Seni Gezi ruhu bitirecek Erdoğan!..

Ve işte gelen tehlikenin farkında, Gezi ruhu bu seçime 7 Haziran seçimlerinden çok daha fazla yansıyacak ve Erdoğan bunu Gezi'yi kötüleyerek önlemeye çalışıyor.

"Bayram değil seyran değil, eniştem beni niye öptü" deriz ya, 1 yılı geçkin bir süredir bunu yaşıyoruz. Kimilerine göre başarısız, kimilerine göre devrim yapamadan sona ermiş yada buna benzer eleştirilere maruz kalan Gezi Olayı, Recep Tamam Erdoğan tarafından yeniden gündeme getirildi. Son günlerdeki gözaltına alınmaları baz olarak almayın, Gezi Olayı'nı Erdoğan Osman Kavala'yı tutuklattırarak başlattı. Bir emirle başlayan tutuklama boş bir dosya olarak bekletildi ve hâlâ da bekliyor.

Boş dosya olarak beklemesinin nedenleri var ama en önemlisi içine yazacak bişey olmaması. Hangi görüşten olursanız olun, ufak yada büyük, bir halk hareketi hakkında aleyhte bişey yazamazsınız, yazsanız da haklı olma şansınız mantıken de, hukuken de sıfırdır. Yasalaştırdığınız saçma sapan kanunları kullanabilirsiniz ama bu sizi haklı kılmaz, sonuçta boş bir çuval gibi kenara konulacak boş bir dosya vardır elinizde.

Kimi başlık ve yazılarımı eşim Hilal'le tartışmak çok hoşuma gidiyor. Hangimizin haklı olduğu çok önemli değil, o olaylara daha halkın gözüyle, ben daha siyasi olarak bakıyorum. Bu tartışmamızı da buraya almamım nedeni, herkesin tartışmaya katılmasını istememden kaynaklanıyor. O yüzden Gezi Olayları'na bakış açımı ve Türkiye siyasi hareketindeki önemini kendi açımdan anlatmaya çalışacağım.

İlk olarak Gezi Olayı, AKP döneminde başlayan ilk önemli eylem değildir, bu olayı da fişekleyen bence Tekel İşçileri Eylemi vardır. Tekel işçilerinin eylemi neden önemliydi, birincisi ilk toplu eylemdi, ikincisi işçiler arasında devrimci de, Kürt de, ülkücü de, AKP'li de vardı ama hiç tartışmadan ana hedefe beraber gittiler. Üçüncüsü ve bana göre en önemlisi, eylem sonuna kadar işçiler hiçbir örgütün yada görüşün tek başına hâkim olmasına izin vermediler ve hepsine aynı mesafede durdular. Sonucunun iyi olup olmaması her zaman çok önemli değildir, AKP'ye yada sisteme karşı bir başkaldırıydı ve gidebildiği kadar gitti. Ankara'da çadırlarda bu direnişi yaşayanlar, Gezi Eylemi'ne katkısını daha iyi anlayacaklardır.

Gelelim Gezi'ye, büyük bir olasılıkla 68 kuşağında daha azdı ama bizim 78 kuşağının bir hastalığı var, bu gibi eylemlerin sonunda devrim bekliyoruz ve olmazsa da yenilgi olarak algılıyoruz. Oysa Gezi eylemi kısa süreli bir devrimdi ve sonucu da çok iyi oldu. Neydi sonucu, kimsenin devrilemez dediği 7 Haziran seçimlerinde Erdoğan ve AKP hükümeti devrildi.

Bunu söylediğimde herkes "Ama ne oldu, sonuç ne" diye itiraz ediyor. Haklılar da itiraz etmekte ama Gezi eylemi bu halka yıkılmaz zannedilen AKP'nin yıkılabileceğini kanıtladı, karşımızda faşizm var, sonuna kadar koruyamadık ama zaten bütün dünya da böyle değil mi, Fransız Devrimi'nin devam etmemesi bizim ondan örnekleme yapmamıza engel değil ki, bugün Fransa'daki sosyal devlet başarısı bunun üzerine kurulmamış mı? Yada işçi sınıfının haftalık çalışma saatleri yada kadın hakları, bunca ölümler üzerine değil mi?.. Buna benzer çok örnek var, sorun o başarının hemen arkasından ilelebet devam etmesi değil, o ruhun Gezi Parkı'na da gitmeden insanlarda var olması.

Tamam, devrim kolay olmuyor, insanların eğitilmesinden tutun da dünya kadar olayın üst üste gelmesi gerekiyor ama daha önemlisi kapitalizm yada faşizm de o kadar kolay teslim olmuyor. Onlar sahip olduklarını kaybetmek istemiyor ve silah gücü de onlarda, yasa gücü de. Pratikte anlatmak gerekirse onlar 50 katlı apartmanın 5. katından sonrasını tutmuşlar ve biz oraya taş atmaya çalışıyoruz, onlarsa taşa yukarıdan sadece bir fiske vuruyor.

Hep tartışıldı, Gezi Olayı yeniden başlar mı diye, evet başlar ama geçen seferki gibi değil, başlar ve finali yapar. Gezi Olayı'nın başlaması illa da Gezi Parkı'nın yada diğer illerdeki ayaklanma değildir, o ruhu halka yaymak ve o ruhla o anki görevimiz neyse onu yapmaktır. Ve şimdi önümüzde yerel seçimler var, o ruh sandığa taşınıyor...

İşte Erdoğan'ın 1 yıldır uğraştığı ve bugün gelmek istediği olay da bu. Erdoğan bütün görüşmelerin farkında ve takip ettiriyor. Bu görüşmelerden kastım muhalefet parti yöneticilerinin görüşmeleri değil, tabanın, halkın birbiriyle görüşmesi ve ortalığı velveleye vermeden yaptıkları planlar.

Şunu kimse unutmasın, geçen yazımda da yazdım, başka partiye gereksinimi olmayan tek parti var, o da HDP. HDP, Kürt illerinde seçimleri tek başına kazanır ve hatta belediye sayısını da arttırır. Ama bu demokrasi için yetmiyor, bu iller dışında ne yapmak gerekiyorsa halk bunu yapacaktır. Son ankette HDP'lilerin % 65'inin CHP'ye oy verebileceği sonucu çıkmış. Bu anketleri Erdoğan bizden önce okuyor (Yada özet veriyorlar, okumayı sevmiyor) belki CHP'den de önce. İttifak yapılmasın, bu seçimin en başarılı partisi HDP olur, bunun lami cimi yok.

Ve işte gelen tehlikenin farkında, Gezi ruhu bu seçime 7 Haziran seçimlerinden çok daha fazla yansıyacak ve Erdoğan bunu Gezi'yi kötüleyerek önlemeye çalışıyor. Kimi eylemler vardır ki bunların ruhunu ömür boyu silemezsiniz, 15-16 Haziran bunlardan biridir, aynı Gezi gibi.

Başlığım esasında SENİ GEZİ BİTİRECEK ERDOĞAN'dı ama Hilal'le tartıştıktan sonra RUHU'nu ekledim, haklıydı, sanırım böyle daha net anlatabiliyorum ne demek istediğimi. Şimdi Erdoğan'ın önünde Gezi'de çekilen bir fotoğraf var, Bozkurt işareti yapan genç ve Türk bayrağı taşıyan kişiyi kurtarmaya çalışan Kürt genci. Erdoğan şimdi bu fotoğrafı koymuş önüne ve ağıt yakıyor, Gezi ruhu fena sıkıştırdı kendisini. Çünkü 7 Haziran seçimlerinden sonra tek başına tekrar iktidara gelebildi ama şimdi desteksiz hiçbişey ve bunu başaran da Gezi RUHU, Erdoğan'a Tuz Ruhu'ndan beter geldi. Göreceksiniz, seçime kadar Gezi Ruhu camilerde 1 yada 2 Cuma konuşulacak, ahanda buraya yazdım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet Nesin Arşivi