Temelli: Bu iktidarı 23 Haziran'da bir kez daha yeneceğiz

Temelli: Bu iktidarı 23 Haziran'da bir kez daha yeneceğiz
'19 Mayıs'ta Samsun'a Cumhur İttifakı'na iman tazelemeye gittiler. Tespih taneleri gibi sıralanmış bir de fotoğraf çekmişler. Kadınlar yok, Kürtler yok. Bu fotoğraf tekçiliğin fotoğrafıdır.'

Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, partisinin haftalık TBMM grup toplantısında gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 19 Mayıs'ta Erdoğan ve diğer partilerin liderlerinin verdiği fotoğrafı eleştiren Temelli, "19 Mayıs'ın ruhuna vakıf olmayanlar kutlama bahanesiyle, Cumhur İttifakı'na iman tazelemeye gittiler. Tespih taneleri gibi sıralanmış bir de fotoğraf çekmişler. Emekli fotoğrafı gibi. Evet hepinizi çok yakında emekli edeceğiz. O fotoğrafı da duvara asarsınız. Neyin ittifakı bu, neyin fotoğrafı. O fotoğrafta verilen mesaj tekçiliktir. Orada Kürtler yok, kadınlar yok" dedi.

YSK'nin İstanbul seçimlerinin iptali için yazdığı gerekçenin 200 sayfa olduğunu hatırlatan Temelli, "Halkın iradesini yok sayarak bir kayyım atadılar. Şimdi 200 sayfalık gerekçe yazdılar. O 200 sayfaya bu haksızlığı, hukuksuzluğu sıdıramazsınız. 23 Haizran'da yendiğimiz bu iktidarı bir kez daha yeneceğiz. Kimsenin kuşkusu olamsın" dedi.

Konuşmasına Çerkes Soykırımı'nın yıl dönümü nedeniyle katledilenleri anarak başlayan Temelli, "21 Mayıs 1864 tarihinde yapılan soykırımda 1 buçuk milyona yakın Çerkes hayatını kaybetti. Acıyı hâlâ yüreklerimizde hissediyoruz. Soykırımlara aşina bir coğrafyada yaşıyoruz, soykırımları unutmuyoruz, unutturmayacağız da. O yüzden diyoruz ki; 'Yaşasın kardeşliğimiz, yaşasın özgürlük'. Çerkes halkının taleplerinin yerine getirilmesi için üzerimize düşeni yerine getireceğiz" dedi.

'ARKADAŞLARIMIZ 3 YILDIR REHİN AMA MÜCADELE SÜRÜYOR'

Üç yıl önce 21 Mayıs'ta dokunulmazlıkların kaldırıldığını hatırlatan Temelli, sözlerine şöyle devam etti:

"Tam 3 yıl önce bu Meclis tarihinin belki de en karanlık ve utanç verici kararını aldı. Dokunulmazlıkları kaldırdı hem de Anayasaya rağmen, onun amir hükmüne rağmen. Anayasayı atlatarak, bypas ederek bir karar aldı. O dokunulmazlıkların kaldırılmasına neden olan fezlekecilerdi. O zamanki fezlekeciler FETÖ'cülerdi. Şimdi yine fezlekeciler var. Sabah akşam fezleke yazarak adeta bir arzuhalci edasıyla yine uydurma fezlekelerle insanların siyaset hakkını gasp etmeye çalışıyorlar. O fezlekelerle dokunulmazlıkları kaldırılan arkadaşların seslerini kısmaya çalıştılar. Hukuk, darbe mekaniğinin dişlerinde öğütüldü. Arkadaşlarımızı 3 yıl önce rehin aldılar ama direniş sürüyor. İşte Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş, İdris Baluken, Selma Irmak, Abdullah Zeydan, Ferhat Encü… Rehin alınan tüm arkadaşlarımız direniyor. Adaletli bir yaşamı ve onurlu bir barışı var edene kadar da hep birlikte direnmeye devam edeceğiz.

'KÜRTLERE DEFOL GİT DİYEN ZİHNİYET URFA'DA HALKA İŞKENCE YAPIYOR'

Adaletli ve işkencesiz bir yaşamı var edene kadar bu mücadeleye devam edeceğiz. İşkenceciler yine hortladı, Urfa'dan gelen haberler ve görüntülerle 90'ların sahnelerini bir kez daha bu ülke yaşıyor. Ters kelepçeyle yerle yatırılmış, ciddi işkence görüntüleri sosyal medyaya düştü. Urfa’da güvenlik güçleri halka zulüm ediyor. Bir operasyon gerçekleştiriliyor. Bu nasıl ve neden yapıldığı araştırılmadan orada yaşayan hala zulüm gerçekleştiriliyor. İşkence gerçekleşiyor. Hatta işe giden insanlar, servis aracı taranıyor, 4 işçi yaralanıyor. Kürde zulüm bitmiyor. Türkiye siyasetinin adeta değişmez zemini Kürdü zulüm. Kürtlere 'defol git' diyen zihniyet hala iş başında, zulüm işkence devam ediyor.

 'TRT BİZİ TAKİP ETMİYOR AMA BİZ TRT'Yİ TAKİP EDİYORUZ'

Medyayı ele geçirdikleri yetmiyor, çok az kalmış özgür medyayı da, bağımsız yayın organlarını da cezalandırarak hakikatin sesini kısma peşindeler. İki hafta önce grupta yaptığımız konuşmayı veren Tele 1 televizyonuna RTÜK ceza veriyor. Aslında acz içine düşmüş bir siyaseti, acz içine düşmüş bir iktidarı izliyoruz. TRT bizi takip etmiyor ama biz TRT’yi takip ediyoruz. Nerden mi? Bakın TRT’deki yolsuzluklar artık ayyuka çıkmış durumda. TRT'nin yaptığı programlara yaptığı harcamalar ayyuka çıkmış durumda. Bu TRT’nin finansmanını kaynaklarını bizim vergilerimizle sağlıyoruz. Bizden aldığı verilerle kamu hizmeti vermesi gerekirken adeta iktidarın borazanlığını yapıyor." 

'KÜRTLERDEN 31 MART'IN İNTİKAMINI ALIYORLAR'

Adeta bütün ülke bir adaletsizlik cenderesinde, insanların canını çıkarırcasına sıkmaya çalışan bir iktidar var. Bakın, Mardin Büyükşehir’in elektrikleri kesilmiş, MARSU’nun borcu yüzünden. O denli borç yapıp gitmiş kayyım. Şimdi kalkmışlar hacze gidiyorlar. O borcu yapanların yakasına yapışmak yerine haciz ediyorlar. Gelmişler elektriği kesmişler. Oysa biliyoruz ki Mardin gibi bu kayyımların ne tür yolsuzluklar yaptığını, belediyeleri talan ettiklerini, belediye taşınmazlarını çarçur edip usulsüz ihalelerle sattıklarını iyi biliyoruz.

Bundan öte bu politikalarının sonunda belediyeleri çalışamaz halde bırakıp gidenler, şimdi hala Kürt halkından intikam alma peşinde. 31 Mart seçimlerinin hesabını sorma peşinde. Bu kürsüden defalarca söyledik, 31 Mart'tan çıkaracak dersleriniz var. Ders çıkartın, kendinize çeki düzen verin. Bu halkı, bu ülkenin gerçeklerini anlayın diye defalarca dile getirdik. Onlar bu dersi çıkarmak yerine bunun acısını halkımızdan çıkarma derdinde.

'ADALETSİZLİK SÜRDÜKÇE ŞİDDET DE SÜRÜYOR'

Adaletsizlik sürdüğü sürece şiddet de sürüyor. Şiddet her yerde her sokakta her mahalle de. Daha geçen gün Diyarbakır Barosu’na kayıtlı 43 yaşındaki avukat Müzeyyen Boylu’yu kaybettik. Bir kadın daha öldürüldü. Aynı gün 3 kadın öldürüldü. Her ay onlarca kadın her yıl yüzlerce kadın öldürülüyor. Kadına yönelik şiddet hız kesmiyor. Bu erkek egemen iktidarın bu faşist zihniyetin şiddetinin en fazla yansıdığı yerlerden biri kadına yönelik şiddettir. İşte Nafaka Yasası’na yönelik çalışmalar bu denli iktisadi şiddet altında olan kadınların boşanma durumunda ortaya çıkacak mağduriyetini gidecek olan nafaka düzenlemesi yine kadınlar aleyhine hayata geçirilmeye çalışıyor. Kadına yönelik şiddet, aslında bir toplumu tümüyle şiddet girdabında tutmaktır.

'ÜLKENİN AKADEMİSYENLERİNİ HAPSE ATMAYA ÇALIŞAN BİR İKTDAR VAR'

Aslında bir toplumu tecritleştirmektir. Her zaman dile getirdiğimiz gibi bu şiddetin bu zulmün sürmesi için barış isteyenlerin sesi kısılmaya çalışılıyor. 'Bu suça ortak olamayacağız' diyerek imza atan akademisyenlere yönelik şiddet devam ediyor. Yargı eliyle devam ediyor. Füsun Üstel hocamız cezaevinde. 11 ay cezaevinde kalacak barış istedi diye… Sırf Füsun Hocamız değil, cezaevine girmeyi bekleyen 200’den fazla akademisyen var. Haluk Savaş hocamız KHK ile ihraç edildi, tutuklandı, berat etti ama işine dönemiyor, pasaport alamıyor. Nihayet pasaport verileceği söylenmiş bu pasaportu verirken de zaruri haller kapsamında pasaport veriliyor denmiş.

Halbuki hiçbir suçu yok. İhraç edilen hiçbir arkadaşımızın hiçbir suçu yok. On binlerce insan ihraç edildi, mağdur edildi ama zaruri haller dışında hakları iade edilmiyor. Akademisyenlerin yeri cezaevi değildir. Ayşe Düzkan gazeteci, cezaevinde. Özgür Gündem gazetesinde nöbetçi genel yayın yönetmenliği  yaptı, basın özgürlüğünü savundu diye cezaevinde. Akademisyenlerini cezaevine sokmaya çalışan bir hükümet var.  

'BU SESSİZLİK NASIL BİR KARANLIKLA KARŞI KARŞIYA OLDUĞUMUZU GÖSTERİYOR'

Bu ceberrut hükümete karşı mücadelemiz hep birlikte sürecek. Bu ülkeye onurlu bir barış gelsin, evlatlarımız ölmesin diye her gün bu ülkenin sessizliğine inat anneler seslerini yükseltmeye devam ediyor. Her türlü şiddete rağmen susmuyorlar. Ölümler olmasın, şiddet son bulsun diye. Bu onurlu barış mücadelesine ses katacağız. 6 buçuk aydır Hakkari Milletvekilimiz Leyla Güven açlık grevinde. Bu kahrolası sessizliği yırtmak için haykırıyor. Tüm Türkiye'yi tüm dünyayı duyarlı olmaya çağırıyor. Bir kez daha Türkiye'ye sesleniyorum: Artık durum çok vahim bir hal almıştır. Buna son verme zamanıdır. Bunun gereğinin bir an önce yapılmasını istiyoruz. Açlık grevlerindeki insanlar görme duyularını, hareket etme kabiliyetini yitiriyor. Cezaevi yönetimleri bu insanlara saldırıyor. Dışarıda 'evlatlarımız ölmesin' diye bu sesi yükseltmeye çalışan annelere de saldırıyorlar. Annelere yönelik saldırılara maalesef herkes sessiz. Bu sessizlik ülkenin nasıl bir karanlıkla karşı karşıya olduğunun göstergesi. Gelin bu karanlığı hep birlikte yırtalım. Sayın Öcalan üzerindeki tecrite son verelim. Bu tecrite son vermedikçe, bu adaletsizlik hepimizin kapısını çalacak. Gelin bu sese ses katın, bu mücadeleye güç verin.  Adalet Bakanlığı'na sesleniyorum; Olumlu bir adım attınız, bu adımı tamamlayın. Hükümet olarak üzerinize düşeni yapın. Bakan'ın da belirttiği gibi tutukluların avukatlarıyla görüşmesi bir haktır. Şimdi bunun gereğini yerine getirin.

'CÜMLEYE CUMHURBAŞKANI OLARAK BAŞLIYOR, AKP GENEL BAŞKANI OLARAK BİTİRİYOR'

Cumhurbaşkanlığı sistemi öyle bir sistem ki karşımızda bir cumhurbaşkanı mı var AKP genel başkanı mı anlayamıyoruz. Cümleye cumhurbaşkanı olarak başlıyor, parti genel başkanı olarak bitiriyor. Çünkü bu uyduruk bir sistem.

'SAMSUN'DAKİ FOTOĞRAFTA VERİLEN TEKÇİLİK MESAJIDIR'

19 Mayıs'ta da bunu gördük. 19 Mayıs'ın ruhuna vakıf olmayanlar kutlama bahanesiyle Cumhur İttifakı'na iman tazelemeye gittiler. Tespih taneleri gibi sıralanmış bir de fotoğraf çekmişler. Emekli fotoğrafı gibi. Evet hepinizi çok yakında emekli edeceğiz. O fotoğrafı da duvara asarsınız. Neyin ittifakı bu, neyin fotoğrafı. O fotoğrafta verilen mesaj tekçiliktir. Orada Kürtler yok, kadınlar yok.

'OKUL İŞLETMECİSİNDEN BAKAN YAPARSAN GELİP OKULUN ORTASINA KARİYER OFİSİ AÇAR'

Bugünkü iktidar bırakın sorunları çözmeyi, sorunlara sorun ekliyor. Milli Eğitim Bakanı çıkmış, '2023 Vizyon Toplantısı' yapıyor. Liseyi, ortaöğretimi, üniversiteyi mahvettiniz. Eğitim sürüklendiği yere bakın. Şimdi yeni bir model oluşturacaklarmış. 'Kariyer ofisleri' olacakmış bu modelde. Okul işletmecisinden bakan yaparsan, onun yapacağı iş okulların ortasına kariyer ofisi kurmak olur, başka ne yapacak. Ders sayıları azalacak, kariyer ofisleri öğrencileri yönlendirecek. Düşleyin bakalım nasıl bir 2023 bizi bekliyor. Eğer iktidarda kalırlarsa eğitim alanında bir felaket yaşanacak. Bilimsel, anadilinde, kamusal eğitimden uzaklaşan bir sistem var. Bu ülkenin geleceğini yok ediyorlar. Paran varsa okuyorsun, paran yoksa kız çocuklarını evlendiriyorlar, erkek çocuklarını da çırak yapıyorlar. 

'TÜNELİN UCUNDA GÖRÜNEN IŞIK DEĞİL, TRENDİR O TREN'

Ekonomide her geçen gün yeni bir sorun karşımıza çıkıyor. Geçen gün Eyüp Dal isimli bir genç işsiz kendisini yaktı. Dün yaşamını yitirdi. 5 yıldır iş arıyor. Seçim öncesi iş vaadetmişler, seçim sonrası kapıyı kapatmışlar. Maalesef tablo budur. Sadece son 6 ayda 740 bin yeni işsiz yarattılar. Ekonomi özürlü bakan diyor ki; 'En kötüsü geride kaldı, ekonomi düzeldi, tünelin ucunda ışık göründü.' Trendir o tren, ne ışığı.

'ÜLKE KAYNAKLARI SAVAŞA, BETONA, YOLSUZLUĞA GİDİYOR'

İktidar bildiğini okumaya devam ediyor. Ülkenin bütün kaynaklarını ya betona, ya savaşa, ya yolsuzluğa ayırmaya devam ediyorlar. Bu havaalanını yapmayın dedik, yaptılar. Onlarca işçinin ölümüne neden oldular, Kuzey Ormanları'nı yok ettiler. Şimdi rüzgar olduğunda oraya uçaklar inemiyor. Kaynaklarımız yolsuzluklara ve akıl dışı projelere giderken bir de silahlanmaya gidiyor. Ülke kaynakları savaş ekonomisiyle çarçur ediliyor. 

'BU TABLOYU DEĞİŞTİRECEK OLAN TÜRKİYE HALKLARIDIR'

Bu karamsar tabloyu değiştirecek yegane güç Türkiye halkalrıdır, Kürt halkıdır. İşçilerin, emekçilerin, gençlerin kadınların mücadelesidir. Bu nedenle herkesi 'demokrasi ittifakı'nda buluşmaya çağırıyoruz. 31 Mart'ta, 'Kazanamayacağımız yerlerde bu faşizme dur diyeceğiz' dedik ve bunu başardık. Ama YSK marifetiyle 6 arkadaşımız KHK bahane edilerek mazbatalarını alamadı. Onların yerine yedekler atandı. Yani kayyımlar geldi. Kayyımcı zihniyet devam ediyor. Şimdi de savcıları devreye girdi. Tatvan'da 9 belediye meclis üyesine soruşturma açtılar, vali de görevden aldı.

'O 200 SAYFAYA YAPTIĞINIZ HUKUKSUZLUĞU SIĞDIRAMAZSINIZ'

Aynı şeyi gelip İstanbul'da yaptılar. Halkın iradesini yok sayarak bir kayyım atadılar. Şimdi 200 sayfalık gerekçe yazdılar. O 200 sayfaya bu haksızlığı, hukuksuzluğu sığdıramazsınız. Bu sahtekarlık tarihe yazıldı. Buna kılıf uyduramazsınız. HDP ne yapacak? Bu haksızlık hukuksuzluk karşısında her zaman yaptığımızı yapacağız. Hak, hukuk, adalet mücadelesi için her zaman olduğu gibi yine orada olacağız. 23 Haizran'da, yendiğimiz bu iktidarı bir kez daha yeneceğiz. Demokrasi ittifakını var edeceğiz. Mahalle mahalle çalışacağız. Bir demokrasi ittifakıyla bu ceberrut iktidarı durduracağız. Ülenin önünde yeni bir siyaset yolu açılmıştır. Bütün bu krizleri sonlandırmanın yolu, barış ve demokrasi yolunda yürümekten geçiyor. Bunu da başaracağız kimsenin kuşkusu olamsın. Bu sistemde kimsenin kurtuluşu yoktur. Parlamentoya çağrı yapıyoruz inisiyatif alın. KHK'lerle değil, yasalarla bu ülkeyi yönetin. Anayasa çalışmalarına başlayın, parlamentonun kapılarını açın. Türkiye emekçilerinin sesi parlamentoda yükselsin." (HABER MERKEZİ)

Öne Çıkanlar