Senin adına ben utandım Nedim Şener!..

Faşizmin ne olduğunu henüz anlayamamışsın, hapse girmene karşın anlayamaman da sanırım ayrı bir tartışma konusu. Serbest bırakılınca Türkiye'ye demokrasi geldiğini zannediyorsun.

Kaç gündür Nedim Şener'in yazı başlıklarına bakıyorum da gazeteciliğimden, insanlığımdan utanıyorum. Aşağıda Nedim Şener'in Posta Gazetesi'ndeki yazılarından 4 tane başlığı aldım, belki geçmiş yazılarında daha fazlası da vardır ama bunlar bile utanmama yetti de arttı bile.

'Hain abimle aynı soyadını taşıyamam'
'Abim bir hain'
Vatanını satan babasını satmaz mı?
Darbeci Er

Utanmamın çok nedeni var ama en önemlisi koyduğum bu fotoğraf. Bu fotoğraf Ahmet Şık ve Nedim Şener tutuklandığında çekildi ve basında yer aldı. Meslektaşlarımızın tutuklanmasını protesto ediyorduk, Kadıköy'de mahkeme önündeydik ve Sevgili Ertuğrul Mavioğlu konuşurken ben de mikrofonları tutuyordum, senin serbest bırakılman için haykırıyordum, gazetecilerin tutuklanamayacağını söylüyordum. Geçmiş zaman kullandığıma bakma Nedim Şener, bugün yine başına bişey gelirse aynısını yapardım. Sen bugünkü mantığınla bunu da tehdit olarak algılayabilirsin ama sanırım sen daha Türkiye'de yaşanan faşizmin farkında değilsin yada darbeye karşı yapılan darbeyi savunuyorsun. Faşizmin ne olduğunu henüz anlayamamışsın, hapse girmene karşın anlayamaman da sanırım ayrı bir tartışma konusu. Serbest bırakılınca Türkiye'ye demokrasi geldiğini zannediyorsun. Bu çok egoist bir davranış biçimi.

12 Eylül darbesinin en kanlı günlerinde kabus görmeye başlamıştım. Arkadaşlarım asılıyordu, işkencede öldürülüyordu yada 5. kattan atılıp intihar süsü veriliyordu. Telsizden bir haber gelmişti ve MLSP'den tanıdığım birisi girdiği çatışma sonucu öldürülmüştü. Fotoğraf çekmeye gittiğimizde bizi yarım saat beklettiler. O zaman anladık ki çatışma yoktu, öldürdükleri arkadaşımızın eline silah tutuşturdular ve fotoğraf çekme izni ondan sonra verildi. Bütün bunları yaşarken Kenan Evren ve konsey üyeleriyle silahlı çatışmaya giriyordum gecelerce. Ne onlar beni öldürüyor, ne de ben onları, sadece kan-ter içinde uyanıyordum. Ve ben o dönem sıkıyönetim muhabiriydim, haftada bir birisini görüp, fotoğrafını çekiyordum.

Kendimden korkmaya başladım ve o dönem kolay kolay bunu da bir psikoloğa anlatamazdım ama sonunda psikolog Metin Özek'e gittim, ikinci randevumda Barış Derneği Davası'ndan o da içeri alınınca kendimle hesaplaşma kararı aldım. Kendi kendime o kişilerle gerçekten karşı karşıya gelirsem öldürebilir miyim, diye sordum. Hayır, öldüremezdim, ne onları ne de Alpaslan Türkeş ve onun gibileri.

Sen şimdi darbe sonrası yargılananları kendince yargılamaya başlamışsın ve öldürmekten beter bir tavır alıyorsun. Birincisi Nedim Şener, kardeşler aynı siyasi çizgide olmak zorunda değiller. Anne-baba da çocuklarıyla aynı dünya görüşünü paylaşamayabilirler. 12 Mart döneminde de, 12 Eylül döneminde de yargılananların, idam edilenlerin, öldürülenlerin, bok yedirilenlerin ailelerinin çoğu büyük olasılıkla ne devrimciydi ne çocuklarının ne istediğini bilmiyordu. Büyük olasılıkla çoğu çocuklarına aynı oligarşi gibi "Anarşist" diyordu. Ama hiçbiri çocuğunu satmadı, hatta bilhassa anneler ölüm orucundaki çocuklarını yada kardeşlerini desteklediler.

Yazdıklarından örnekler vermeyeceğim, çünkü bu utancı bir de ben burada tekrarlamak istemiyorum. Darbecilere karşı olmak başka bişeydir Nedim Şener, darbecilere karşı çıkarken başka darbecileri savunmak başkadır. Kimilerinin olmayan işkenceyi Avrupa ve Amerika'da yaydığını söylemişsin. Oysa bu yalanı yazarken işkence olduğunu sen de biliyorsun. Benim gördüğüm işkence fotoğraflarını senin de gördüğünden, adını söylemekten tiksindiğim ameliyat raporlarını benim gibi senin de okuduğundan eminim. Ve bu fotoğrafların ibreti alem olsun diye çekilip dağıtıldığını biliyorsun. O kardeşler, o babalar, o anneler bu fotoğrafları ve raporları gördüler, aynı iğrençliğin başlarına gelmesi korkusuyla yaşıyorlar ve sen onları kışkırtıyorsun.

Recep Tamam Erdoğan sizin nasıl yargılanacağınızı direktif olarak verirken biz karşı çıkıyorduk, sen şimdi aynısını darbeden dolayı bir er için yazıyorsun. Er, Erdoğan'ın artık olmayacağını söylemiş ve diğer erler gibi yargılanmamalıymış. Gerçekten bunları yazarken hiç mi utanmıyorsun, hiç mi kendinle hesaplaşma gereksinimi duymuyorsun. Yazık sana, acıdım ama dedim ya, bir gün başına bişey gelirse, seni yine biz savunacağız. Çünkü demokrasi böyle bişey, faşizmi destekleyerek demokrasi gelmez. Rıza Şah'ın yıkılışını ve yerine gelen Humeyni olayını bir daha incele ve Şah'a karşı Humeyni'yi destekleyen İran Komünist Partisi TUDEH üyelerinin nasıl sapır sapır asıldıklarını bir daha oku. Sen şimdilik bir araçsın ve buna izin verme. O kardeşler bir gün gelir sarılırlar, babalar, analar çocuklarını bağırlarına basarlar, sen sadece onları kışkırtmakla kalırsın ve kimse de çıkıp bunun adına gazetecilik demez...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi