Buldan: Sırtlarını tanklara dayayarak zafer ilan ettiler

Buldan: Sırtlarını tanklara dayayarak zafer ilan ettiler
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, 'Darbeyle mücadele ettiğini iddia edenler, Şırnak’ta tanklara sırtını dayayarak seçim zaferi ilan etti' dedi.

ARTI GERÇEK - TBMM Genel Kurulu’ndaki özel oturumda HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan söz aldı. Buldan’ın söz aldığı sırada Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan TBMM Genel Kurulu’nu terk etti. Buldan, tüm yurttaşları, HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı, tutuklu eski ve yeni milletvekillerini ve Leyla Güven’i selamladı:

"Hukuksuz bir biçimde cezaevinde tutulan sevgili Selahattin Demirtaş, sevgili Figen Yüksekdağ, sevgili İdris Baluken, sevgili Sırrı Süreyya Önder, sevgili Selma Irmak, sevgili Sebahat Tuncel ve sevgili Gültan Kışanak başta olmak üzere ismini sayamadığım binlerce arkadaşımızı da bu vesileyle saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Ülkedeki hukuksuzlukların son bulması için 167 gündür açlık grevinde olan bu parlamentonun üyesi Hakkari Milletvekilimiz sevgili Leyla Güven’i de buradan saygı ve sevgiyle selamlıyorum."

23 Nisan’ı Meclis’te temsil edilmesi gereken halk iradesinin cezaevlerinde tutulduğu, halk iradesine yönelik gaspın sürdüğü, demokratik temsiliyetin engellendiği bir süreçte karşıladıklarını söyleyen Buldan’ın konuşmasından satır başları şöyle:

-Oysa Meclis, 23 Nisan 1920’de kurulduğunda çoğulculuk esasına dayanıyordu. Özellikle 1921 Anayasası daha ademi merkeziyetçi bir yönetim ilkesini öngörüyordu. Ne yazık ki 1924 Anayasasıyla birlikte bu çoğulculuk esası terk edildi ve yerine tekçi otoriter sistem inşa edildi.

DEĞERLER AYRIMCILIK VE RET POLİTİKALARIYLA HEBA EDİLDİ

-Geriye 100 yıllık acı, yoksulluk, geri kalmışlık, adaletsizlik ve eşitsizlik bırakıldı. Ulus devletin kurucu ideolojisine bağlılık yemini edilirken, insanlık değerlerinden giderek uzaklaşıldı. Bu değerler resmi ideoloji tarafından ayrımcılık ve ret politikalarıyla heba edildi. Farklılıkların reddi üzerine kurulan otoriter sistemle birlikte halka ait olması gereken egemenlik devletin eline geçti, halk iradesi sürekli geri plana itildi.

-Kürtler, Türkler, Aleviler, Sünniler, Ermeniler, Süryaniler, Araplar, Çerkesler, Lazlar, kadınlar, gençler, emekçiler kendi geleceğini güvende hissetmiyor.

ADALETE DAYANMAYAN KUVVET ZALİMDİR

-Adalet çökerse ülke çöker. Adalete dayanmayan kuvvet zalimdir. Adaletin sadece muktedirler için geçerli olduğu, mazlumların payına ise adaletsizliğin düştüğü bir ülkede yaşıyoruz.

-Milyonlarca öğrencinin geleceğini çalanlar serbest bırakılırken, "çocuklar ölmesin" diyen bir eğitimci anne, Ayşe öğretmen bu 23 Nisan’da bebeğiyle cezaevine konuldu. Bu mudur adalet! Bir el Rabia yaparken, diğer el Rabia Naz’ın ölüm gerçeğini gizlemeye çalışıyorsa hangi adaletten söz edebiliriz! Soma katliamında 301 işçinin ölümüne neden olanlar serbest bırakılırken, Roboski’de 34 insanı katledenler, Gezi’de Berkin’i, Diyarbakır’da Kemal Kurkut’u vuranlar, daha geçen hafta Diyarbakır’da göz göre göre Recep Hantaş’ı katledenler aramızda gezerken hangi adaletten bahsedeceğiz. Cinsel istismara maruz bırakılan kadın ve çocuklar yerine, istismarcının yanında yer alan erkek yargı mı adalet dağıtacak?

İNSANLIK YERDE SÜRÜKLENİYOR

-Sayın Cumhurbaşkanı "kucaklaşalım" derken aynı saatlerde Gebze’de ve Kızıltepe’de adalet arayan beyaz tülbentli anneler resmi görevlilerin saldırısına uğradı, yerlerde sürüklendiler. Milletvekillerimize sokak ortasında işkence yapıldı. İnsanlığın yerlerde sürüklendiği bir noktadayız.

KILIÇDAROĞLU’NA SALDIRI MEŞRULAŞTIRILMAYA ÇALIŞILIYOR

-Sayın Kılıçdaroğlu’na örgütlü, planlı bir linç saldırısı düzenlendi. Yeni bir Madımak denemesi yapıldı. Bu karanlık saldırıyı normal bir protestoymuş gibi meşrulaştırmaya çalışan resmi ağızların tavrı hukuk dışılığın geldiği noktayı gösteriyor. Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Gök’e tekrar geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. İktidar uğruna toplumun arasına nefret tohumu ve kötülük ekenler, kendinden olmayanı terörist ilan edenler, bu ülkeyi çok tehlikeli bir yere doğru sürüklüyor. Halkları karşı karşıya getirmeye çalışan bu tuzağa karşı herkesin dikkatli ve uyanık olması gerekir.

-Ülke hiçbir dönem bu kadar kutuplaştırılmamıştı. Halk, bundan duyduğu rahatsızlığı 31 Mart seçimlerinde sandığa çok net olarak yansıttı. Toplum adaletsizliğe de yoksulluğa da ayrımcılığa da irade gaspına da artık yeter, dedi ve kendi geleceği için yeni bir dönemin, değişimin önünü açtı.

-Halk, bu düzen değişecek dedi. "Ankara’daki katı merkeziyetçiliğe karşı kentlerimizi biz farklılıklarımızla birlikte demokrasiyle yöneteceğiz" dedi. Bu mesajı almayanlar, seçim sonuçlarını değiştirmek için 23 gündür ülkeyi ve toplumu germeye devam ediyor.

SIRTINI TANKLARA DAYARARAK ZAFER İLAN ETTİLER

-"İstanbul’da usulsüzlük var" diyenlere sormak istiyorum: İstanbul’da usulsüzlük değil halk iradesi var. Asıl usulsüzlük bölgede yapıldı. Buna neden sessiz kalıyorsunuz? Anlamakta zorluk çekiyoruz. Bitlis’te, Şırnak’ta, Siirt’te, Hakkâri’de ve daha birçok yerde ahırlara, boş binalara, milletvekili binalarına seçmen yazdırıldı. On binlerce güvenlik görevlisi bu kentlere seçim sonuçlarını değiştirmek için seçmen olarak kaydırıldı. Şırnak’ta 4 bin asker, polis oyuyla halkın iradesinin önü kesildi. Ertesi gün tanklarla Şırnak sokaklarında zafer kutlaması yapıldı. Demokrasi o tankların paletleri altında ne yazık ki ezildi. Darbeyle mücadele ettiğini iddia edenler, Şırnak’ta tanklara sırtını dayayarak seçim zaferi ilan etti.

-Bağlar, Tuşba, Çaldıran, Edremit, Tekman, Dağpınar belediye başkanlıkları YSK darbesiyle gasp edildi. Belediye eşbaşkan adaylarımızın adaylığını kabul edip, kazandığında mazbata vermemek halka karşı kurulan bir pusudur. Bu hırsızlığı, bu utanmazlığı tarih ve halkımız asla unutmayacak. Bu irade hırsızlığının peşini asla bırakmayacağız. Parlamentoya sormak istiyorum: Egemenlik kayıtsız şartsız halkın ise halkın seçtiği belediye başkanlarının mazbataları neden gasp edildi?

-Halk iradesini çalan kayyımların neler yaptığına tüm dünya tanık oldu. Diyarbakır kayyımı halkın parasıyla belediye binasında kendisine ihtişamlı bir saray kurdu.

-Bir yanda halkın kaynaklarını babasının parası gibi kullananların şatafatlı düğünleri, diğer tarafta ise tahtakurularıyla yaşamaya zorlanan havaalanı işçileri, "Günde 3 öğün simit yerseniz asgari ücretiniz cebinizde kalır" denilerek adeta dalga geçilen yoksul halk var.

-İşte beka söyleminin ardına gizlenen gerçek de budur; Diyarbakır’daki kayyımın saray bekasıdır, Ankara’daki iktidarın koltuk bekasıdır, İstanbul’da sonuçları değiştirmek isteyen rantçı düzenin rant bekasıdır.

LEYLA GÜVEN İÇİN ÇOK GEÇ OLMADAN…

-Halkın, sandıkta hukuksuzluk ve adaletsizliğe gösterdiği itirazı, bu parlamentonun bir üyesi olan Leyla Vekilimiz 167 gündür açlık greviyle sürdürüyor. Leyla arkadaşımız, hukuksuzluklar bitsin, demokrasinin ve barışın önü açılsın diye açlık grevinde. Yüz yılın sonunda bu ülkede bir kadın vekil ve yüzlerce insan temel hak ve özgürlükler için, hukuk için bedenini açlığa yatırmışsa, tek çıkarımız bedenimiz, açlığımız olmuşsa bu devletin yüz yıllık aklını, yüz yıllık pratiklerini ve geldiği son noktayı sorgulaması gerekir. Buradan bir kez daha parlamentoyu ve iktidarı yaşamı artık kritik noktaya gelen Leyla vekilimizin sesini duymaya, gerekli hukuki, demokratik adımları atmaya çağırıyoruz. Yoksa yarın geç olabilir.

ÇOCUK HAKLARI DAİMİ KOMİSYONU KURULSUN

-Bu 23 Nisan’da ne yazık ki çocukların kutlayabileceği bir bayramdan söz edemeyiz. Cezaevlerine atılan, şiddete ve cinsel istismara uğrayan, sokakta, tarlada çalıştırılan, anadilinde eğitim göremeyen çocuklar bu ülkenin kanayan yarasıdır. Bu konunun siyaset üstü tutularak parlamentonun adım atması çocuklara karşı tarihi bir sorumluluktur. Gelin Meclis’te Çocuk Hakları Daimi Komisyonu’nu biran önce kuralım. İkinci bir adım olarak da Çocuk Hakları Bakanlığı’nın kurulması için yasal süreci başlatalım.

- Sayın Cumhurbaşkanına ve tüm siyasi partilere şu çağrıyı yapmak istiyorum: Ülkemizin ihtiyacı; acil demokrasi, barış, adalet, özgürlüktür. Halk, kutuplaşma değil dayanışma ve birliktelik, ayrımcılık değil eşitlik, nefret değil sevgi, esaret değil özgürlük, sömürü değil emeğin hakkını, hukuksuzluk değil adalet, savaş değil barış istiyor, normalleşme istiyor. Kürt sorununu, inançlar sorununu barışla, demokrasiyle çözen, adaleti tesis eden, farklılıkları anayasal güvence altına alan, barışçıl bir dış politikayı esas alan Demokratik Cumhuriyetle ancak krizlerden çıkabiliriz. Başka çıkış yolu yoktur. Asla tekleştirilemeyecek farklılıklarımız en büyük zenginliğimiz ve gücümüzdür.

Buldan’ın konuşmasının ardından söz alan AKP Grup Başkanı Naci Bostancı, Buldan’ın konuşmasına katılmadıklarını, şimdi uzun uzun tartışmayacaklarını belirterek, kayıtlara geçmesini istedi.



İlgili Haberler
Öne Çıkanlar