Suriye’de gözler ikinci hamlede

Rusya’nın çağrısıyla toplanan BM Güvenlik Konsey’inde konuşan ABD Daimi Temsilcisi Haley ise "Dün gece çok ölçülü bir adım attık, daha fazlasını yapmaya hazırız ama umuyoruz gerek kalmaz" diyerek adeta meydan okudu…

ABD füzelerinin Suriye iç savaşının seyrini nasıl değiştireceği henüz muallak olsa da, bugüne kadar ‘IŞİD’e karşı mücadele önceliği’ üzerinden gelişen uluslararası işbirliğinin zayıfladığı muhakkak…

Zira bu işbirliğinin en önemli iki saç ayağı, ABD ve Rusya arasındaki gerilim giderek tırmanıyor…

Rusya önce Suriye’de hava güvenliğini sağlamak amacıyla yapılan anlaşmanın askıya alındığını, ardından da koordinasyon için kurulan sıcak iletişim hattının durdurulduğunu açıkladı...

Rusya’nın çağrısıyla toplanan BM Güvenlik Konsey’inde konuşan ABD Daimi Temsilcisi Haley ise "Dün gece çok ölçülü bir adım attık, daha fazlasını yapmaya hazırız ama umuyoruz gerek kalmaz" diyerek adeta meydan okudu…

ABD’nin ‘daha fazlası’ndan kastı, örneğin, doğrudan Şam’ın hedef alması olabilir mi?

ABD Dışişleri Bakanı Tillerson’ın, henüz bir hafta önce söylediğinin aksine,  Esad’ın gitmesini dün yeniden öncelikleri arasında sayması  bu ihtimali güçlendiriyor…

Ama Rusya ve ABD arasında yaşanan gerilimin en azından Esad yüzünden bir krize dönüşmeyeceğini tahmin etmek zor değil, zira Rusya bugün erken saatlerde yaptığı açıklamayla bir kez daha Esad konusunda uzlaşma kapısını açık bıraktığını yineledi…

Şam’ın bir sonraki hedef olma ihtimali bu aşamada Rusya ve ABD’den çok, Türkiye ve İran’ı ilgilendiriyor görünüyor…

Gün içinde Türkiye en erken sevinen, İran ise en erken endişelenen ülke oldu…

İran’ın endişesi malum: Esad’sız bir Suriye’de kazanımlarını elde tutması neredeyse imkansız. Onun için İran, uluslararası toplumu asıl sorumlunun Esad rejimi değil, El-Nusra olduğuna ikna etmeye çalışmakla meşguldü.  İran’a göre, bilakis Esad rejimi kimyasal silahsızlanma konusunda uluslararası toplumla işbirliği yapmaya çalışmıştı.

Sonuçta, Esad kalsa da gitse de İran’ın Suriye sahasında artık elinin eskisi gibi rahat olmayacağı açık. Dolayısıyla, İran’ın her halükarda genişlemesinin sınırlarına dayandığı ve Suriye’de tutunmasının Esad’ın geleceğinden çok  bu sınırları zorlamamasıyla ilgili olduğu söylenebilir.

İran benzer bir durumla Irak’ta da karşı karşıya…

Bundan birkaç gün önce Irak’ta ‘Geleceğin Kissenger’ı’ olarak ağırlanan Trump’ın damadı ve danışmanı Kushner’in katıldığı toplantılar ertesinde, Havice, Telafer ve Şengal’de IŞİD’e karşı  operasyonların çok yakında yapılacağı muştulandı. Ve İran’ın müdahil olmak için tetikte beklediği sözkonusu operasyonlara, Haşdi Şabi eliyle de olsa dahil edilmeyeceği belli oldu.

Türkiye’nin sevincini ise bizzat Hükümet Sözcüsü Kurtulmuş tarafından ‘baştan sona yanlış olduğu’ kabul edilen Suriye politikasına yeniden dönme hevesi olarak tarif etmek yanlış olmaz sanırım. Dün Suriye sınırında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, deyim yerindeyse, makarayı başa sarmış ABD’nin bir sonraki adımının ne olması gerektiğini söylüyordu:

" Bize göre son gelişmeler Türkiye'nin, Suriye'de terörden arındırılmış güvenli bölgeler oluşturma çabasının ne kadar isabetli olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Bunu defaatle söyledim. Kuzey Suriye'de Türkiye'nin sınırında güvenli bölge ilan edelim. Bu 4 bin kilometrekare, 5 bin kilometrekare olabilir, buralarda konutlar inşa edelim. Burada Suriyeli vatandaşlarımızı iskan edelim".

Erdoğan’ın, içerde olduğu gibi dışarda da savaşı bir inşaat ve yeniden iskan fırsatı olarak görme sığlığının ötesinde, Türkiye’nin Suriye sahasına ABD’nin değil, Rusya’nın ‘olur’uyla girdiğini unuttuğu açık- Fırat Kalkanı operasyonun nasıl bitirildiği ise henüz dünün konusu, hatırlamasına gerek yok…

Bu bağlamda, ABD’nin bir sonraki adımı Şam olsa bile Türkiye’nin sevineceği bir sonucun ortaya çıkması zor. Zira bugüne kadar tecrübe edilen gelişmeler açıkça gösterdi ki, eğer Türkiye ABD’nin İran’ın gücünü sınırlama politikasından bir fayda göreceğini umuyorsa önce Kürtlerle anlaşmalı…

Bu arada, ABD’nin olası bir ikinci adımından en fazla etkilenecek Kürtler ise gün boyunca sessizliğini korudu. Geç saatlerde önce Demokratik Suriye Meclisi adına, ardından da PYD Başkanı Salih Müslim tarafından yapılan açıklamalarda öne çıkan kimyasal silahların geçen yıl Halep’te Kürtlere karşı da kullanıldığıydı. Özellikle Müslim’in, kimyasal silah kullanan bütün taraflara karşı aynı duyarlılığı göstermeye dönük çağrısı dikkat çekiciydi. Belli ki Kürtler, bu son gelişmenin ortaya çıakrdığı ayrışmada bir taraf olmak istemiyor…

Ama eğer Esad’ı yerinden edecek bir ikinci hamle gelirse, bu durumdan en fazla Kürtlerin memnun olacağını tahmin etmek de zor değil. Zira Esad rejiminin güçlü olduğu bir çözüm masasında Kürtlerin istediklerini alamayacağı herkesin malumu…

Günün sonunda, Suriye’de etkisi sınırlandırılmış bir İran, gücü zayıflatılmış bir Esad Kürtlerin lehine. Dolayısıyla, şimdilik ne Türkiye ne İran gibi telaşla sevince ya da endişeye kapılacak bir durum yok. Kürtler için asıl hayati aşama ABD ve Rusya arasında bir seçim yapmak olacaktır…

Gelişmeler o aşamaya geldiğinde ise yalnızca Kürtler için değil, bütün taraflar açısından bir kırılmanın yaşanması kaçınılmaz olacaktır.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arzu Yılmaz Arşivi