'Resmi davet gelirse Soçi'ye katılımı tartışırız'

'Resmi davet gelirse Soçi'ye katılımı tartışırız'
Kuzey Suriye'nin önde gelen iki yöneticisi, Hediye Yusuf ile Aldar Xelil, uluslararası güçlerin Afrin tutumunu, Suriye hükümetine çağrıyı ve Soçi toplantısını Artı Gerçek’e değerlendirdiler.

Gamze KAFAR


ARTI GERÇEK - Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Afrin’e yönelik müdahalesi gündemdeki yerini korurken Kuzey Suriye ve Rojava’nın iki önde gelen yöneticisinden Artı Gerçek’e özel açıklamalar geldi. Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu Kurucu Meclisi Eş Başkanı Hediye Yusuf ile bir müddettir Avrupa’da bir dizi görüşmeler yapan Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM) Yürütme Kurulu Eşbaşkanı Aldar Xelil, Artı Gerçek’e 29-30 Ocak günlerinde Soçi’de toplanması kararlaştırılan Suriye Halkları Ulusal Kongresi’ne Kürtlerin ve Kuzey Suriye halklarının katılımından Afrin’e yönelik müdahale ile Suriye rejimi ile görüşme iddialarına kadar birçok noktaya açıklık getirdiler.

'SOÇİ'YE KATILIM OLUMLU DEĞERLENDİRİLMİYOR, DAVET GELİRSE TARTIŞIRIZ'

Uluslararası alanda Suriye krizinin çözümü için gösterilen çabaların tümünde Kürtlerin ve Kuzey Suriye Yönetimi’nin bulunmasını önemsediklerini ve bunun için çaba gösterdiklerini belirten Hediye Yusuf, "Ancak hem Türk devletinin Afrin’e dönük işgal saldırılarının olduğu, hem de Rusya’nın sessiz kalması ve bu operasyonu onayladığının anlaşıldığı bir dönemde, Soçi’ye katılım yönetimimiz tarafından yerinde bir davranış olarak değerlendirilmiyor" dedi. "Afrin’in durumu bu noktada olduğu sürece Soçi’ye katılım göstermemiz doğru değil" diyen Yusuf, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Soçi, Suriye krizinin çözümü için yapılmıyor mu? Afrin de, Suriye’nin bir parçasıdır. Eger Afrin’e dönük işgal operasyonları devam eder ve bu operasyonlar devam ederken Soçi’ye katılımımız beklenir ise bunu yapmamamız gerektiğini, söyleyebilirim."

Avrupa’nın önde gelen siyasetçileri, fikir insanları, sivil kurumları ile bir dizi görüşmeler yürüten Aldar Xelil de, Soçi’de yapılacak konferansa ilişkin soruya yanıt verirken henüz kendilerine resmi bir davet gelmediğini belirterek şunları aktardı:

"Son süreçte bize Soçi için resmi bir davet ulaşmadı. Resmi bir davet gelmesi halinde elbet kendi aramızda Soçi'ye katılıp katılmayacağımızı bir kez daha tartışacağız. Nihayi kararımızı bu tartışmadan sonra açıklayacağız."

Aynı konuya ilişkin olarak Hediye Yusuf ise "Bize yönelik yeni bir davet söz konusu değil. Daha önce yapılan davet var. Geçmiş davetin esası üzerinden birşeyler söylenebilir" diyerek davet konusuna açıklık getirdi.

'TÜRKİYE'NİN İŞGAL GİRİŞİMİNE TEPKİLER VAR'

Fransa’da eski Cumhurbaşkanı Franceis Hollande başta olmak üzere birçok yetkili ile bir araya gelen Aldar Xelil, Avrupa’daki farklı kesimlerle yürüttüğü temasları da değerlendirdi. Rojava temsilciliklerinin yöneticileri ve TEV-DEM Avrupa Dış Ilişkiler Komitesi üyeleriyle birlikte birçok verimli görüşme yaptıklarını belirten Xelil, "Görüşmelerde açığa çıkan ortak görüş Türkiye'nin işgal girişiminin doğru olmadığı yönündeydi. Tüm görüştüğümüz şahsiyetler ile siyasi grupların, farklı kimliklere sahip kurumların temsilcilerinin, IŞİD'in Türkiye’nin operasyonundan kaynaklı olarak kendi gücünü yenileyebileceği ve IŞİD'e karşı verilen mücadelenin zayıflayacağı yönünde ciddi kaygıları vardı. Bunların önemli bir kısmı Türkiye'nin bölgede oluşturabileceği yeni bir krizi hiçbir şekilde kabul etmeyeceklerini söylediler. Ayrıca Türkiye'nin Suriye'ye girişinin çözüm tartışmalarını sekteye uğrattığını, istikrarı bozduğunu ve krizi daha da derinleştireceği tespiti yapıldı" dedi.

Uluslararası kurumların tepkilerini göstermekte cesur davranmadığını da söyleyen Xelil, "Uluslararası güçler IŞİD'in güçlenmemesi, Suriye topraklarının Türkiye tarafından işgal edilmemesi ve Suriye'de istikrarın sağlanması için şüphesiz daha net ve sert bir tutum sergilemeliler" dedi. Konunun tüm dünyanın gündemine girdiğini ve sıcaklığını koruduğunu belirten Xelil, sözlerini şöyle sürdürdü:

"NATO için verilen silahlar yıllardır Kürtlere karşı kullanılıyor. Bunun önüne geçilmesi lazım. Almanya’nın Leopard tanklarının satışını durdurması ve modernizasyonunu durdurması yönündeki açıklaması bu anlamda iyi bir örnektir."

'ULUSLARARASI GÜÇLER SINIR GÜCÜNÜ TARTIŞIYOR'

Avrupa'daki görüşmelerinde uluslararası güçlerin Suriye ile Türkiye sınırında yaşanan krizin çözümü için sınırı korumak ve çatışmayı önlemek amacıyla sınır bölgelerine konuşlanacak özel bir güç oluşturma girişimlerinin de gündeme geldiğini belirten Aldar Xelil, "Uluslararası güçlerin, Suriye ve Türkiye sınırına yerleştirilmesi amaçlanan bir güç oluşturması da gündemde olan bir konudur. Bu konuda hala tartışmalar yürütülüyor" dedi.

'TÜRKİYE'NİN TUTUMUNA SESSİZLİK ÇIKAR İLİŞKİSİNİN SONUCUDUR'

Uluslararası güçlerin TSK’nin Afrin’e dönük müdahalesine yönelik tutumuna Hediye Yusuf da, değindi. Yusuf şunları belirtti:

"Uluslararası güçlerin Türkiye'nin saldırılarına karşı sessiz olmasının nedeni Suriye'de yaşanan savaşın kendi çıkarlarına hizmet etmesinden kaynaklıdır. Türkiye, sınırlarının tehdit altında olduğunu ve bu yüzden sınırlarını koruması gerektiğini söylerek uluslararası kamuoyunu aldatıyor. Diğer devletler de Türkiye ile çıkar ilişkisi içindeler. Bu yüzden net bir tutum göstermeyip, Türkiye'nin işgal girişimine göz yumuyorlar. Amerika, Suriye'de bulunma amacının teröre karşı savaşmak olduğunu ve Afrin'in kendi alanları içine girmediğini söylüyor. Doğru söylüyorlar. Teröre karşı savaşmak anlamında bir ittifağımız var. Ancak bir devlet diğer bir devletin toprağını işgal edip gücünü sınır ötesine geçiriyor ise bunu engelleyecek uluslararası hukuk kuralları da mı yok? Türkiye sınırlarımızı ihlal edip, sivil halkın ölümüne sebep oluyorsa, maddi manevi tahripte bulunuyorsa, uluslararası hukuk devreye girmeli. Uluslararası hukuk varsa neden Türkiye'nin karşısında durulmuyor. Türkiye Rakka'da, Deyrezor'da savaşan IŞİD'lilerin kıyafetlerini değiştirip onları Afrin'e soktu. Türkiye sadece Afrin'de değil, Cerablus, Bab, Azez'de de terör kaynaklarını yeniden canlandırıyor. Bu terörü buralardan, bugün Afrin konusunda sessiz kalan diğer ülkelere geçirecek. Uluslararası güçlerin bu tehlike karşısındaki açıklamaları umut vermiyor. Artık somut kararlar alınıp yaptırım uygulanması gerekiyor."

'SURİYE HÜKÜMETİ TUTUMUNDA SAMİMİ DEĞİL'

Afrin’e yönelik TSK müdahalesine değinen Aldar Xelil, Afrin Demokratik Özerk Yönetimi'nin Suriye hükümetine yaptığı çağrıya ilişkin ise şunları söyledi:

"Afrin'i koruyacak olan esas güç Suriye Demokratik Güçleri, YPG, YPJ ve Afrin halkıdır. Bu böyle ama bizim Afrin'in Suriye'den kopuk bir yer olduğuna dair hiçbir kararımız yok. Resmi olarak da Afrin hala Suriye'nin bir parçasıdır. Suriye hükümetinin sorumluları eğer ‘Kalbimiz Suriye'nin birliği için atıyor’ sözünü samimi bir biçimde dile getiriyorlarsa, o zaman görevlerini yerine getirmeliler.  Konuyla ilgili Afrin Demokratik Özerk Yönetimi’nin yaptığı açıklama aslında bir duyarlılık çağrısıydı. Herkesin kendi görevini yapması için bu açıklama kamuoyuna duyuruldu. Tepkisizlik gösterdi ki Suriye hükümeti ciddi değil. Bu açıklama gerçeği açığa çıkardı. Böylelikle Suriye'nin birliği için sadece sloganlarla konuştuklarını, hassas yaklaşmadıklarını bir kez daha görmüş olduk.Türkiye'nin işgal girişimi karşısında doğru olan, tutarlı bir tavır sahibi olmalarıdır. Biz, saldırılara karşı direnmekten başka bir seçeneğimiz olmadığı kanısındayız. Uluslararası güçler de, Baas Rejimi de yaşanan gelişmelere ilişkin tutarlı tavır göstermeliler."

Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu Kurucu Meclisi Eş Başkanı Hediye Yusuf da Afrin Demokratik Özerk Yönetimi’nin Suriye hükümetine yaptığı çağrıyı değerlendirdi. Yusuf, konuya ilişkin şöyle konuştu:

"Suriye Rejimi'ne daha önce de çağrılarda bulunduk. Diyalog yoluyla sorunları çözmek istedik. Biz öncesinde de Suriye’nin birliğini reddetmediğimizi açıklamalarımızla ortaya koyduk. Suriye'nin birlik projesi olarak da federasyonu savunuyoruz. Suriye rejmi sürekli, ‘Suriye tektir, parçalanamaz, kimsenin Suriye'yi parçalamasını kabul etmeyiz, kimse sınırlarımızı aşıp, işgal girişiminde bulunamaz’ gibi açıklamalar yapıyor. Bu söylenenlere bakınca açıklamamızın çok doğal olduğunu söyleyebilirim. Bir devletin kendi sınırlarını koruması için uluslararası hukukun tanıdığı haklar var. Afrin yönetimi bu çerçevede bir açıklama yaptı. Eğer bir devlet kendi sınırlarından bahsediyorsa, gelip sınırlarını işgale karşı da korumalı. Suriye'nin bir hava savunma sistemi var. Bu sistemle uçak saldırılarının önünü alıp sınır ihlalini ve Suriyeli sivillerin ölümünü engelleyebilir. Fakat Suriye bir sessizlik içinde. Uçak saldırılarına ve sınır ihlallerine herhangi bir refleks göstermedi. Bu yüzden Afrin yönetimi böyle bir açıklama yaptı. Bu söylediklerim, sınırları bizim koruyamayacağımız ya da direnemeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Bu bir yardım ya da imdat çağrısı da değildir. Uluslararası anlamda meşruiyeti olan bir devlete, sınırlarını koruması için yapılan bir çağrıdır. Biz zaten direniyoruz. Bu bizim görevimiz. Günlerdir hiç durmadan, saldırılara karşı kahramanca yürütülen bir direniş var, zaten."

'TÜRKİYE, YASAKLANMIŞ SİLAH KULLANIYOR'

Hediye Yusuf, ellerinde Türkiye’nin Afrin’de yasaklanmış silahlar kullandığına dair delillerin olduğunu da söyledi:

"Yaşanan ölümlerde kimyasal silah kullanıldığına dair deliller var. Türkiye yasaklı silahları Afrin direnişini kıramadığı için kullanıyor. Türkiye'ye karşı uluslararası güçlere çağrımız, tutumları netleştirmeleridir. Biz bugüne kadar Türkiye'ye karşı hiçbir saldırıda bulunmadık. Ancak Türkiye uluslararası bütün kanunları çiğneyerek, sivillerin ölümüne sebep olan sınır ihlalinde bulundu. Bunu bütün dünyanın gözü önünde, Rusya'nın da işbirliğiyle yaptı."

'TÜRKİYE'YE YAPTIRIM UYGULAMAYANLAR SALDIRIYA ORTAK OLUR'

Hediye Yusuf, Afrin halkının direnişinin başarılı olması için herkese görev düştüğünü belirterek şunları anlattı:

"Uluslararası alandaki sessizliğe karşı bütün halklar, Kürtlerin dostları direnişte bulunmalıdırlar. Eğer bu yapılırsa Afrin halkının direnişi bölgede önemli değişimleri beraberinde getirecektir. Tank, top ve uçaklara karşı Afrin halkı günlerdir büyük bir direniş gösteriyor.  Direniş, saldırıları da kırıyor. Uluslararası güçler bunu görmeyip, Türkiye hakkında bir yaptırım uygulamaz ve saldırıları durdurmazlarsa, bu güçler gelecekte insan hakları konusunda yaşanacak tüm olumsuzlaklardan da sorumlu olurlar."

 

Öne Çıkanlar