Sebahat Tuncel’den mektup…

Özgürlük sorununun nedeni Türkiye’nin çok kültürlü, çok inançlı yapısını yok sayarak Türkiye halklarına tek tip elbise giydirmeye çalışan anlayıştır.

Candan YILDIZ

"Ne AKP ne Cemaat vur tokatı Sebahat" sloganına mazhar olmuş, özgürlüğe düşkün, "haddini bilmeyen" bir kadın figürü Sebahat Tuncel… Bir kadın, hem de bir Kürt kadın olarak devleti temsilen erkek bir polise attığı tokat, şiddetin bin bir türünü yaşayan kadınların itirazını simgelemişti. Devlet ve kurumları, karşı çıkan, hayır diyen kadınları sevmezdi. Sebahat Tuncel’i de bu yüzden hiç sevmedi.

2007 seçimlerinde Gebze Cezaevi’nden milletvekili olarak çıkan Sebahat Tuncel 10 yıl sonra yeniden cezaevinde. Bu kez Silivri’de…

Cezaevinden mektup gönderen Sebahat Tuncel, kritik önemdeki referandum sürecini "içeriden" takip ediyor. 2007’de bağımsız adaylarla girilen seçim sürecinde de dört duvar arasındaydı. Seçimlere nasıl hazırlandıklarını anlatmış mektubunda: "…Cezaevinde bulunan kadın arkadaşların bir komisyon kurmasıyla başladı kampanya. Sürekli dışarıya; kampanyayı yürüten halkımıza, kadınlara ses duyurmak için mektuplar yazıyorduk. Miting bile düzenledi arkadaşlar. Paneller yaparak, kürsüler kurarak bana propaganda yapma olanağı verdiler. Tabii dışarıda da çok büyük emek ve çaba harcayan kadınlar vardı, halkımız vardı ve ortaya çıkan kolektif bir başarı ve kolektif bir sevinç ve coşkuydu. On yıl sonra yine zindandayız ve bir referandum süreci…"

Dışarıda olmuş olsaydı referandum sürecinde neler yapacağından da söz etmiş mektubunda: "Hayır kampanyasına en güçlü şekilde katılırdım. Özellikle kadınlarla, gençlerle, bu sistemde mağdur olmuş tüm toplumsal kesimlerle; ‘başka bir dünya mümkün’, ‘başka bir Türkiye mümkün" diyenlerle yan yana özgürlük, demokrasi, adalet ve barış sesini yükseltmek için mücadele ederdim. (…) Tarihi günler ve süreçler yaşıyoruz. Sürecin bütün zorluklarını, baskısını, zulmünü bizzat yaşadık. Yaşadığımız bu süreçte bize düşen görev ‘mutlaka kazanacağız’ sözünün etrafında kenetlenmektir."

Siyasi tahlillerin de yer aldığı mektubunda Sebahat Tuncel sistemin yapısal krizde olduğunu söylüyor, anayasa değişiklik paketini bekleneceği üzere eleştiriyor: "Türkiye’de bir sistem krizinin yaşandığı ortada. Cumhuriyetin kuruluşu sırasında Türkiye’nin çok kimlikli, çok kültürlü yapısı dikkate alınarak yapılan 1921 Anayasası’nın ömrü ne yazık ki uzun olmamıştır. 1924 Anayasası ile Türkiye’deki bu çoğulcu yapı yok sayılmış, katı ulus-devletçi bir yapı esas alınmıştır. 1924 ve sonrasında yaşanan siyasal ve toplumsal sorunların kaynağında bu tekçi katı ulus-devlet anlayışı yatmaktadır. Bu tekçi, farklılıkları ve çoğulculuğu yok sayan ve cumhuriyetin kurucu ilkelerinden uzaklaşan ulus-devlet her dönem kriz yaratmıştır. Yaşanan bu krizler daha çok askeri müdahalelerle çözülmeye çalışılmış, her askeri müdahale sorunları çözmek şurada dursun, krizlerin daha da derinleşmesine neden olmuştur. Her askeri müdahale demokrasi, özgürlükler, insan hakları konusunda ciddi sorunları beraberinde getirmiştir. 12 Eylül askeri darbesi sonrası yapılan anayasa da Türkiye demokrasisine büyük darbe vurmuş, tekçi, cinsiyetçi, milliyetçi, militarist yapısıyla bugün yaşadığımız toplumsal sorunların nedeni olmuştur.

Kürt özgürlük sorununun, kadın özgürlük sorununun, inanç özgürlüğü sorununun, ekoloji ve emekçilerin sorunlarının nedeni 1924’ten bugüne Türkiye’nin çok kültürlü, çok inançlı yapısını yok sayarak Türkiye halklarına tek tip elbise giydirmeye çalışan bu anlayış ve bunun hukuki ifadesi olan darbe anayasasıdır. Türkiye toplumunun neredeyse tamamı bu darbe anayasanın değişmesini talep etmektedir. Kendisine giydirilmek istenen tek tip elbiseye sığmamaktadır. Bu durum cumhuriyetin içine girdiği yapısal krizin ne kadar derin olduğunu göstermektedir. Yapılması gereken bu krize çözüm bulmaktır. AKP iktidarının 16 Nisan’da referanduma götüreceği anayasa paketi bu sistem krizinin çözümüne çare olmak şöyle dursun var olan krizi daha da derinleştirecektir. Türkiye’nin ihtiyacı "başkanlık sistemi" değil, "demokrasi ve özgürlük" sistemidir. AKP’nin topluma dayattığı "tek adam" sistemi özgürlük ve demokrasiyi ortadan kaldırmaktadır."

Kadın mücadelesinin içinden gelen Sebahat Tuncel’in kadınlara da sözü var: "…Zaten mevcut sistemde kadınların yaşadığı sorunlar artık dayanılmaz hale gelmiştir. Kadın katliamları, kadınlara yönelik her türlü şiddet sistematik hale gelmiş, kadınlar toplumsal yaşamın dışına itilmiştir. Kadın örgütlerinin, kadın özgürlük mücadelesi verenlerin, feminist ve sosyalist kadın hareketlerinin büyük mücadele ve emekle kazandığı kadın kazanımlarına yönelik büyük bir saldırı vardır. Referandum paketinde kadınlar yoktur. Getirilmek istenen değişiklikten en çok kadınlar etkilenecektir. … Örgütlü kadın gücünü açığa çıkarmak, kadın dayanışmasını büyütmek, sokaklarda kadın sesini yükseltmek, erkek egemen sistemin temsilcilerine hayır demek, dur demek bu dönemin en önemli sorumluluğudur. …Her kimlikten her kültürden her inançtan kadınlar yan yana gelmeli ve özgürlük halayını büyütmelidir. Bizler; zindandaki kadınlar olarak kadınların özgürlük halayına buradan katılıyoruz. Sesinize bu dört duvar ardından ses vermeye çalışıyoruz. Bu kampanya sırasında sizlerle beraber ev ev, sokak sokak gezerek kadınlarla buluşmayı çok isterdik. Ama ne yazık ki bu şimdilik mümkün değil. Ama zindan da olsak yüreğimiz sizlerle…"

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi