Gültan Kışanak, Tuğrul Eryılmaz’ın kitabı için yazdı

Gültan Kışanak, Tuğrul Eryılmaz’ın kitabı için yazdı
'Keşke Tuğrul’un da söylediği gibi gerçeği söyleyemeyeceklerse bari susmasını bilseler.'

İki yılı aşkın süredir Kocaeli F Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Gültan Kışanak, gazetecilik yıllarında sıklıkla temas ettiği Tuğrul Eryılmaz’ın "68’li ve Gazeteci" adlı kitabını değerlendirdi. 

Siyasete atılmadan önce uzun yıllar gazetecilik yapan Kışanak, Eryılmaz’ın kitabını zamanında okuduğunu belirterek, Türkiye’de basının içine düşürüldüğü durumu iyi anlattığını belirtti. 

Cezaevinde "Kürt Siyasetinin Mor Rengi" kitabını yazan Kışanak’ın, Yeni Yaşam Gazetesi'nde "Benim Özgür Gündem yıllarım ve bir kitap" başlığıyla yayınlanan yazısı şöyle:

Bazı kitaplar vardır, okuduktan sonra bir daha, bir daha bakmak istersin ya "Tuğrul Eryılmaz 68’li ve Gazeteci" kitabı da öyle. Bir çırpıda okuyup bitirdikten sonra, bir süre elimden bırakamadım, bazı sayfalarını yeniden okudum. 60’lı yıllardan itibaren Türkiye’nin girdisine çıktısına tanıklık etmiş, içinde yaşamış, yeri gelmiş bir parçası olmuş, solculuğu ile gazeteciliğini bir güzel buluşturmuş, 68’li Tuğrul Eryılmaz, bir nehir gibi akmış; Asu Maro da nehrin akışına kendisini bırakarak, güzel bir iş çıkarmış. Tuğrul Eryılmaz’ı uzun yıllar önce tanıdım. Özgür Gündem gazetesinde çalıştığım dönemdi. Özgür Gündem ilk çıktığında, ekibinde Ragıp Duran, Semra Somersan gibi profesyonel olarak gazetecilik yapan deneyimli isimler de vardı. Tuğrul Eryılmaz da teklif götürülen gazetecilerden biriydi, ama kabul etmemişti. Özgür Gündem ve ardılı gazetelerde birlikte çalıştığımız birçok kişinin Tuğrul’la dostluğu vardı. Gazeteyi ne zaman yeniden bir derleyip toparlayalım, yeni bir ekiple gazeteyi güçlendirelim diye bir arayışa girsek, aklımıza gelen ilk isimlerden biri yine Tuğrul Eryılmaz oluyordu. Herkes O’nun gazeteciliğine, solculuğuna, her zaman ezilenden yana olan tavrına kefildi. O nedenle Tuğrul’a sadece Özgür Gündem’in çıkışında değil, sonraki yıllarda da çok söyledik. Her defasında kibarca gönlümüzü de alarak bizi eli boş göndermeyi başarıyordu, ama genç arkadaşlar için düzenlediğimiz gazetecilik eğitimlerine gelip, deneyimlerini paylaşmaktan da hiçbir zaman geri durmadı.

Bir defasında galiba çok ısrar ettik ki Tuğrul, esprilerinin arasına şu cümleyi de sıkıştırıverdi: "Çocuklar siz kendi kafanızdaki gazeteyi benim yapmamı istiyorsunuz. Ben gelirsem kendi kafamdaki gazeteyi çıkartırım. Sonra dostluğumuz da bozulur. En iyisi beni çağırın gelip gazetecilik kursu vereyim, siz kendi gazetenizi kendiniz çıkartın." Ne zaman gazetecilikle ilgili bir sohbet açılsa bu anektotu hep anlatırdım. Bu sözler çok samimi, çok dostça ve büyük bir mesleki tecrübe aktarımıydı aslında. Tuğrul da söyleşide bu konuyu şu cümlelerle anlatıyor: "Hayatımda üzülerek reddittiğim iki şey vardır, hatta üç şey vardır. Birincisi yıllar önce Özgür Gündem’in ilk çıktığında beni çağırdılar, ‘Bunun başına sen geç diye.’ 2016’da ölen Yaşar Kaya vardı. Gültan Kışanak vardı. Çok iyi hatırlarım Gültan Hanım’a, ‘Deli misiniz divane misiniz’ dedim. ‘Benim gibi gazeteci olacağım diye bir yerini yırtan bir adam, kalkıp bölye bir misyon gazetesinin başına gelir mi? Siz niye çıkartmıyorsunuz kendi gazetenizi? Çok istiyorsanız beni çağırın, geleyim size gazetecilik kursu vereyim.Bu bir tanesidir çok iyi hatırlıyorum."

Tuğrul, üzülerek reddettiği diğer tekliflerin de BirGün gazetesinde ve İMC TV’de çalışma teklifleri olduğunu söylüyor. Gündem geleneğini sürdüren gazeteler, çoğu mesleki eğitim de almamış, heyecanlı ve gazeteciliği görev aşkıyla yapan çok genç, amatör kadrolarla çıkartıldı. Deneyim biriktirmesine de fırsat verilmiyordu. Bir yılını dolduran birkaç gazete oldu, çoğu bir yılını bile doldurmadan kapatılıyordu. Yeni çıkan gazetenin, kapatılan gazetenin devamı sayılarak kapatılmaması için yönetim kadrosundan, künyesinden tutun da, yazı karakterine, sayfa mizanpajına kadar her şey yenileniyordu. Bir de sonsuzluğa uğurladıklarım vardı, koca çınar Ape Musa, gazeteciliğin yanı sıra İnsan Hakları Derneği’nde çalışarak, hak ihlallerinin peşini bırakmayan Kemal Kılıç, daha lise yıllarında, "Ben de hakikatin peşine düşmek istiyorum" diyen Ferhat Tepe, Orhan Karaağar, Burhan Karadeniz, Ersin Yıldız, Cengiz Altun ve daha niceler. Özgür Gündem’in Kadırga’daki binasının bombayla havaya uçurulması da Türkiye basın tarihine, Tan gazetesinin bombalanması utancıyla birlikte yazıldı.

Yazının tamamını okumak için tıklayın...
 

(HABER MERKEZİ)

Öne Çıkanlar