Yürüyen yer'de düşüşüm ve Kemal Tahir'in cenazesi!..

Yerdeydim ama komik bir durum vardı, ben hâlâ gidiyordum. Birden panikledim, gözlerim faltaşı gibi açılmıştı...

Paris'ten Londra'ya uçuşumun tekrar başına gelmek istiyorum. Bizi Orly Havaalanı'na Aysel abla (Altan Öymen'in eşi) getirdi. Aysel abla Dünya Para Fonu'nda çalışıyordu ve Altan ağabey Ankara – Paris arasında gidip geliyordu. Annemler Ali'ye okul ararken ben Aslı Öymen'le geziyordum. Mehmet Hikmet ve Münevver teyzeyle yıllar sonra tekrar kucaklaşmak güzeldi. 15 yaşımda Münevver teyzeyi tekrar görünce Nazım Hikmet'in O'na yazdığı aşk şiirlerinin az bile olduğuna karar verdim. Bir insan bu kadar mı güzel ve etkileyici olurdu. Eski eşi Piraye adına üzüldüm ama Vera'ya da çok fena kızdım.

Annem benden 1-2 saat sonra Istanbul'a uçacaktı, uçana kadar da Aysel abla bekleyecekti annemle. O dönemler yurt dışına giden çok uçak yok, o yüzden hostesler beni tanımaya başladılar. Ellerimde çantalar uçağa doğru giderken, hosteslerden biri bana "Acele et Ahmet, uçak seni bekliyor" diye seslendi. Ben de ayıp olmasın diye koşmaya başladım, gayet iyi gidiyordum, 8-10 adım attıktan sonra kendimi kıçımın üstüne oturmuş buldum ve ellerimdeki herşey dağılmıştı.

Yerdeydim ama komik bir durum vardı, ben hâlâ gidiyordum. Birden panikledim, gözlerim faltaşı gibi açılmıştı, hostes gülmekten kırılıyordu. Meğer ben ben 8-10 adım attıktan sonra yürüyen yerde koşmaya başlamışım, koşarken altımdaki yer de yürüdüğünden düşmüşüm. Tamam, Avrupa'da, medeniülkelerde yaşıyor ve büyüyorum, otomatik açılan kapıları, yürüyen merdiveni (Bana göre çıkan ve inen merdiven) biliyorum ama o güne kadar yürüyen yer görmemişim ki. Yürüyen merdivenin düz durumu, üstüne bastığınızda o sizin yerinize yürüyor, siz de gelene geçene bakıyorsunuz. Gözünüzde beni canlandırsanıza, Fellini filminin bir sahnesi çekiliyor gibiyim.

Geçen hafta Londra'ya geldikten sonra başımdan geçenleri anlatmıştım. Ben uçağa bindikten bisüre sonra annem bilet kontrole gidiyor. O da ne, uçak iptal edilmiş, nedenini söylemeseler de yeteri kadar yolcu olmadığından dolayı olduğu kesin. Başka bir uçak var, aktarmalı ama annem bir şehirde bir havaalanına inecek ama kalkacak uçak başka havaalanında ve yetişmesi olanaksız. Tam Türk işi yani.

Annem yetkililerle konuşuyor, havaalanına gelecek olan babama faks çekilmesi gerektiğini söylüyor, onlar da söz veriyorlar ve Aysel ablalara geri dönüyorlar. Şöyle bir üçgen düşünün, benim başıma gelenlerden annemle babamın haberi yok, parasını çaldırmış halde Feyyaz Kayacan'lardayım Londra'da, ben ve babam annemin uçamaması nedenini bilmiyoruz, annemle ben de Kemal Tahir'in ölüm haberini bilmiyoruz.


Meral Çelen-Aziz Nesin

Kemal Tahir ölmüş, babam üzgün bir şekilde Ali'yi de alıp Yeşilköy Havaalanı'na gidiyor. Uçağın gelmesini beklerken adı anons ediliyor, danışmaya gidiyor ve yer hostesiyle arasında şöyle bir konuşma geçiyor:

  • Merhaba, ben Aziz Nesin, beni anons ettiniz.
  • Evet Aziz Bey, merhaba, eşiniz gelemiyor.
  • Nasıl, neden?
  • Bilmiyoruz efendim, bize sadece gelmeyeceği konusunda bir teleks geldi.
  •  

Babam zaten en yakın arkadaşını 24 saat önce kaybetmiş, bir de nedensiz bir şekilde annem gelmiyor. Ali'ye bu durumu nasıl anlatacak, iyice şaşkın bir durumda havaalanından ayrılıyorlar.

Ertesi sabah babam erkenden kalkmış, Kemal Tahir'in cenaze törenine gidecek, orada bir konuşma yapacak, onlara konsantre olmaya çalışıyor, annemin gelemeyişi konusunu kafasından şimdilik defetmeye çalışıyor ve tam o sırada telefon çalıyor. Konuşma aynen şöyle:

  • Alo, Meral Nesin'in evi mi?
  • Evet, ben kocasıyım?
  • Beyefendi, ben Karacaahmet Mezarlığı'ndan arıyorum, Meral hanımın mezarı hazır, gelip teslim alabilirsiniz.

Babam sandalyeye çöküyor, o sırada tansiyonu ne olmuştur bilmiyorum ama sanırım heryer dönmeye başlamıştır. Meğer annem anneannemin gömüldüğü yerin kağıdını kaybetmiş, gitmeden önce Karacaahmet Mezarlıklar müdürlüğünü aramış, onlar da anneannem Suat Çelen'in mezar yerini bulunca anneme haber vermek için telefon açmışlar.

Aynı anda üçümüzün durumu şöyle, ben okula geri dönmüşüm, üzüntü ve fazla içkiden okul revirinde yatıp, Kemal Tahir için ağlıyorum, annem uçamamış, Aysel ablalarda sohbet ediyor ve o da Kemal Tahir'in öldüğünü öğrenmiş ve çok üzüntülü, babam da eşinin neden geldiğini bilmeden Kemal Tahir'in cenaze töreninde gözleri yaşlı konuşma yapıyor. Senaryo filan değil, 2 günde hepsini birbirimizden habersiz yaşadık.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi