'Türkiye’nin Suriye’de tek itirazı Kürtler'

'Türkiye’nin Suriye’de tek itirazı Kürtler'
Ortadoğu Uzmanı Musa Özuğurlu, İdlib'e olası operasyonun durumunda Türkiye’nin pozisyonu değerlendirdi.

Suriye ordusunun İdlib operasyonunu yüksek sesle dile getirmesi başta Türkiye ile Rusya arasında olmak üzere ülkeler arasında diplomatik ziyaretlere hız kazandırdı. İdlib’e yönelik olası operasyonda ülkelerin nasıl bir tutum takınacağı tartışılırken, Kürtlerin tavrı belirleyici konumda. Ortadoğu Uzmanı Musa Özuğurlu, İdlib üzerinden kartların yeniden karıldığı Suriye’deki gelişmeler hakkında Mezopotamya Ajansı’nın (MA) sorularını yanıtladı. 
 
-İç savaşta 7 yılını geride bırakan Suriye coğrafyasında şuan son durum nedir?
 
Bunca sene sonrasında süreç içerisinde Suriye’nin büyük bir bölümü artık Suriye ordusunu yönetimin hakimiyeti altında. IŞİD, EL Nusra ve benzer örgütler vardı. Bunların birçoğu birçok yerden tamamen temizlendi. Diğer yandan bir kısmı zaman içinde yapılan bir takım anlaşmalarla İdlib’e gönderildi. Şuan için devletin hakimiyet alanı dışında İdlib güneyinde çok küçük bir bölge. Irak bölgesinde de Deyr-ul Zor bölgesinde IŞİD hakimiyeti var. Kürt dinamiğinin Fırat Nehri’ni sınır alacak olursak, Kuzey Doğu’da hakimiyet kurduğunu görüyoruz. Bunun dışındaki yerler yönetimin hakimiyeti altında.
 
-Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov geçtiğimiz günlerde bir görüşme yaptı. Bu görüşmenin temelinde İdlib'e yönelik operasyon mu vardı? Olası operasyonda Türkiye'yi ne bekliyor? 

İdlib bir düğüm noktasıdır. İdlib’te çok sayıda militan var. Bunların sayısı 50-60 bine yakın. Bunların içinde El Nusra gibi çok tehlikeli örgütler var. Hepsi El Kaide bağlantılı bu örgütler. Bunlara yönelik çok ciddi bir askeri operasyon olacak gibi görünüyor. Bunlar bir yandan Suriye’de elit olan militanlar ve Türkiye’nin birtakım kaygıları nedeniyle de Türkiye’nin tepki göstereceği bir operasyon. Çavuşoğlu ve Lavrov arasında yapılan görüşmelerin ana maddesi bu pazarlıktır. Rusya Türkiye’yi ikna etmeye çalışmıyor tam tersi Türkiye Rusya’yı ikna etmeye çalışıyor bu operasyonla ilgili olarak. Türkiye operasyonun yapılmasını istemiyor. Çünkü İdlib’in Suriye yönetimi hakimiyetine girmesi durumunda Suriye yönetimi doğal olarak Efrin'e yönelecek. Bunun birinci sonucu Türkiye buradan çıkmak zorunda kalacak. Sonuç itibariyle Suriye’nin egemenlik alanı. İkinci sonucu ise Kürtlerin tekrar kendi doğal yerleşim yerlerine geri dönmeleri olacak. Türkiye böyle bir sonucu kabul etmeyecektir. Bunun sonucunu da Şam’ın Rojava tarafıyla yapmakta olduğu görüşmeler belirleyecek. 
 
-Düğüm olarak görülen İdlib konusunda Kürtler ve Şam yönetimi anlaşma durumu var mı, olursa sonuç ne olur?
 
Eğer Kürtlerle Şam arasında bir anlaşma sağlanırsa bunun anlamı şudur. Bundan sonra Kürtlerle Şam birlikte hareket edecekler ve Kürtlerin kaygılarının da giderilmesi yönünde Şam adımlar atacak. Dolayısıyla bu İdlib bölgesinde bu sefer Türkiye ve Şam’ın karşı karşıya gelmesine şahit olabiliriz. Bunu illa iki ordunun birbiri ile çatışması anlamında değil ama siyasi olarak böyle bir şey söylenebilir. O yüzden İdlib bir düğüm. 
 
-Türkiye'nin İdlib'deki silahlı gruplara destek verdiği ve hala bunlar üzerinde nüfuz ettiği biliniyor. Suriye'nin çeşitli operasyonel bölgelerinden İdlib'e toplanan bu gruplar kimdir ve Türkiye bu gruplar için ne düşünüyor?
 
Türkiye için bu grupların bir kısmı dost. Bir kere özellikle ÖSO unsurlarıyla ilgili olarak söylüyorum çünkü bunlar içerisinde Türkmen unsurlar da var. Mezhepsel olarak Türkiye’nin olmadığı unsurlar da var. Türkiye bu Türk-İslam sentezini şuanda Suriye’de bu militanlar vasıtasıyla oturtmaya çalışıyor. Türkiye aynı zamanda ‘Benim Suriye’de fiziki gücüm var ve bu süreç içerisinde ben de belirleyici olmalıyım’ diyor. Türkiye’nin militanlarla ilişkisi budur. Gelecekle ilgili olarak oradaki nüfuzunu kaybetmemek için bu militanları da kaybetmek istemeyecektir. İdeolojik olarak da iktidara yakın militanlar bunlar ve kendilerini tamamen Türkiye’yle işbirliği halinde ve adamı olarak görüyorlar. Sıkı bir işbirliği uzun zamandır devam ediyor. Bundan sonra da bunlarla bu işbirliğinin devam edeceğini öngörebiliriz. 
 
-Yapılan görüşmeler ardından Lavrov "İdlib’te on binlerce militan var",  Çavuşoğlu ise "İdlib'de askeri müdahale felaket olur" yönünde açıklamalarda bulundu. Sizce görüşmede ne çıktı?
 
Suriye özeline baktığımızda Rusya ve Türkiye arasında hiçbir konuda anlaşma olmadığını rahatlıkla görebiliriz fakat iki ülke ABD gibi ‘ortak bir düşmanla’ mücadele ettiği için ve Türkiye’nin güvenliği şimdi Rusya’nın güvenliği demek olduğu için Rusya Türkiye’ye tolerans gösteriyor. Çıkış ve itirazlarına göz yumuyor ama onun dışında militanlar konusunda bir anlaşma olduğunu söylemek çok mümkün değil. Görüş ayrılığı devam ediyor çünkü açıklamaya da yansıdı. Türkiye oradaki siviller buraya akabilir endişesinde. Yeni bir insani dram yaşanabilir diyor halbuki şunu hiç dile getirmiyor Türkiye. Orada militan var. Türkiye kaygılardan dolayı bu örgütlere zarar gelmesini istemiyor. İtirazı buna. ‘Felaket olur’ demesinin nedeni bu. Türkiye ve Rusya’nın Suriye ilişkisinin iyi gitmesinin tek nedeni ortak düşman ABD ve Türkiye’nin Rusya’ya yakınlaşması. S-400’ler hikayesi, kimyasallar, ekonomik ilişkiler hepsi. Rusya Türkiye’yi küstürmek istemiyor yoksa sahada anlaşmaları söz konusu değil. 
 
-Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan bir hafta içinde ikinci kez Moskova'ya gitti. Moskova'ya peş peşe yapılan bu ziyaretlerin hepsi sadece İdlib'le mi bağlantılı?

İki başlık var. Kürt başlığı ve İdlib. Eğer bir sıralama yapacaksak Kürt başlığı Türkiye için çok daha önemli. Çünkü İdlip’te eninde sonunda yabancı militanlar var. Şuana kadar 100-150 bin militan öldürüldü ve 40-50 binin daha öldürülmesi Türkiye’nin umurunda olmaz. Türkiye’nin birtakım kaygıları var.  Bunları kullanmak ister ama nihayetinde bunları feda edebilir. Kürt meselesi Türkiye için olmazsa olmaz mesele. Çünkü gelecek olarak Türkiye Suriye’deki herhangi bir Kürt kazanımını kendisine sirayet edecek bir tehlike olarak görüyor. Dolayısıyla Rusya ile yapılan asıl konunun bu olduğunu düşünüyorum. Fidan’ın orada olması El Nusra gibi herkesin yok etmeyi istediği birtakım gruplarla ilgili olarak istihbari çalışmalar yapmış olabilir. Daha önce Rusya’nın operasyonlarında da Türkiye istihbarat vermişti. Türkiye belki bu jestleri yaparak aynı zamanda Kürt meselesiyle ilgili olarak karşılık bekliyor da olabilir ama eninde sonunda bu iki başlık daha önemli başlık Kürt başlığı. Fakat kimse ondan bahsetmiyor. Resmi açıklamalara baktığımız zaman bunu görmüyoruz.

Tüm bu tablo karşısında İdlib'in kazananı ve kaybedeni kimler olur? 
 
Eninde sonunda ordu kazanacak çünkü birtakım örgütler var. Bu süreç sonucunda düzenli bir ordunun eninde sonunda galip geldiğini görüyoruz. Rusya’nın askeri desteği çok önemli. Ruslar sonuç alıcı silahlar dolayısıyla Rusya’nın bombardımanıyla beraber Suriye ordusunun idlib’i alabileceğini öngörebiliriz. Yani her ne kadar sürer bilmiyorum ama görebiliriz. Kaybeden kim olur? Türkiye, Suudi Arabistan, Katar neredeyse bıraktı Suriye ile uğraşmayı. Avrupa ve ABD ve İngiltere ile kimyasal uyarısı yapıldı. Daha önce bunları biliyoruz. Önümüzdeki bu yıl belki sonraki yıl o toprakların tamamen eski sahiplerine dönmüş olduğunu göreceğiz yani İdlib’in Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı gibi harekatlarıyla alınan yerlerin Suriye yönetimine döndüğünü göreceğiz. Diğer yandan Kürtlerin aynı şekilde çıktıkları topraklara geri döndüğünü göreceğiz. Orası normale dönecek. İdlib olarak demeyeyim ama genel Suriye süreci içerisinde kazanan iki taraf var. Biri Esad birisi de Kürtlerdir.  Bunları kazanan sayabiliriz. Birisi öngörülebiliyordu yani Esad. Birisi de öngörülemiyordu o da Kürtler. O da bu işin sürprizi oldu ama kazanan bunların ikisidir.
 
-Türkiye'nin hakim olduğu Şehba bölgesi, Cerablus-Ezas-Bab'ta İdlib'ten sonra durum ne olur? Türkiye buraları, Suriye yönetimine teslim eder mi yoksa çatışmayı göze alır mı?
 
Çatışmayı göze alamaz çünkü sonuçta uluslararası hukuk açısından baktığımız zaman Türkiye şuan o bölgede Suriye yönetiminin daveti olmadan bulunuyor. Suriye'nin egemenlik haklarını ihlal ediyor. Suriye defalarca çağrı yaptı Türkiye’nin yaptığı egemenlik haklarımızın ihlalidir oradan çıkması gerekir diye. BM Sözleşmeleri kendisine yakın bir tehlike söz konusu olduğunda sınırlı bir şekilde komşu ülkeye operasyon hakkı da veriyor. Muhtemelen Türkiye buna dayandıracaktır. Suriye yönetimi zayıf olduğu için emrivaki bir durum ve defacto bir durum söz konusu. Ama Suriye yönetimi güçlendiği anda Türkiye’nin oradan çıkmasını isteyecektir. Çatışmaya varmaz çünkü Suriye savaşır kaybedecek bir şeyi yok. Türkiye’nin kaybedecek çok şeyi var. Savaşa girdiği anda ekonomi zaten çok zor durumda ve bunu kaldıramaz. Göze alınmaz böyle bir şey.
 
-Türkiye'deki ekonomik krizin de en önemli ayağının Suriye politikaları olduğu söyleniyor. Hükümet Suriye politikasında sona geldi mi? Türkiye için Suriye defteri kapanıyor diyebilir miyiz?

Türkiye gerçekleri gördü. O gerçekler de şunlardır. Artık Suriye’de bir Ortadoğu gerçekliği var. Bu topraklarda ithal bir politikayla başarıya gidilmiyor. Bir şekilde Türkiye Ortadoğu’da eski Osmanlı’yı canlandırmadan tutalım da hakimiyetin yeniden sağlanması, batı ile ilişkilerin geliştirilmesi gibi bir çerçeve ile yola çıktı ama deyim yerindeyse bütün bu kayaya tosladılar. Ortadoğu’da direniş kültürü var. Bu kültür eninde sonunda galip geldi ve dolayısıyla Türkiye buralardan bir şey elde edemeyeceğinin farkında. Diğer yandan sürecin kendisine ne kadar zarar verdiğinin de farkında. 2010 yılında Suudi Arabistan, Katar, Körfez ülkeleri, Mısır ile gayet iyiydi. Türkiye bu Arap baharı sürecinde almış olduğu pozisyon nedeniyle gün geçtikçe düğümün içerisine biraz daha girdi ve kendisi dışarıdan hakim olmayı ve bunu bir fırsata çevirmeyi düşünürken tam tersi kendisi de sorunun bir parçası haline geldi. Bu nedenle Suriye politikasından geri adım atmaya başladılar. Tek kaygıları şuanda Kürtlerin elde ettikleri haklar. Bunun dışında Türkiye’yi ilgilendiren herhangi bir konu yok. Esad’ı devirmek gibi, Emevi Camii’nde namaz kılmak bunların hiçbirisi artık yok. Geriye bir tek başlık kalıyor. Kürtler. Kürtlerle ilgili itirazlarını dile getiriyorlar. Bu politikadan da geri adım atacaklarını düşünüyorum. Çünkü saha gerçekleri bunu dayatıyor. Artık bebek doğdu ve bunu öldüremezsiniz. Eğer öldürmeye kalkarsanız cinayet işlemiş olursunuz. Sevmeseniz de anlaşmaya çalışacaksınız. Başka çaresi yok. 
 
-BM Suriye Temcilsici Türkiye, İran ve Rusya'yı Cenevre'ye çağırdı. Cenevre'den Kürtler olmadan bir sonuç çıkması mümkün mü?
 
İçinde Kürt dinamiğinin olmadığı hiçbir proje anayasa önergesi hiçbir şey başarılı olamaz. Çünkü gerçeklere Somut bir sonuç çıkmaz oradan ama zaten somut sonuç beklemek hata. Çünkü asıl somut olan sahanın kendisi ve sahada devam ediyor bu işler. 
 
-Kürt güçleri öncülüğündeki Kuzey Suriye yönetimi Şam yönetimiyle görüşmelere başladı. Kürtler ve Şam yönetiminin anlaşması halinde sizce nasıl bir sonuç ortaya çıkar?
 
Saha gerçeklerine baktığımız zaman bir kere Kürtlerle Şam’ın esaslarda pürüz kalmaksızın anlaşmalarıdır. Böyle bir şeyin olması halinde iki taraf için de çok büyük bir takım avantajlar sinerji yaratılacak. Bu savaş dini ideolojilerin insanlara ne kadar zarar verdiğini ayrıştırdığını ve bir devleti nasıl çökertebildiğini gösterdi. Suriye’de yönetim laik, aynı zamanda laik dinamikler arasında Kürtler de var. Bu yeniden inşa edilecek olan laik topluma ok büyük bir katkı olabilir. Ama Kürtlere siyasi özerklik kabul edilir mi edilmez mi Şam yönetimi tarafından onu şuanda kestirmek güç. Fakat ben kabul etmeme eğiliminde olduklarını biliyorum. Kürtler de aynı şekilde kendilerine dışarıdan müdahale edilebilecek bir duruma gelmek istemiyorlar. Bunu nihai hedef bağımsızlık ya da başka bir şeydir o ayrı bir konu ama pratikte şuanda başka bir takım darbelere açık hale gelmek istemiyorlar. Bunun da idari özerklik Türkiye’nin Kürtlere müdahalesini önleyebilir. Bir askeri operasyon da dahil olmak üzere bunu önleyebilir ama siyasi özerklik bunu tahrik edebilir. Şuna kadar Kürtlerin bu savaş içerisinde daima akılcı gittiklerini gördüm. Bundan sonrası için tahminim böyle bir adım atmaları ve kültürel birtakım haklar konusunda buna anadil, eğitim, kimliklerin verilmesi dahildir, devlet içinde vazifelerin alınması ve aynı zamanda kendi bölgelerinde bir dinamik olarak kendilerinin tanınması dahildir. Bu konfederasyon anlamında olmayabilir fakat fiili olarak en makul çözüm Şam’ın Kürtlere istediklerini vermesi, Kürtlerin de aynı şekilde Şam’a olabilirlik şartları içerisinde yaklaşması. Şuanda idari bir özerklik ama önümüzdeki yıllarda ne olur kimsenin bilmesi mümkün değil." ( DIŞ HABERLER SERVİSİ)

Öne Çıkanlar