Maliye Bakanımız çok mu zengin?

Geçenlerde ekranlarda Sayın Maliye Bakanımızın bir açıklamasını dinledim, Zarrap davasında Türkiye bankalarına bir ceza gelirse bankaların arkasında olacaklarını ifade etti.

Maliye Bakanımızın parlak bir uluslararası profesyonel kariyer geçmişi var.

Şimdi de Türkiye Cumhuriyetinin Maliye Bakanı.

Muhtemelen zengindir ama ne yalan söyleyeyim bu kadar da zengin olduğunu bilmiyordum.

Bunu nereden mi çıkarıyorum, anlatayım.

Kimse yanlış anlamasın, yolsuzluk iması falan asla yapmıyorum, Sayın Şimşek’in bu karanlık işlere girecek en son insan olduğunu düşünüyorum.

Geçenlerde ekranlarda Sayın Maliye Bakanımızın bir açıklamasını dinledim, Zarrap davasında Türkiye bankalarına bir ceza gelirse bankaların arkasında olacaklarını ifade etti.

Ne demek bankaların arkasında arkasında olmak, Maliye Bakanı bunu açık açık söylemeli.

ABD yargısı acaba kaç bankamıza ceza kesecek?

Bu cezaların volümü ne olacak?

En önemlisi, bu cezalar, bankaları muhtemel biri iflastan kurtarmak için nasıl ödenecek?

Bu ödemelerin nihai yüklenicisi kim olacak?

Yani, nihai analizde fatura kime kesilecek?

Bu paraları Maliye Bakanımız kendi cebinden (!) verecekse benim bir itirazım olmaz.

Maliye Bakanımız çok mu zengin derken muradım bu.

Benim ilk tercihim de rüşvet skandallarında adı geçenlerin bu yükü öncelikle sırtlamaları.

Maliye Bakanı, sorumluluk sahibi bir bakan olarak, piyasaları bir ölçüde rahatlatmak amacıyla, bankalara kesilmesi muhtemel cezaların üstlenileceğini söyledi.

Görevi ve sorumluluğu bunu da gerektiriyor.

Ancak, aynı görev ve sorumluluk anlayışını bir adım daha ileri götürüp, bankalara bu desteğin nasıl olacağını da açıklamak düşmez mi Sayın Maliye Bakanına?

Destek muhtemelen, muhtemelen değil mutlaka, Hazineden yapılacak.

Miktarlar büyük olduğu için de Hazinenin borçlanma limitleri aşılacak, yeniden tanımlanacak, vs.

Maliye teorisinin temel varsayımıdır, borçlanma demek her vadede, kısa, orta, uzun, vergileme demektir.

Ya da Merkez Bankası kaynakları demektir ki, bu da enflasyonun bir anda 90’lı senelerin seviyesine çıkması demektir.

Seç seç al.

Vergilemenin meşruiyetinin korunabilmesi ya da belki de bizim ülkemizde bu meşruiyetin kurulabilmesi için vergi ile harcama alanı arasında mükellefin kabul edebileceği bir meşruiyet, bir yerindelik bağı olması şarttır.

Bir biçimde ABD yargısının kabahatli bulduğu bir bankanın cezasını vergi mükellefinin neden üstleneceğini anlamakta zorlanırım.

Kimse meseleyi saçma sapan gerekçelerle ABD’nin tuzağı gibi konulara çekmesin, aynı ABD aynı nedenle en büyük Fransız Bankası’na da yaklaşık on milyar dolar cezayı kesti, Fransa’da da kimse "ABD bize tuzak kuruyor" falan demedi, parayı, çok küçük bir indirim sağlayıp ödediler.

Bu cezaları Hazine ödeyecek, bu ödemeler ya vergi ya da çok yüksek enflasyon olarak vatandaşın üzerine kalacak.

Bütçe bir devletin cüzdanı ise Hazine de kasasıdır.

Kasadan devlet büyük bir ödeme yapacak.

Ödemeyi devlet değil aslında vatandaş yapacak doğal olarak, devletin parası yoktur, para vatandaştan çıkar.

Bu konunun çok detaylı olarak tartışılması gerekiyor toplumda.

Sayın Maliye Bakanı bu konunun nedenini bir anlatsın bize.

Mesela, Zarrab eksiksiz her vatandaşa pahalı bir saat aldıysa ben de itirazımı hemen geri çekerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi