Dört soruda 'Sarı Yelekliler'in dördüncü eylemi

Dört soruda 'Sarı Yelekliler'in dördüncü eylemi
Eylemler acaba durulacak mı derken 8 Aralık Cumartesi’ne verilen 4. dalga eylem çağrısı hareketin geçeceği yeni eşiğin miladı oldu.

Hakan GÜNEŞ*


Sarı Yelekleri'nin altından duyulan sesler Paris’in değil, "derin Fransa’nın" uğultusuydu. Az bilinenin tahmini güç ilerleyişi 4. haftasını geride bırakırken hareketin yaratıcı enerjisi yeni sorulara, yeni ikilemlere kapı aralıyor. Bu az bilinen Fransa, çok bilinen Şanzelize’nin kırılan camlarına eğilip bükülmüş imgeler olarak yansıyor. Kendileri de nereye gideceğini bilmiyorlar ama yürümekten de alıkoyamıyorlar ayaklarını. Sarı Yelekliler, Macron’un uzlaşmak için attığı geri adıma 'hayır' derken, sadece onun başkanlığına değil, onunla birlikte temsil edilen müesses nizamın tamamına kocaman bir soru işareti de oluşturuyorlar. Sosyal taleplerini bir dizi başlıkta ifade ettiler belki ama siyasal bir hareket olarak nasıl şekillenecekleri hala kocaman bir soru. Bu hafta, büyük soruya yaklaşmak için hareketin 4. haftasına 4 soruyla yanıt arayacağız.

Kim oldukları ve ne ölçüde etkili olacakları konuşulan Sarı Yelekliler, eylemlerine başladıkları 17 Kasım’dan bu yana sadece Fransa’nın değil, adeta tüm dünyanın gündemindeler. Çok farklı kesimlerin aynı anda sempati ve kuşku ile yaklaştıkları Sarı Yelekliler Hareketi taleplerinde gayet ciddi olduklarını gösterdikleri 3 dalga eylemin sonunda (17 Kasım, 24 Kasım ve 1 Aralık) hükümete geri adım attırmayı başardılar. Ancak hükümet kanadından gelen diyalog çağrıları ve eylemin sinir uçlarını oluşturan zamların hayata geçirilmeyeceği açıklamaları Sarı Yelekliler'i tatmin etmiş görünmüyor. Eylemler acaba durulacak mı derken 8 Aralık Cumartesi’ne verilen 4. dalga eylem çağrısı hareketin geçeceği yeni eşiğin miladı oldu.

Hareketin nereye gideceği, neye evrileceği, ne şekilde daralıp genişleyeceği ve son tahlilde politik mahiyetinin nerede somutlanacağı hala merak konusu. 8 Aralık eylemi, yani 4. dalga eylem sürecinin başlangıç ve zirve gününde sürecin mahiyeti ve geleceğine ilişkin şu 4 soruya biraz daha somut yanıtlar vermeye olanak sağlıyor.

1- Hareket bölünecek, daralacak ve dolayısıyla marjinalleşecek mi?

Macron’un talimatı ile hükümetin attığı geri adımın tüm Sarı Yelekliler'i tatmin etmesi elbette beklenmiyordu. Ancak hükümetin bir yandan güvenlik önlemlerini arttırıp, diğer taraftan diyalog adına geri adım atması en azından Sarı Yelekliler'i böler, bu güne kadar sokaklara inen kesimlerin önemli bir kısmını hareketin daha aktif kesimlerinden ayrıştırır beklentisi vardı. Ancak 8 Aralık Cumartesi sabahı yine tahminlerin ötesinde bir tablo çıkardı: Daha önce katılmayanlar dahi bu kez sokağa inmiş olmalılar ki Paris son ayların en kalabalık gösterisine sahne oldu. İçişleri Bakanlığı’nın sabah erken saatlerde basına aktardığı yüksek gözaltı sayıları da her sokak başına konmuş polis arama noktaları da onbinlerce insanın meydanlara akmasına mani olamadı. Günün sonunda polis kaynaklarına dayanarak verilen eylemci sayılarını en az 10 ile çarpacak kalabalıkta bir protesto gerçekleşti.

8 Aralık Cumartesi hükümetin umduğu yumuşama, yumuşayan kesimlerin hareketin geri kalanı ile ayrışması planı gerçekleşmedi. Son derece heterojen olmasına karşın mevcut düzeni sorgulayanlar bir arada olabilmeyi başarmış görünüyorlar. Fransa sağının bir kesimini temsil eden Frexit (Fransa’nın AB’den ayrılması) pankartları ile solun yaygın sembollerinden Che Guevera’nın resminin nakşedildiği bayrakları taşıyanlar birbirlerine kuşku ile baksalar da Zafer Takı etrafındaki gaz bulutu içinde yan yana durdular.

Hafta içi Paris banliyölerinden Mantes-La-Jolie’de liselilerin protestosuna son derece sert biçimde yapılan müdahale meydanların kalabalıklaşmasında etkili olmuş görünüyor. Birçok gösterici, liselilerin diz çöktürülüp elleri başlarına kapatılarak gözaltına alınma anlarını Şanzelize’de sembolik olarak tekrarladı. Daha önceki eylemlerde kırılan mağaza camları değil, gencecik insanların kırılan onurları Fransa halkının ruhuna daha çok dokunmuş olmalı.

2- Hareket sağa mı yoksa sola mı yakınlaşacak?

"
Apolitik" yani partiler-siyasetler ötesi bir yurttaş hareketi olarak tanımlanan Sarı Yelekliler'e hem aşırı sağ hem sosyalist soldan destek verilmesine karşın bugüne kadar yapılan eylemlerde hareketin yaygın görünümünde sol ya da sağa daha yakınlaşıldığını tespit etmek mümkün olmadı.

2. eyleme doğru sol grup, parti ve sendikaların daha fazla açıklama yaparak hareketin gerisinde aşırı sağın bulunduğu söylentilerine fazlaca kulak asılmaması gerektiği çağrıları, 3 eylemden itibaren Sarı Yelekliler hareketinin sol ve sendikal hareketle birleşmesi için atılan adımlara yerini bıraktı. Ancak özellikle medya ve sosyal medyada Sarı Yelekleri'yle konuşan farklı yerel sözcülerden henüz solun yaygın sempatisini kazanmış figürler çıkmış değil. Bunlar arasında aşırı sağı temsil edenler de yok ancak solun yakınlaşma çabaları ya çok yukarıdan ve dışarıdan bir şekilde yankılandı ya da solun hareketin içindeki bağlarının zayıflığının bir nişanesi olarak gerekli etkileşimi ortaya çıkarmış değil. 8 Aralık'a giderken kırk küsur maddeli talepler metni sağ popülist ögeler taşımakla beraber, sosyal demokrasinin ve solun kimi talepleriyle daha yakınlaşılmış olunduğu izlenimi yaratıyor.

8 Aralık bir kez daha solun parti, sendika ve sözcüleriyle dışarıdan değil ancak hareketin içinden, organik kanallarla süreci etkileyebileceğini gösterdi. Aşırı sağ ise hareket içinde kendisine oy veren çok sayıda taraftarının bulunmasına karşın sürecin ruhuna dahil olabilmekten giderek daha uzaklaşıyor gibi.

3- Eylemler diğer kesimlere doğru genişleyecek mi?

Aslında bu soru ikinci sorunun yanıtının verileceği asıl soruyu oluşturuyor. Zira Macron’un neo-liberal siyasetinin yarattığı mağduriyet sadece dar gelirli, ücretli, eğitimli kesimler ile emeklileri değil, öğrencileri, göçmenleri, sendikalı mavi yakalıları ve elbette işsizleri de etkiliyor. Bu bakımdan 8 Aralık'a giderken pek çok lise ve üniversitede öğrencilerinin kendi gündemleri le hareketlenmiş olmaları son derece manidar, önemli ve sürecin geleceği açısından önemli işaretler barındırıyor. Gençlerin ve solun sokak tecrübesi ile birlikte Fransız mavi yakalı sendikalarının yaygınlığından gelen güçleri yeni döneme nasıl yansıyacak sorusunun giderek netleştiği bir sürece girildiği aşikar.

8 Aralık daha önce ortalama 40-50 yaş aralığında çizilen Sarı Yelekli portresini hiç yoksa 5 yaş daha aşağı çeken bir ortalamayı sürece katmış görünüyor. Göçmen kökenli ve yerli gençlerin bir arada okuduğu okullardan bu süreçte yapılan eylemler öne çıktıkça hareketin biraz daha renklendiği de gözlemleniyor. Üstelik geçtiğimiz hafta "derin Fransa’nın" beyaz orta sınıfının çoğu göçmen ağırlıklı banliyölerde gerçekleşen liselilere yönelik polis şiddeti karşısında bigane kalmadığını, sayısız taşra protestosundaki sembolik sahiplenme-destekleme eyleminden anlayabildik.

4- Eylemler hükümette çatlaklara, giderek hükümet krizine yol açar mı?

Hükümet kanadından gelen açıklamaların, örneğin 'zamları kaldırdık' diyen bir yetkiliye karşın 'zamları askıya aldık' diyen bir diğer yetkilinin varlığı daha ziyade farklı roller konusunda kendi aralarındaki bir işbölümünü yansıtıyor. Henüz hükümet kanadında önemli bir çatlaktan söz etmek güç. Macron’un Fransa cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci turunda başbaşa kaldığı Marine Le Pen karşında ikinci turda seçildiği, bir bakıma Batı Avrupa’nın II. Dünya Savaşı sonrası ilk ciddi aşırı sağ tehlikesi ile yüzleştiği bir seçimden galip çıkarak Elize Sarayı'na yerleştiği akılda tutulmalı. Macron giderse yerine hazırlanan solcu Melenchon ve aşırı sağcı Le Pen’in aynı anda Sarı Yelekliler hareketine destek veriyor olması Sarı Yelek eylemini daha da önemli kılıyor.

Meydanlarda "Macron istifa" sloganları giderek daha çok ağızdan atılır hale gelmiş görünüyor. Ancak sosyal talepleri iyi kötü belli olan bu heterojen hareketin siyasal talepleri henüz şekillenmiş olmadığından Macron’un krize girdiğini ileri sürecek bir denklem ortaya çıkmış değil. Öte yandan neo-liberal reformlar konusunda ısrarlı ve enerjik bir profil çizen genç Başkan’ın artık reform sözcüğünü kullanırken boğazındaki dokuz düğümden geçirmesi gerektiğini öğrenmiş olduğu anlaşılıyor.

* İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi

Öne Çıkanlar