Türk usulü şantaj

Moskova şimdilik sessiz ve ciddi bir şeyin olmadığı görüntüsünü koruyorsa da gerçekte durumun çok vahim olduğu hissediliyor. Ateşin olmadığı yerden duman çıkmaz misali her iki ülke arasında her an yeni ve belki eskisinden etkili bir kriz patlak verebilir.

İşxan MİROYEV

Rusya ile Türkiye arasına yine kara kedi girdi. Her iki ülke arasında ciddi bir kriz patlak vermek üzere.

Belirtmek gerekir ki 10 Mart’ta Kremlin’de gerçekleşen görüşmeler, devlet başkanlarının göstermeye çalıştıklarının aksine, çok olumsuz geçti. Putin kendisine Donald Trump tarafından takılan "Çetin Ceviz" lakabının hakkını görüşmede verirken Recep Tayip Erdoğan da tersine bir davranış ile patlamak üzereymiş.

Görüşmelerde Putin ve Erdoğan 2016 Ağustos’unda başlayan normalleşme sürecinin başarıldığını ve Rusya ile Türkiye’nin çok boyutlu işbirliğine geri dönüş yaptığını açıklamışlardı. Ama sonrasında anlaşıldı ki bu açıklamalar iki liderin oynadığı oyunun kötü rolünde sadece kendilerine hakim olma gösterisi idi. Gerçeğinde ise görüşmeler, gösterilenin aksine, hiç de iyi geçmemiş. Kulislerden sızan bilgilere göre Putin ile Erdoğan arasına giren kara kedi bu kez Rojava yani Batı Kürtleri imiş.

Erdoğan, Kremlin’deki basın konferansında bir terör örgütünün bir başka terör örgütü tarafından yok edilmesinin mümkün olmadığını söyledi. Rusya resmi yetkililerinin görüşüne göre YPG’yi terör örgütü olarak değerlendiren Erdoğan, Putin’den ısrarla Kürtlere yardım etmesinden vazgeçmesini talep ediyor. Rus yetkililer, Putin’in bunu reddettiğini belirtiyor. Hatta daha fazlası var. Rusya ile YPG arasında işbirliğinde ilerleme bile sağlanmış. Geçtiğimiz hafta Kürt tarafının Rusya ile anlaşarak Rus askeri uzmanların modern savaş teknikleri konusunda YPG’lileri eğiteceği noktasında anlaştıkları ortaya çıktı.

YPG’nin açıklamalarına göre 2017’nin ortalarına doğru Kürt askeri güçlerinin sayısı, yürütülecek bu eğitimler sonrasında 100 bine çıkarılacak. 2016’nın sonuna doğru Kürt askeri güçlerinin sayısı yaklaşık 60 bindi. Taraflar farklı biçimlerle doğrudan teyidi reddetseler de basına sızan görüntüler Rus askerlerinin ileri teknoloji ürünü araç gereçlerle Afrin Kantonuna yerleşmekte olduğunu doğruluyor.

Daha sonra Rusya parlamentosunda yapılan konuyla ilgili açıklamalar öne çıktı. Rusya, Şam ile Kürtlerin biran önce anlaşmasını ve Suriye sınırları içinde kalmak kaydıyla Kürt özerk bölgesini kurmaya yönelik diyalogu başlatmaları gerektiğini savunuyor. Ruslar daha önce de özerkliğin geniş haklara sahip olması gerektiğini açıklamışlardı ki bunun Suriye’nin kuzeyinde barışın sağlanmasında katkısı olacağını sürekli belirtiyorlar.

Kremlin bu anlatılanları görüşmede somut olarak masaya koymasa da görünen o Erdoğan fazla söze gerek kalmadan her şeyi anlamış. Türkiye, bu girişimi yani Rus politikacıların açıklamalarını ve Rusya askeri kuvvetlerinin hareketliliğini Ankara’yı sırtından vurma olarak algılıyor. Kürtleri en büyük düşman olarak gören, Fırat Kalkanı operasyonunu sadece İŞİD’e karşı değil Kürtlere karşı da başlatan Türkiye için bu ciddi bir sorundur.

Türkiye tarafının reaksiyonu gecikmedi. 23 Mart günü Kürtlerin Türk askerini vurduğu gerekçesiyle Türkiye Dışişleri Bakanlığına Rusya’nın geçici temsilcisi Sergeyi Panov çağrıldı. Daha önce bu tür olaylar Rus diplomatlarını alenen uyarmanın gerekçesi olarak kullanılmamıştı. Öyle görünüyor ki bu sefer durum daha da gergin.

Onun dışında bir de Ankara resmi olarak Rusya’dan PYD’nin Moskova’daki ofisini hemen kapatmasını talep etti. Tabi ki bu talep Türk tarafının rahatsızlığını ifade eden tek sinyal değil. Erdoğan Kremlin’den çıkar çıkmaz Kırım ve İstanbul arası deniz ulaşımı Ankara tarafından hemen yasaklandı.

Mart ayının ortasından itibaren Sivastopol’dan, Kerç’ten, Yalta’dan, Feodosiya’dan ve Evpatoriya’dan çıkan tüm gemilerin Türk limanlarına yanaşmaları yasaklanmış durumda. Bu gemilerin sadece yük taşımacılığı yapmaları ya da ticari ürünlerini boşaltmaları değil yakıt nakili ve içme suyu temini için bile limanlara girmeleri yasak.

18 Mart’ta Ankara Kırım’ı Rusya’nın parçası olarak hiçbir zaman kabullenmeyeceğini ve adanın Türk-Tatar nüfusuna yardım etmeye devam edeceğini açıkladı. Astana toplantılarına ilişkin olarak da Erdoğan’ın Rusya açısından olumsuz yaklaşımları olduğu biliniyor. Suriye görüşmelerinin son toplantısının katılımcıları üç gün boyunca silahlı muhalefetin gelmesini bekledi ki bunların daha önceki toplantılara katılımı Türkiye tarafından sağlanmıştı. Bu beklenti boşa gitti; muhalifler toplantıya gelmediler. Ankara bu görüşmeleri kesmekle kalmadı; Rusya’nın inisiyatifini yok etti. Halbuki Rusya, Astana görüşmelerinin Cenevre görüşmelerine alternatif olacağını bekliyordu. Yani Astana’daki Suriye görüşmeleri Türkiye tarafından sonuçsuz bırakıldı.

Tüm bunlara geçen hafta ortaya çıkan buğday krizi eklendi. Türkiye, Rusya buğdayının alımına yüzde 130 vergi koyarak resmen Rusya buğdayının alımından vazgeçmiş oldu. Söylemek gerekir ki Mısır’dan sonra Türkiye Rusya’nın buğday ve mısır ithalatında ikinci sıradadır.

Moskova şimdilik sessiz ve ciddi bir şeyin olmadığı görüntüsünü koruyorsa da gerçekte durumun çok vahim olduğu hissediliyor. Ateşin olmadığı yerden duman çıkmaz misali her iki ülke arasında her an yeni ve belki eskisinden etkili bir kriz patlak verebilir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi