Demirtaş: AKP'ye destek vermedik diye bin yıl da ceza verilecekse baş göz üstüne

Demirtaş: AKP'ye destek vermedik diye bin yıl da ceza verilecekse baş göz üstüne
Demirtaş'ın tutukluluk halinin devamına karar veren mahkeme, duruşmayı erteledi. Bir üye ise karşı oy kullanarak serbest bırakılmasını istedi.

Selahattin Demirtaş'ın 142 yıl hapis istemiyle tutuklu yargılandığı ana davanın duruşması Sincan Cezaevi Kampüsü'nde başladı. Demirtaş duruşmaya, dün olduğu gibi Edirne Cezaevi'nden SEGBİS yoluyla bağlandı. Duruşma sonunda Selahattin Demirtaş'ın tutukluluk halinin devamına karar verildi. Mahkeme üyelerinden biri tutuklululuk halinin devamı kararına karşı oy kullanarak Demirtaş'In adli kontrol şartıyla serbest bırakılmasını istedi. Üye gerekçesinde AİHM’nin Kasım 2018'de Demirtaş hakkında vermiş olduğu 'derhal salıverilme' kararına atıf yaptı.

Duruşmada '21 Kasım 2012 tarihli fezleke' için beyanda bulunan Selahattin Demirtaş, AKP'nin İstanbul adayı Binali Yıldırım'ın dün kendisi için sarf ettiği sözlere tepki gösterdi. Demirtaş, "Cemaat o dönem beni sevmiyordu ama mesela dün yine bana iftira atan Binali Yıldırım'ı çok seviyordu" dedi. Demirtaş, AKP yıllardır cemaate karşı yaptığım eleştirilerden rahatsız olmuştur" ifadelerini kullandı.

Binali Yıldırım, Demirtaş'ın 23 Haziran seçimine dair "Bugün için, Sayın İmamoğlu’nun söyleminin desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz" açıklamasına tepki göstermiş, "Ekrem İmamoğlu'nu desteklediğini açıkça ifade etti. Masum insanların ölümünün müsebbibi olan bir kişinin çağrısı ve terörle münasebetini hiçbir zaman net olarak koparmamış diğer bir partinin desteklediği CHP adayının arkasında milliyetçi, ülkücü, İYİ Partili hemşerilerimizin yer almayacağına yürekten inanıyorum. 'İmamoğlu'na oy verin' diye çağrı yapılıyor. Ama ilave ediyor. 'HDP'siz hiçbir şey daha güzel olmaz' diyor. Verilen mesaj çok açıktı. Biz size oy vereceğiz ama siz de bizi unutmayın. Bizim hakkımızı ödemeyi ihmal etmeyin demek istiyor" şeklimde konuşmuştu.

Demirtaş, "Ben tutuklu falan değilim, ben siyasi rehineyim. Fiziken içerideyim ama dışarıda AKP beni ve partimi lince uğratmak suretiyle cezalandırmaya çalışıyor" dedi. Demirtaş, "Hakkımdaki suçlamalar gerçekten suçsa Binali Bey ile ikimizin aynı sanık sandalyesinde oturmamız lazım. Senin geçen hafta oy uğruna Diyarbakır’da kullandığın Kürdistan kavramını ben 7 yıl öncesinde kullandığım için bugün yargılanıyorum" ifadelerini kullandı..

'AKP'NİN ADAYI HAKKIMDA İFTİRA ATIP HÜKÜM KURDU'

Avukat Cahit Kırkazak'ın duruşma salonundan aktardığına göre Demirtaş savunmasına şu sözlerle devam etti:

"Bu yaptıkları namertçedir, dürüstlük değildir bu. Burada konuşuyor olmamız savunma hakkımızın ihlal edilmediği anlamına gelmiyor. Dün canlı yayında AKP'nin İBB Başkan adayı hakkımda iftira atarak hüküm kurdu. Ama ben içeride olduğum için cevap veremiyorum. Dışarıda oldaydım bu yalan ve iftiralara cevap vererek yaratmaya çalıştıkları algıları çürütürdüm.

'BİNALİ YILDIRIM'DAN GÜNAHINI İSTESENİZ, BUNDAN BENİM ÇIKARIM NE OLACAK DER'

Dün partimin politikaları doğrultusunda bir tweet attım, Binali Yıldırım 'HDP İmamoğlu'na destek verecek ama HDP olmadan kazanamazsın diyerek kendi payını istiyor' diyerek kendi aklından geçenleri ifade ediyor. Kendileri ülkenin ve halkların lehine bir iş yapmadıkları için, yaptıkları her işte paylarını istedikleri için bizi de öyle düşünüyorlar. Ben ve partimin aldığı her tutum toplumun yararınadır, kendi payımıza bir şey istemeyiz. Ama Binali Yıldırım kendi payını almadan size günahını vermez. 'Ver senin günahlarının cezasını çekeyim' deseniz, Binali Yıldırım, 'Benim bunda çıkarım ne olacak' diyerek payını almadan günahını vermez."

'Demirtaş'ın Savunması' Twitter hesabından aktarılanlara göre Demirtaş savunmasının devamında şunları söyledi:

'CEMAATİN HEDEFİ HALİNE GELMEK BİZİM İÇİN ANORMAL DEĞİLDİ'

"İlginçtir, o dönemde (2010’lu yılların başları) hakkımızda fezleke hazırlayan savcılar sonradan açığa alındılar, tutuklandılar. Bu bir tesadüf olabilir mi? Emniyetteki Cemaat bağlantılı güvenlik personeli, adliyede de kendileriyle bağlantılı savcılarla çalışıyorlardı. 2012'de bize kumpaslar kurulur ve biz de bunları deşifre etmeye çalışırken Cemaat'in hedefi haline geliyorduk. Peki bu anormal midir? Hayır. Cemaat'in hedefi haline gelmek bizim için anormal değil, çünkü karşı çıkıyorduk.

Hem hukukun üstünlüğüne güveniyorduk hem de Cemaat'in devletin bürokrasisine adım adım yerleşmeye çalıştığını görüyorduk. Ve bunu da yüksek sesle ifade ediyorduk. Sahada da bazı valiler, emniyet müdürleri ya da başka yerlerdeki, mesela Parlamento'da Cemaat'e yakın olduğu bilinen şahısların bana karşı tutumlarından da, tepkili olduklarını anlayabiliyordum.

'CEMAAT BİNALİ YILDIRIM'I ÇOK SEVİYORDU'

O dönemde Cemaat bizi sevmiyordu. Ama kimi seviyordu? Mesela Binali Yıldırım'ı çok seviyordu. Hakkımda iftira atan Binali Yıldırım'ı. Benim, 'masum insanların ölümüne sebebiyet vermekten tutuklu' olduğumu söyleyecek kadar şirazesinden çıkmış olan Binali Yıldırım'ı. Yargı süreci devam eden biri hakkında kameraların karşısına geçip iftira atan siyasetçileri çok seviyordu Cemaat.

'AKP'NİN BAZI KESİMLERİNİN BENDEN RAHATSIZ OLMASININ NEDENİ CEMAATE YÖNELİK ELEŞTİRİLERİM'

Bu fezlekede savcı, dünkü fezlekede olduğu gibi konuşmamın içeriğini yazmamış. Çarpıtma ve kopyala-yapıştır sistemiyle, Cemaat’in sıkça kullandığı teknik ve taktikle bir fezleke hazırlamış. 2012'deki bir konuşmam dosyada. Bana ‘masum insanların ölümüne sebebiyet vermemiş kişi’ diyen Binali Yıldırım’a söylüyorum. Dosyamda ne tür deliller olduğunun da bir kez daha bilinmesini istiyorum. Bunu da Cemaat’in savcıları koymadı. Bugün AKP’nin savcıları koydu. Türkiye kamuoyunun, altını çizerek belirtiyorum, kamuoyunun bunun bilmesini istiyorum. Bugün bile AKP’nin bazı kesimlerinin benden rahatsız olmalarının nedeni, Cemaat’e yönelik yıllardır sürdürdüğüm eleştirilerdir.

Bakın ne demişim 2012’de. (Dava dosyasından okuyor.)

'YAPILAN NAMERTÇEDİR'

Yargılanmam dışarıda yapılıyor. Onlarca mikrofonun önünde bütün Türkiye'nin dikkatle izlediği İstanbul seçimindeki AKP'nin adayı benimle ilgili konuşuyor, ben buna cevap veremiyorum. Dışarıda olsam cevabını veririm. Savunmamın parçası budur işte. Dışarıda olsam aleyhime bu kadar algı yapmalarına izin vermezdim. Hepsini tek tek teşhir ederdim. Düşünün ki, benimle ilgili dün 'masum insanların ölümünün müsebbibi' diye açık açık yargıya müdahale edecek açıklama yapan şahıs, başbakanlık yaptı bu ülkede. Benim de üyesi olduğum Meclis’in başkanlığını yaptı. Yurttaşlar bunu söyleyebilir. Gazeteciler yorum yapabilirler. Ama iktidar mensupları yapamazlar. Bu, yürütme erkinin yargı üzerindeki aleni yönlendirmesi olur. Yapılan budur. Namertçedir. Dürüstlük değildir bu.

'KÜRDİSTAN DEMEK SUÇSA BİNALİ YILDIRIM'LA AYNI SANIK SANDALYESİNDE OTURMALIYDIK'

Binali Bey'in gelip bir duruşmamı izlemesini isterdim. Gelseydi bir baksaydı neyle suçlanıyoruz. Binali Yıldırım, benim söylediklerim suç olsaydı şu anda ikimiz sanık sandalyesinde yan yana olmalıydık. Bak, 'Kürdistan' dediğim için yargılanıyorum. Hakkımdadaki suçlamalar gerçekten suçsa Binali Bey, ikimizin aynı sanık sandalyesine oturması lazım. Senin geçen hafta oy uğruna Diyarbakır'da söylediğin 'Kürdistan'ı ben 7 yıl önce Bingöl'de söylediğim için bak bugün yargılanıyorum.

'BUNLARIN SİYASETİ RANTI PAYLAŞMAK ÜZERİNE'

Binali Yıldırım şunu da söylüyor, 'Demirtaş seçimde biz destek veriyoruz, o da seçimden sonra bizi görsün diyor.' Çünkü kafaları hep böyle çalışıyor. Yurttaşlarımızın iyiliği için bir şey isteyebileceğimiz hiç akıllarına gelmiyor. Bunların siyaseti rantı paylaşmak üzerinedir. Biri birine destek veriyorsa demek ki ekonomik çıkar vardır. Kafa başka türlü çalışmıyor. Samimiyetle söylüyorum, kafaları böyle çalışıyor. Bunların günahını isteseniz bedava vermezler. 'Benim çıkarım ne olacak' derler.

'AKP'YE DESTEK VERMEDİK DİYE BİN YIL DA CEZA ALACAKSAK BAŞ GÖZ ÜSTÜNE'

Biz ilkeli, ahlaklı, dürüst siyasetçileriz. AKP'ye destek vermedik diye bin yıl da ceza verilecekse baş göz üstüne. Şeref duyarız. Yeter ki arkamızdan kimse bize, 'soyguncu, talancı, rantçı, hırsız' demesin. Yeter ki arkamızdan kimse, 'bunlar haysiyetsiz' demesin. Türkiye toplumunun tamamına da demokrasi ve barışı getireceğimize de inanıyoruz.

'BU FEZLEKEYİ HAZIRLAYAN SAVCININ HUKUKTAN ANLAMADIĞI BELLİ'

Merak ediyorum, bu fezlekeyi hazırlayan savcı tarih bilgisini nereden almış? Hukuk bilgisinden vazgeçtim. Hukuktan anlamadığı belli de. Hukuktan anlamak sadece kanun bilmek değildir. Hukukun ruhunu, felsefesini bilmek önemli. Savcı bunlardan da bihaber. Beni suçlayacaksa en azından dolu dolu bir fezleke hazırlar.

'KÜRDİSTAN TARİHİ NİR GERÇEKLİK OLARAK VAR'

'Kürdistan' dediğimde nasıl oluyor da terör progapandası yapmış oluyorum? Tayyip Erdoğan dedi diye değil, Binali Yıldırım dedi diye değil, Mustafa Kemal Atatürk dedi diye değil, Sultan Abdülmecid dedi diye değil, Selçuklu Sultanı Kürdistan Eyaleti ilan ettiği için değil; Kürdistan, tarihi bir gerçeklik olarak var olduğu için var. Tarihi bir gerçeği niye inkar edecekmişiz? Kürdistan bir coğrafya. Kürtlerin anavatanıdır. Anadilimiz, folklorümüz, müziğimiz, ağıtlarımız, mezarlarımız, türbelerimiz, ağaçlarımız, derelerimiz ve bizi biz yapan hatıralarımızla, benliğimizle coğrafyamız, anavatanımız.

'RUMELİ DEYİNCE ORASI RUM DEVLETİ OLSUN DEMİŞ Mİ OLUYORSUNUZ?'

Kürdistan coğrafyası, aynı zamana Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde. Biz bu ayrılsın, ayrı devlet olsun demiyoruz. Rumeli denilince neresi anlaşılıyor? Trakya. ‘Rumeli’ deyince ‘Rumlar ayrı bir devlet kursun ve orası Rum devleti olsun’ demiş mi oluyorsunuz? Kürdistan demenin neresi terör propagandası? Bu nasıl bir hakaret, bu nasıl bir aymazlık. Farkında değiller herhalde, hakaret ettiklerinin. 'Binali Yıldırım niye Kürdistan dedi' demiyorum. Her gün kullansın. Normalleşmesi lazım.

'KÜRDİSTAN TAM SINIRDA MI BİTİYOR?'

Doğubeyazıt'tan Çukurca'ya kadar, İran sınırlarında kalan bölge İran Anayasasında Kürdistan Eyaleti. Çukurca'nın Cizre'ye kadar olan, Irak sınırlarında kalan bölge Irak Anayasasında Kürdistan Bölgesi. Kürdistan, Türkiye'ye bir karış geçmiyor mu? Tam sınırda mı bitiyor?"

Duruşma verilen aranın ardından avukatların beyanlarıyla devam ediyor.

Mahkeme heyeti Mahkeme heyeti, 1'e karşı 2 oyla Selahattin Demirtaş'ın tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı 16-17 Temmuz 2019 tarihine erteledi.

'SİYASİ REHİNELER TAHLİYE TALEP ETMEZ'

Demirtaş, "Ben hukuk ve kanun çerçevesinde tutuklu olsaydım tahliyemi talep ederdim. Ama ben bir siyasi rehineyim. Siyasi rehineler tahliye talep etmezler. Ben de tahliyemi talep etmiyorum" dedi.

BİR ÜYEDEN TUTUKLULUK KARARINA KARŞI OY

Duruşmada mahkeme heyetinin bir üyesi ise tutukluluk halinin devamı kararına karşı oy kullandı. Tutukluluğa devam kararına karşı oy veren üye AİHM'nin Kasım 2018'de Demirtaş hakkında vermiş olduğu 'derhal salıverilme' kararına atıf yaptı.

Demirtaş’ın yurt dışı çıkış yasağı konularak serbest bırakılması gerektiğini belirten üyenin karşı oy gerekçesinde şu ifadelere yer verildi:

"Anayasanın 90. maddesinin 5. fıkrasının 2. cümlesindeki temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmaların kanunlarımız karşısında olan üstünlüğünün ve önceliğinin doğal sonucu olarak temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmaları uygulayan mahkemelerin kararlarının da üstünlüğünün ve önceliğinin bulunması, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin 20/11/2018 tarih ve 14304/17 nolu kararının sözleşmenin 46. maddesi hakkında başlıklı bölümünde 279., 280., 281., ve 282. paragraflarında gerekçeler açıklanarak ve istikrarlı içtihatlarına uygun olarak 283. paragrafında mahkeme başvuranın tutukluluk halinin devamını haklı gösteren yeni unsurlar veya deliller sunulmadığı sürece mümkün olan en kısa sürede başvuranın tutukluluğunu sona erdirme görevinin davalı devlete ait olduğu kanısına varmaktadır denilmek suretiyle tespit edilen ihlallerden ayrı olarak devlete derhal tutukluluğa son verilmesi yükümlülüğünün yüklenmesi nedenleri ile sanığın Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 109. maddesinin 3. fıkrasının a bendi gereğince dosyanın geldiği aşama itibari ile yurt dışına çıkmamak adli kontrolü uygulanmak suretiyle salıverilmesine karar verilmesi kanaatindeyim." (HABER MERKEZİ)

 

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar