'Gül ve Erdoğan'ın eski yol arkadaşları korkuyorlar'

'Gül ve Erdoğan'ın eski yol arkadaşları korkuyorlar'
Saadet Partisi lideri Karamollaoğlu: Gül ve diğer arkadaşlar geç kalıyor, biraz daha gecikirlerse hiç konuşamayacaklar.

Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski yol arkadaşlarının seslerini yükseltmeyerek hata yaptıklarını savundu. Karamollaoğlu, "Bence hata yapıyorlar. Yani şu an, bugün AK Parti’de artık yerleri olmayan, Tayyip Bey’in yola çıktıklarındaki arkadaşları, aslında şu anda seslerini yükseltmeleri icap eder. Yapılan yanlışlara "yanlış" demeleri icap eder. Ama endişeliler. Çünkü Tayyip Bey bu gibi konularda affetmiyor" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yol arkadaşlarının korktuğunu da belirten SP Lideri Temel Karamollaoğlu, "Sen benimle beraber aynı düşüncelere sahip değilsen, "hainsin" diyorlar. Hain dedikleri insanın da tepesine binip, nesi varsa her şeyini ortaya dökmek istiyorlar. Bundan dolayı da korkuyorlar. Başka türlü izah edemiyorum ben. Yani bugün, hakikaten Tayyip Erdoğan’la beraber yola çıkan ve artık onun gidişatının ülkeyi iyi bir noktaya götürmeyeceğini gören arkadaşları, seslerini çıkarmıyor" ifadesini kullandı.

Şirin Payzın'ın sorularını yanıtlayan Karamollaoğlu'nun T24'te yer alan söyleşisinin bir bölümü şöyle: 

"AK PARTİ'NİN KENDİSİ KORKUYOR"

Yarın muhalefet olursak, başımıza gelen insanlara karşı biz ne deriz, diye endişe var, korku var. AK Parti Türkiye’de bir korku imparatorluğu oluşturdu. Ama aslında korku kendi zihninde yatıyor, kalbinde yatıyor. Korkuyor. Hesaba çekilmekten korkuyor. Öbür dünyayı bıraktı zaten. Ama bu dünyada da korkuyor "ben hesaba çekilmek istemiyorum" diye. Onun için bunun karşısına çok daha güçlü çıkılır. "Haksızlık, karşısında susan dilsiz şeytandır." bu inancımızın bir gereği.

- Dolayısıyla Binali Yıldırım’ın istifa etmemesinin nedenini de buna bağlıyorsunuz.

Tabii, tabii. Başka ne için olabilir?

- Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın korkusuyla mı yaptığını düşünüyorsunuz?

Tabii, çünkü yani şu anda AK Parti dediğiniz zaman, AK Parti diye bir parti kalmadı. Çünkü AK Parti iki kelimeden oluşuyor. Bir "adalet", bir de "kalkınma." Ne adalet, ne kalkınma var. Bizim anladığımız manada bir kalkınma yok. Onun için AK Parti demek artık Sayın Erdoğan demek. Tayyip Erdoğan, AK Parti mefhumunun üstünde bir insan artık.

"GÜL VE ERDOĞAN'IN ESKİ YOL ARKADAŞALRI SESLERİNİ YÜKSELTMEYEREK HATA YAPIYORLAR" 

- "Birlikte yola çıktığı yoldaşlarının" diyelim, yani Milli Görüş kökenli olan politikacıların hemen hemen hiçbiri kalmadı.

Kalmadı evet.

- Orta dönemde birlikte yürüdüğü arkadaşları ya da siyasetçiler de artık AK Parti’de değiller; bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? İkincisi, mesela Abdullah Gül şu anda çok sessiz, siyasete girmiyor. Neden sessizler?

Bence hata yapıyorlar. Yani şu an, bugün AK Parti’de artık yerleri olmayan, Tayyip Bey’in yola çıktıklarındaki arkadaşları, aslında şu anda seslerini yükseltmeleri icap eder. Yapılan yanlışlara "yanlış" demeleri icap eder. Ama endişeliler. Çünkü Tayyip Bey bu gibi konularda affetmiyor. Nasıl ki ‘kriz’ kelimesini çıkardı sözlükten, ‘af’ kelimesini de çıkardı. Yok. Affetmiyor. Sen benimle beraber aynı düşüncelere sahip değilsen, "hainsin" diyorlar. Hain dedikleri insanın da tepesine binip, nesi varsa her şeyini ortaya dökmek istiyorlar.

Bundan dolayı da korkuyorlar. Başka türlü izah edemiyorum ben. Yani bugün, hakikaten Tayyip Erdoğan’la beraber yola çıkan ve artık onun gidişatının ülkeyi iyi bir noktaya götürmeyeceğini gören arkadaşları, seslerini çıkarmıyor. Halbuki çıkarmaya ihtiyaç var. Bakın adım adım geldik. Düne kadar bunlar söylenebiliyordu. Artık söylenemiyor. Konuşamıyorlar. Yani ben bunu geçmişte söylüyordum. Yani bundan üç sene önce, "Ya başkan bu iş böyle gitmez" diyenler, şimdi yeri geldi tekrar vazife aldılar. Olmaz. Siz yanlışı gördüğünüz yerde, söylemek mecburiyetindesiniz. Söylemezseniz, yarın başınıza bugün korktuğunuzdan daha büyük felaketler gelebilir, Allah saklasın. Sadece şahıslar değil, toplum böyle bir şeyle karşı karşıya.

"BU NE BİÇİM İŞ"

- Yapılan araştırmalar giderek daha fazla gencin deizme kaydığını, muhafazakâr ailelerin çocuklarının giderek daha fazla dinden uzaklaştığını söylüyor. AK Parti’nin tabanında bir kısım da artık dindarlıktan uzaklaşıyor gibi durum ortaya çıktı. Başını açanların sayısı artmakta. Muhafazakâr, dindar, koyu dindar tabanda farklılaşma  mı var ?

AKP bir bakıma inançlı kesimin temsilciliğini üstlendiği için politikaları bu tabanı, gençleri  tatmin etmiyor artık. Çünkü insanlar sadece bir kelimeyle, yani şöyle anlatayım, bizim dinimizde zorlama yoktur... Kimse "ille de Müslüman olacaksın" diye zorlayamaz. Bu dinin temel kurallarından birisidir.

Tarihe bakarsanız toplumları zorla  Müslüman yapmamışlar. İnsanlar Müslümanların güzel ahlakını gördükçe İslam’a yönelmişler. Şimdi bu ortadan kalkıyor. Yani siz toplumda baskı uygulamaya kalkarsanız  elbette dirençle, reaksiyonla karşılaşırsınız. Çünkü insanlar, gençler  diyor ki "ya sen Müslümanım diyorsun, e sonra İslam’ın emrettiği adaletten uzaklaşıyorsun, bu ne biçim iş. Müslümanım diyorsun kamu malına el uzatıyorsun. Müslümanım diyorsun israf aldı başını gidiyor, bu ne biçim Müslümanlık" diyor gençler de, herkes de. Yanlışlık burada. Türkiye’yi neredeyse 3-5 şehre toplayacaksınız geri kalana ne haliniz varsa görün diyeceksiniz. Olmaz.

Ne gelir dağılımında adalet var, ne de fikir hürriyetinde. Hükümet gibi düşünmeyenler, daha doğrusu artık  hükümet filan da kalktı ortadan... Sayın Cumhurbaşkanı gibi düşünmeyenler, hükümet kadrolarından da, üniversitelerden de, kamudan da, her yerden uzaklaştırıyorlar. Devlet kadroları için şunu anlarım elbette, bir bütünlük  olmalı. Ama sadece fikrini ifade eden insanlar, farklı fikirde olanlar elimine edilirse, işler ehline verilmezse, ehliyetsiz insanlar iş başına gelirse, senden başka olanın kafasına vurulduğu bir durum olur. Ehliyetsiz insanlar yönetimin  çekici olur. Darbe vururlar...

"HER YERDE KORKU VAR"

- Sizce AKP’ye oy veren seçmen alternatifi olmadığı için mi sizce vermeye devam ediyor? Yoksa bir sıkışmışlık, tıkanmışlık, bağımlı hale gelmişlik durumu mu var?

Bunların hepsinden bir parça var. Onu görmemiz lazım. Tek bir sebebe bağlamamamız lazım. Korku var. Ciddi bir korku var. "Ben farklı bir kanaat belirtirsem bundan zarar görürüm. Bana zarar verir, yakınlarıma zarar verirler, menfaatlerimi  yok ederler."

Bir defa bu korku genel manada iş çevrelerinde , esnafta, bürokraside ,sendikalarda, çalışan kesimde, her yerde bu korku var. Ama bunu kırmazlarsa buradan kurtulmaları mümkün değil. Öbür taraftan da insanlara artık bıkkınlık gelmeye başladı. İşte bu bıkkınlık sandıkta "yeter artık" dedirttirebilecek gibi geliyor kısmen.

"BİRAZ DAHA GECİKİRLERSE HİÇ KONUŞMAYACAKLAR"

- Abdullah Gül’e mesela İstanbul Belediye Başkanlık teklif eder miydiniz?

Etmezdik. Yani şık olmazdı, onun için etmezdik. Çünkü biz kendisine Cumhurbaşkanı adayı olmasını teklif ettik. Ama o zaman bir  konsensüs olmadığı için, riskli olacağı için alenen çıkmadı . Arkadaşlar geç kalıyorlar. Bu arkadaşlar biraz daha geciktikleri takdirde, hiç konuşamayacaklar diye korkuyorum. Çünkü AK Parti’de yola beraber çıktılar. Ha onlar geçmişte Erbakan hocamızın icraatının bir kısmını belki tasvip etmediler. Belki, Erbakan hocamızın oluşturduğu hava, belli çevrelerde öyle bir intiba uyandırdı ki "Biz size hayat hakkı tanımayacağız" dedi bazı çevreler. 28 Şubat bu neticeden doğdu. 28 Şubat’ı yapanlar da bugün pişmanlar. Ama aynı şekilde 28 Şubat’ı yapanların bile, bize destek vermesi icap eder. Yanlışlıklarını görerek yapacaklar ama. Öyle sadece AK Parti’nin karşısında bir hareket olduğumuz için değil. (POLİTİKA SERVİSİ)

Öne Çıkanlar