Dursun Çiçek'e yanıtımdır!..

CHP'den milletvekil seçildiniz ve derin devlete yardım ettiğini söyleyen Ecevit partinizin genel başkanı oldu. Son başbakanlığı döneminde Gülen'le yakınlığını da bilmeyen kul kalmadı.

Önceki yazımda Türkiye'yi Recep Tamam Erdoğan'ın değil, Ergenekon ve Balyoz gruplarının yönettiğini nedenleriyle beraber yazmıştım. Bu tezimi ilk kez söylemiyorum, önce Ergenekon davaları sürerken yazdım, sonra da beraat ettikleri gün. Sonuçta ben siyasi analizler yazan bir köşe yazarıyım ve yazdıklarımın hepsine katılmak zorunda değil okurlar, hatta hiçbirine de katılmayabilirsiniz. Eğer aydınsanız bana karşı tezlerinizi yazar yada söylersiniz, hakaret etmezsiniz.

Ergenekon davalarıyla ilgili çok yazı yazdım, sonraki yazılarda neden bu noktaya geleceğini önceden öngörebildiğimi yazacağım ama dediğim gibi bunlara da katılmak zorunluluğu yok. Bunca Ergenekon yazıma karşın önceki günkü yazım normalin üstünde okundu ve Dursun Çiçek'ten tepki geldi. Gelen yanıt aşağıda:

Ne yalan söyleyeyim, Dursun Çiçek'ten ciddi bir eleştiri beklerken böyle hakaretamiz ve yapay bir eleştiri beklemiyordum. Dursun Çiçek tepki gösterince Nedim Şener durur mu, o da bir mesaj göndermiş ama uzun zamandır kendisini hiçbir şekilde ciddiye almadığımdan ona yanıt vermeyeceğim. O hâlâ kendisini fasulye gibi nimetten saymaya devam edebilir. İşin en ilginci Dursun Çiçek'in kızı İrem Çiçek de yanıt vermiş ve hakkımda suç duyurusunda bulunacağını söylemiş. Ona da yanıt vermeyeceğim, suç duyurusunda bulunmak için özgür kalması gerektiğine inanıyorum. Bu arada Dursun Çiçek'in gönderdiği imla hataları kendisine aittir, sadece aydınlar daha dikkatli yazmak zorundadır, onlar birer örnektir diye düşünüyorum.

İsterseniz size sanal dediğiniz derin devleti bir dönemin başbakanı Bülent Ecevit'in ağzından anlatayım. Bu arada Dursun Çiçek'in bu kadar kızmasının nedeni de sanırım ARTI GERÇEK'te çıkan yazımdaki fotoğrafta kendisinin de olması. Bu tip haberlerde yada yazılarda yargılananların en önemli isimlerinin fotoları konur, teknik arkadaşlar da bunu yapmış. Ama rahatsız olduysa bundan sonra gözlerine bant çekilmesini iletirim arkadaşlarıma.

Emekli Orgeneral'in bir kitabı var, okudunuz mu bilmiyorum ama o kitapta "Özel Harp Dairesi" yeniden gündeme gelir. Bunun üzerine  Bülent Ecevit ile 28 Kasım 1990'da Ecevit'le Milliyet Gazetesi'nde bir söyleşi yapılır. O söyleşi Ecevit'in "Özel Harp Dairesi"ni nasıl öğrendiğinin belgesidir ve bunu sağır sultan bile bilir. Herhalde siz de bir kurmay albay olarak duymuşsunuzdur. Kitaptaki o bölümle ilgili olarak.

Ecevit şöyle diyor: "Özel Harp Dairesi"ni zamanın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar'dan öğrendiğini söylüyordu. Ecevit'in röportajda kaydettikleri şunlardı: "1974'teki başbakanlığım sırasında, zamanın Genelkurmay Başkanı rahmetli Orgeneral Semih Sancar başbakanlığın örtülü ödeneğinden acil bir ihtiyaç için birkaç milyon istedi. Benden istenen miktar örtülü ödenekteki paranın tümüne yakındı... Genelkurmay'dan bu paranın ne amaçla istendiğini sormak zorunda kaldım. 'Özel Harp Dairesi için istiyoruz' yanıtı geldi. Öyle bir resmi dairenin o zamana kadar adını bile duymamıştım... ' Şimdiye kadar bu dairenin giderleri nereden karşılanıyordu' diye sordum. O zamana kadar dairenin tüm giderlerini bir gizli ödenekle ABD'nin karşıladığı; ancak artık ABD'nin bu parasal katkıyı kestiği, o nedenle Başbakanlık'ın örtülü ödeneğinden para istemek zorunda kalındığı bana bildirildi... Özel Harp Dairesi'nin nerede bulunduğunu sordum. 'Amerikan Askeri Yardım Heyeti ile aynı binada' yanıtını aldım... Hayrete düşmem ve kaygılanmam herhalde doğaldı... Bu dairenin işlevleri ve kuruluş biçimi hakkında bilgi istedim... Benim için bir brifing düzenlendi. Bilgi vermek üzere de rahmetli Genelkurmay Başkanı Semih Sancar'la, o sırada Özel Harp Dairesi Başkanı olduğunu öğrendiğim General Kemal Yamak ve bir-iki subay katıldı." 

Güvenilir 'vatanseverler' Ecevit, 1978-1979'daki başbakanlığı sırasında bir doğu gezisinde bir komutanın "Özel Harp Dairesi"nde çalıştığını öğrenince durumdan kuşkulanıp bilgi almak ister ve komutanla aralarında şöyle bir diyalog geçer: "Farz-ı mahal, bu ilçedeki MHP Başkanı aynı zamanda Özel Harp Dairesi'nin sivil uzantısındaki gizli elemanlardan biri olamaz mı?" 

"Evet öyledir, ama kendisi çok güvenilir vatansever bir arkadaşımızdır.
"

Sanırım sanal dediğiniz örgüt böyle bişey olsa gerek sayın Çiçek. Şimdi de günümüze gelmek istiyorum. Biliyorsunuz son seçimlerden biraz önce Şanlıurfa Suruç'ta bitakım olaylar oldu. AKP Milletvekili adayı İbrahim Halil Yıldız ve akrabalarının da karıştığı bir propaganda olayı vardı ve Şenyaşar ailesinden 3 kişi yaşamını yitirdi. Olayın nasıl olduğunu bilmeyen kalmadı ve İbrahim Halil Yıldız'ın akrabalarının ve adamlarının işin içinde olduğunu bilmeyen yok. Olay nasıl sonuçlandı, sanırım takip etmişsinizdir, mecliste araştırma yapılmasını bile engelledi AKP. Bunlara alışığız, derin devlet tarafından öldürülmek konusu uzmanı olduk biz, bizim kuşak bunları 70'lerde de yaşadı, 80'lerde de, 90'larda da. Ve siz bu konuların uzmanı Veli Küçük denilen kişiyle beraber yargılandınız, belki de hapiste anılarını dinlemişsinizdir.

Ancak geçen gün daha ilginç bişey oldu, AKP kongresi yapıldı ve milletvekili seçilen İbrahim Halil Yıldız AKP'nin MKYK'sine girdi. Siz de uzun zamandır particilik yaptığınızdan dolayı deneyim kazanmışsınızdır, iyi ödül değil mi sayın Çiçek, ne bileyim, sanki fena sayılmaz gibi.

Bu olay bana bir çağrışım yaptı, Ecevit'in sorduğu MHP ilçe başkanı (Her kimse o dönemde, açıklama yok) ile sanki bu olay arasında bir bağlantı yada benzerlik var gibi.

Evet, Dursun Çiçek, siz CHP'den milletvekil seçildiniz ve derin devlete yardım ettiğini söyleyen Bülent Ecevit sizin mensubu olduğunuz partinin genel başkanı oldu. Daha da ilginç olanı son başbakanlığı döneminde Fethullah Gülen'le yakınlığını da bilmeyen kul kalmadı Türkiye'de. Bunu şikayet olarak yazmıyorum, herkesin savunduğu bişeyler olabilir ve bu konuda özgürdürler. Ama siz diyorsunuz ki, "Ergenekon ve Balyoz örgütleri sanaldır ve Ahmet Nesin Fethullah Gülen, ABD ve siyonizmden aldığı feyizle bu iddiaya devam ediyor."

Ben de size diyorum ki, bir aydın olarak, bir siyasetçi olarak hâlâ neden parti ve partili olarak sizi kumpasa düşüren Fethullah Gülen destekçisi Bülent Ecevit'in anma günlerinde ve hatta duruşmalarda Bülent Ecevit'i onurlandırıyorsunuz? Bu bir çelişki değil mi Dursun Çiçek. Yazı biraz uzun oldu ama son seçimlerde söylediğiniz 2 tümce aklıma takıldı: "Birinci turda bütün partilerin aday göstermesini tercih ediyoruz. Tabii bu konuda da Saadet Partisi'nin adayının Abdullah Gül olmasını da temenni ediyoruz." Ve Çekya'da gözaltına alındıktan sonra PYD eski eşbaşkanı Salih Müslim'le ilgili olarak "Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın yakalanması konusunda, Bülent Ecevit'in başbakanlığında kurulan hükümetin gösterdiği kararlılığın ve verdiği mücadelenin örnek alınması gerekiyor."

Bütün bu yazdıklarımdan sonra ben Gülen'ci oluyorum ama siz hele bu son konuşmaları yaptıktan sonra kahraman ve demokrat bir Türk subayı ve siyasetçisi oluyorsunuz. Size kolay geldin Dursun Çiçek, iyi siyasetler.

Bu arada hukukçu kızınız İrem Çiçek'e de iletin, bir davada yargılanan sanık kişinin fotoğrafını yayınlamak benim basın özgürlüğüme girer, ceza da alsa, beraat de etse girer, boşuna masraf yapıp da soruşturma talebinde neyim bulunmasın.  

Son olarak da şunu demeden edemeyeceğim, ikinci tweet'i attığınızda benim yetmez ama evetçi olduğumu yazmışsınız. Biraz okuma zahmetine katlansaydınız benim o arkadaşlarla ilgili en az 20 yazı yazdığımı görürdünüz. Aydın olmak için biraz değil ciddi araştırma ve okumak gerekiyor Çiçek.

Sonraki yazımda da Ergenekon olayını kısaca yazacağım ve sizi ARTI TV'ye programa çağırdığımı ama gelmediğinizi yazacağım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet Nesin Arşivi