğini göstermektedir."

'MAHPUSLAR İHTİYAÇLARINI KARŞILAYAMAZ HALE GELİYOR'

Hapishanelerdeki mahpuslara para yatıran ailelere, vasilere, avukatlara ve yakınlarına davalar açıldığını ve cezalar verildiğine dikkat çeken Taşkın, şöyle dedi:

"Mahpuslara para yatırmanın suç olarak değerlendirilmesi sonucunda mahpuslar hiçbir ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma gelmekte, bu da hem fiziksel hem de ruhsal sorunları, ihlalleri beraberinde getirmektedir. Yargı baskısına uğrayan kişilerin de gözaltına alınması, davalar açılması ve tutuklanması da ayrıca yakınları üzerinde telafisi mümkün olmayan sonuçlara yol açmakta, işlerinden olmakta, özgürlüklerinden mahrum bırakılmakta ve sosyal olarak da zarara uğramaktadırlar."

'İYİ HAL' KAVRAMI CEZAEVİ YETKİLİLERİNİN KEYFİNE BIRAKILDI'

Ceza infaz kurumlarında bulunan birçok mahpusun infazının yakıldığını, tahliyelerinin engellendiğini vurgulayan Taşkın, şöyle konuştu:

"Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını doğrudan etkileyen 'iyi hal' kavramı bu haliyle cezaevi yetkililerinin keyfi kararlarına bırakılmıştır. Bağımsız koğuş, pişmanlık gibi dayatmalar, mahpusun su/elektrik tasarrufu yapmadığı, daha önce disiplin cezası aldığı, hapishane kütüphanesinden yeterli sayıda kitap okumadığı, göndermek istediği mektuplar hakkında sakıncalı mektup kararı verildiği, infaz koruma memurlarına daha fazla kolaylık sağlamadığı, personelle mesafeli olduğu gibi gerekçeler idare ve gözlem kurulu kararlarında çok sık karşılaşılan gerekçelerdendir. Şartlı tahliye hakları hukuk dışı yaklaşım ve kararlarla engellenen, mahpusların ivedilikle tahliye edilmeleri için gerekli işlemler yapılmalıdır."

'KEYFİ VE HUKUK DIŞI UYGULAMALARA SON VERİLMELİ'

Hapishanelerde mahpuslara yönelik keyfi ve hukuk dışı uygulamalardan vazgeçilmesi çağrısı yapan Taşkın, "Hukuka aykırı fiilleri gerçekleştiren kamu görevlileri hakkında etkin soruşturma mekanizmaları işletilmelidir. Bizler hapishanelerde yaşanan ihlallerin takipçisi olacağımızı belirtiyor, yaşanan hak ihlallerin bir an evvel sonlandırılması için herkesi sorumlu olmaya davet ediyoruz" diye konuştu.

Öne Çıkanlar