Can'ın attığı her adım, söylediği her söz suç sayıldı

Can'ın attığı her adım, söylediği her söz suç sayıldı
525 sayfalık iddianamede 'barış' talebi de evi yıkılanlara battaniye toplamak da Cumhuriyet ve Gündem'le dayanışma da vekillerin tutuklanmasına tepki de 'suç' kabul edildi.

Erdal İMREK


GÜNCEL - 20 Şubat’ta tutuklanan 78'liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can ve 33 kişi hakkındaki iddianame 28. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. İddianamede çözüm sürecinde Akil İnsanlar Heyeti’nde yer alan Celalettin Can’ın o süreçte yaşanan ihlallere dikkat çekmesi ve 'gerçek bir barış' talebini dile getirdiği açıklamaları bile suç unsuru sayıldı. Can'ın belediye başkanları ve milletvekillerinin tutuklanmalarına tepki göstermesi, Cumhuriyet ve Özgür Gündem gazeteleri için yapılan basın açıklamalarına katılması, evi yıkılanlara battaniye ve buzdolabı toplanan kampanyaya katılması da suç unsuru sayıldı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, bir insan hakları savunucusu olan ve ömrünün 20 yılını cezaevinde geçiren Can’ın insan hakları ihlallerine dair yaptığı açıklamalar, katıldığı eylemler ve 12 Eylül davası sürecinde yaptığı açıklamalar dahi yargılama konusu oldu. 

'AMED VE KÜRDİSTAN' İFADESİ SUÇ SAYILDI

İddianameye ilişkin Artı Gerçek’e konuşan insan hakları savunucusu ve barış aktivisti, aynı zamanda Celalettin Can’la yaşamını paylaşan Nimet Tanrıkulu, "Telefon tapelerinden çıkarılmış, hiçbir ‘gizli tanık’ ya da ‘delil’e dayanmayan suçlamalar var" dedi. Can’ın, yaptığı bir görüşmede ‘Amed’ ve ‘Kürdistan’ ifadelerini kullanmasının ‘terör örgütü üyeliği’ne kanıt gibi gösterildiğini belirten Tanrıkulu, "İnsan hakları açısından halklar bir yeri nasıl isterse öyle ifade edebilir. Günlük hayatta bu şekilde ifade edilen şeylere bu tarz anlamlar yüklenmemeli" dedi. Tanrıkulu, "Celalettin Can’ın, Celalettin öyküsü bu yaşadığıyla sınırlı değil" diyen Tanrıkulu, "En kısa zamanda özgürlüğüne kavuşmalı, bu yargılama gerçekçi değil" dedi.

CUMHURİYET VE ÖZGÜR GÜNDEM'LE DAYANIŞMA SUÇ

Can’ın Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon ve tutuklamalar sürecinde gazetenin Şişli’deki merkezine giderek yaşananları protesto etmesinin de suç sayıldığını söyleyen Tanrıkulu, "Oraya binlerce insan giderek bunu protesto etti. Celalettin Can ömrünü mücadeleye adadı, orada olmaması düşünülemezdi. Barış için, insan hakları için orada bulunmayı görev olarak düşünen bir insan o" dedi. Tanrıkulu, Can’ın Özgür Gündem gazetesinin kapatılmasına tepki için yapılan basın açıklamasına katılmakla da suçlandığını belirtti.


[Nimet Tanrıkulu]

BELEDİYE BAŞKANI VE MİLLETVEKİLLERİNİN TUTUKLANMASINA TEPKİ DE SUÇ

Celalettin Can’ın Gültan Kışanak’ın diğer belediye başkanları ve milletvekillerinin tutuklanmasına ilişkin yapılan basın açıklamalarına katılmasının da iddianamede suç olarak yer bulduğunu dile getiren Tanrıkulu, "Bunlar gerçekten absürt suçlamalar" dedi.

12 EYLÜL DAVASI'NDA ADİL YARGILAMA İSTEDİĞİ İÇİN YARGILANIYOR

Aynı zamanda 78’liler Girişimi Sözcüsü olan Celalettin Can’ın 12 Eylül darbesiyle yaşanan ihlallere ilişkin uzun süre mücadele verdiğini hatırlatan Tanrıkulu, "20 yılını hapiste geçirdi. Bizim kuşağımızın tarih sahnesine yeniden çıkması, rolünü oynaması için mücadele etti. Yitirdiğimiz insanların, yaşamdan koparılma hakikatini ortaya çıkarmak için bir çok insanlar birlikte, en önlerde yer alarak bir hareket oluşturdu. 12 Eylül’ün yargılanması için geçici 15. Maddenin kaldırılması, darbe döneminde cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin hesabının sorulması için mücadele verdi. Bu mücadeleler sonunda 12 Eylül davası açıldı. 78’lilerin çok önemli rolü oldu bu davanın açılmasında. Celalettin o süreçte, gerçek bir yargılama için mücadele etti. Biz ‘böyle yargılanma olmaz’ dedik. Nihayetinde ‘zaman aşımı’ dediler, kimse yargılanmadı. 12 eylül o 5 generalden ibaret değildi. Onlar ölüp gitmiş olabilir ama büyük bir organizasyondu. B u davanın darbelerle yüzleşmeye dönüşmesi için, hakikat ve yüzleşme komisyonları kurulması için çabaladı. O süreçte yaptığı açıklamalar da suç sayılıyor bu iddianamede. Yani gerçek bir yargılama talep ettiği için yargılanıyor şu anda" şeklinde konuştu.

BAŞBAKAN SÖYLEYİNCE SUÇ DEĞİL, CAN SÖYLEYİNCE SUÇ

Tanrıkulu, "Bu ülkenin başbakanı ‘Diyarbakır zindanının dili olsa da konuşsa’ dedi. Bizim Diyarbakır Cezaevi’yle ilgili açıklamalarımız da yine suç sayıldı" dedi.

EVİ YIKILANLARA BATTANİYE YARDIMI 'ÖRGÜTE DESTEK' SAYILDI

Sokağa çıkma yasakları döneminde evleri yıkılan yurttaşlarla dayanışmak için HDP’nin çağrısıyla başlatılan ‘Battaniyeni al gel’ kampanyasıyla ilgili çabalarının da suç sayıldığını anlatan Tanrıkulu, "Bu ülkede Kürtlerin yaşadığı bölgelerde çok ciddi bir çatışmalı süreç yaşandı. İnsanlar evsiz, barksız kaldı, çok büyük halk kitleleri mağduriyet yaşadı. Bu ülkenin bir partisi kampanya başlattı. Battaniye, buzdolabı ihtiyaçlarının karşılanması için. Bunu bile ‘terör örgütüne destek sağlamak’ olarak yorumlamışlar iddianamede" dedi.

AKİL İNSANLAR HEYETİ'NDE YER ALDI, 'BARIŞ' İSTEMEKLE SUÇLANIYOR

Aynı zamanda Akil İnsanlar Heyeti’nde de yer alan Can’ın ‘çözüm süreci’nde yaşanan ihlallere tepki göstermesinin, ‘böyle barış olmaz’ demesinin, gerçek bir barış için çaba sarfedilmesini talep etmesinin de suç unsuru sayıldığını belirten Tanrıkulu, "Gerçek, eşit, adil ve demokratik bir ülke isteğini açıkça söyledi. Hiçbir gizlisi yoktu. Birçok yerde, televizyonda bunları sakınmadan söyledi ve bu yüzden de yargılanıyor" dedi.

Celalettin Can hakkında dayanaksız suçlamalarla 525 sayfalık bir iddianame hazırlandığını ve ‘örgüt üyeliği’yle suçlandığını söyleyen Tanrıkulu, "Celalettin örgüt üyesi olsaydı, bunu da söylerdi. Ona konuşma, düşüncelerini açıklama, sus, görme, duyma diyorlar" şeklinde konuştu.

CEZEVİNDE KÖTÜ KOŞULLARDA KALIYOR

Celalettin Can’ın cezaevi koşullarına dair de bilgi veren Tanrıkulu şunları söyledi:

"Celalettin Can’ın bu iddianameyle 100 günü çalındı ve bu 100 gün içinde kaldığı ortamlar insan sağlığına uygun değil" diyen Tanrıkulu, "Siz insanları hapsediyorsanız onların haklarını da sağlayacaksınız. Uluslararası sözleşmelere göre hapsedilen insanların hakları var. Tutukluluk süreçleri tedbirden çıkıp, cezalandırmaya dönüşüyor. Oradaki uygulamaların adı işkencedir. Celalettin Can’ın tedavi olması gereken bir rahatsızlığı vardı. Gerekli sağlık kontrolü yapılmayan birçok hasta tutuklunun durumu ağır. Önlem alınmazsa Celalettin de onlardan biri olacak. Cezaevlerinde beslenme denen şey de korkunç durumda. Kaldığı yüksek güvenlikli bir cezaevi, hücre tipi yerler. Havalandırma 5 metre bile değil. Kaldığı yer keza öyle. Tanımlanmayacak kadar korkunç uygulamalar var. Daha ağır koşullarda mahpuslar var ve kendilerini ifade edemiyorlar. Mektup yasağı uygulanıyor. Benim yazdığım 7 mektuptan, 4’ünü vermişler. Arkadaşları çok mektup yazmış, görüşte soruyorum; yok. Telefon görüşmeleri 15 günde bir 10 dakika. Bu koşullar Türkiye’nin imzaladığı sözleşmelerin de Anayasa’nın da ihlali" dedi. (ARTI GERÇEK)

Öne Çıkanlar