Aziz Nesin ve savcı Kiraz'ın otopsisi

Babamın naaşı uçağa bindirilmeden sevgili Fikri Sağlar'dan telefon geldi, ben bir umut açtım, ancak otopsi yapıldığını öğrendim. Savcıya hiç kızmadım ama çok üzüldüm.

Ölümlere, daha doğrusu öldürülme şekillerine bile alışmış bir toplumuz biz artık. Siyasi bir cinayetin nasıl olmuş olabileceğini üç aşağı, beş yukarı biliriz, televizyonlardan, kahve köşelerine kadar yorum yapan insanlarla doludur, gazete köşelerinde yazar, sadece bu konuda kitaplar yazarız. Diyeceksiniz ki sen de bu konuda piştin mi, evet piştim, adliye ve sıkıyönetim muhabirliği yapan biri olarak bu konuda pişmem olanaksızdı zaten...

12 Eylül darbesi öncesi anımsadığım bir MLSPB militanının öldürülmesi var mesela, uzun çatışma sonucu öldürüldüğü söylenen kişi esasında silahsızken öldürülmüş ve daha sonra başucuna silah konmuştu. 12 Eylül darbesiyle bu cinayetler çoğaldı ve bisürü yoldaşımız emniyette intihar süsüyle öldürüldü.

Bu tip olaylarda ölen kişiye "Terörist" dendiğinden genellikle otopsi yapılmaz, halkın yada kimi siyasilerin de pek sesi çıkmaz. Oysa esas otopsi bu durumlarda mecburidir, bu sizin isteğinize bağlı değildir.

Aziz Nesin ölmeden önceki 3 yıl Nesin Vakfı'nda yapılan bütün yönetim kurulu toplantılarında 15 dakikayı O'nun öldükten sonra nasıl gömüleceği tartışmalarına ayırırdık. Bu konuda en rahat oydu, çünkü gömecek olanlar bizlerdik. İslami şartlarda gömülmek istemediğinden çeşitli varsayımlar üzerine tartışır dururduk. Bunlardan birisi de -Eğer hükümet Nesin Vakfı bahçesine gömülmesine izin vermezse- babamın üniversiteye kadavra olarak verilmesiydi. Kadavra hem tıp öğrencilerinin işine yarayacaktı, hem de bizim işimize. Oğlu olarak bunu o zamanlarda tartışmak, hatta şimdi de yazmak zor ama kadavra sonucunda elinizde sadece 1 poşet kemik kaldığından, onu istediğiniz yere gömme şansınız doğuyor.

Ancak kadavra olabilmesinin çok önemli bir şartı var, ölene otopsi yapılmaması. Bunun nedeni de kadavranın hem ilaçlanması ve öğrencilerin inceleme yapacağı yerlerin doğallığından çıkması hem de cesedin öğrencilerden önce başkaları tarafından kesilmesi.

Babam öldükten hemen sonra bakanlar kurulu kararı çıkmadığından ve o dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel onaylamadığından ben işi gücü bıraktım, babama otopsi yapılmaması üzerine uğraşıyorum. Bu konuda devamlı 2 kişiyle konuşuyordum yarım saatte bir, biri o dönemin İzmir belediye başkanı sevgili Ahmet Priştina ve Kültür Bakanı Fikri Sağlar.

Bu durumu telefonda başkasına anlatmak öyle zor ki, tanımasalar beni babasını öldüren katil sanabilirler. Düşünsenize, telefon açıp "Babama otopsi yaptırtmayın..." diyorsunuz devamlı. Neyse ki Ahmet hem benim hem de babamın uzun yıllardır dostumuzdu ve durumu biliyordu. Fikri Sağlar'ı da ikimiz de tanıyorduk ve o da anlayışla karşılamış ve bu konuda çok uğraşmıştı. Şimdi düşünüyorum da, ona da çok zor bir ricada bulunmuşum esasında.

Babamın naaşı uçağa bindirilmeden sevgili Fikri Sağlar'dan telefon geldi, ben bir umut açtım, ancak otopsi yapıldığını öğrendim. Gerekçe haklıydı, Aziz Nesin o dönem korunuyordu, öldürülme olasılığı vardı, o yüzden savcı kendi üstünde şüphe kalmasın diye mecburen otopsi yaptırmıştı. Savcıya hiç kızmadım ama çok üzüldüm. Çünkü, eğer bakanlar kurulu babamın Vakıf bahçesine gömülmesine izin vermezse naaşını kaçırmak zorunda kalacaktık. Bu da hem kolay bişey değil, hem de hoş değil.

Önceki gün Cumhuriyet savcısı Mehmet Selim Kiraz öldürüldü. Başbakana göre başında 2 kurşun, kalbinde 3 kurşun var. Doktorlara göreyse vücudunda sadece 2 kurşun var. Bunu öğrenmenin tek yolu var, otopsi raporu. Ancak polisin açıklamasına göre cinayeti savcı Kiraz'ı rehin alan 2 genç işlediğinden otopsi raporuna gerek yok, halk da, aile de bunu merak etmez.

Oysa ölüm tehdidi yaşayan kişilere otopsi yapmak mecburi, oğlu olarak bile engelleme şansınız yok. Umarım ailesi kendisini toparladığında bunu ister. Şu olasılık da var tabii, otopsi raporu verilmiş olabilir ama çeşitli, daha doğrusu tek nedenden dolayı açıklanmıyordur. Aynı Recep Tayyip Erdoğan'ın arabada kilitli kaldığından sonra verilen hastahane raporunun açıklanmaması gibi. Hatta o raporu veren ve verdikten 15 gün sonra gripten ölen kadın doktorun otopsi raporunun tam olarak bilinmediği gibi...


2015 yılına ait olan bu yazı Babalar Günü vesilesiyle tekrar yayınlanmıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet Nesin Arşivi