yalnız değil miyiz?

lütfen unutmayın; bu ülkede sizinle benzer şeyler düşündüğü için, sizin karşısında durduğunuz düzen yüzünden hapiste olan insanlar var.

cezaevinde pek çok mektup aldım, yazan herkese teşekkür ederim. bunların bir kısmı, "yalnız değilsiniz!" diyor. tabii ki yalnız değilim, bu cezaevinde 1500 kadın olduğu söyleniyor. türkiye’deki mahkûm sayısı 300 bine yaklaşıyor. bu bir yana çekpasın sapıyla hücrenin zeminine birkaç kere vursam alttaki komşular cama çıkıp derdimi sorar. havalandırmada keyifsiz görünsem mutlaka hatırımı yoklayan olur. sadece o mu? burada, herhangi bir dilekçenin nasıl yazılacağı konusunda değme avukata danışmanlık yapabilecek, her cezanın "yatar"ını hesap makinesi isabetiyle hesaplayabilen arkadaşlar var.

ailelerimiz, yakınlarımız, zaman zaman olanaklarını ve güçlerini zorlayarak, şefkatten kitaba, haberden tişörte kadar, ihtiyaçlarımızı karşılıyor. ama siz de kabul edersiniz ki dayanışma sevdiklerinize, yanı başımızdakilere ilgi göstermek değil, belki de tanımadığımız ama aramızda toplumsal/ilkesel bir ilişkinin bulunduğu insanlara destek olmak anlamına geliyor. insan hakları derneği ve tayad, on iki eylül’ün binlerce muhalifi cezaevlerine attığı bir dönemde kurulmuştu. daha sonra benzer amaçları paylaşan başka kurumlarla buluşturuldu. siyasi mahkûm sayısı açısından cumhuriyet tarihinin zirvelerinden birini idrak ettiğimiz şu dönemde bu kurumların dolup taşması, eğer varolanların çizgileri beğenilmiyorsa yenilerinin oluşması icap etmez mi? kaldı ki mahkûmlarla dayanışmayı siyasilerle sınırlamak da yetersiz. bir ülkedeki cezaevlerinin koşulları, kanunun, halka hizmetin, toplumsal refahın ve demokrasinin önemli kriterleri arasında olduğu için değil, sadece ekonomik krizin derinleştiği ve erkek şiddetinin arttığı dönemlerde "suç" her zamankinden de daha fazla toplumsal koşullarla bağlantılı hale geliyor ve her toplumsal mesele gibi politik.

sadece, çaresizlikle işlenen genellikle beceriksiz bir biçimde kotarılan bireysel "suç"ları kastetmiyorum. diğer işsizlik koşullarında insanca bir yaşama emeğiyle ulaşma imkânını bulamayan birçok kadın ve erkek cesaretine, soğukkanlılığına, gözüpekliliğine başvuruyor ve suç örgütleri tarafından tehlikesi fazla, bedeli ağır ve kazancı düşük "işler" de istihdam ediliyor.

türkiye, cezanın, hatta şiddete dayanan cezanın bir "ıslah" ve "ikna" yöntemi olduğu konusunda farklı siyasi ve fikri iklimlerden insanların hemfikir olduğu bir ülke maalesef yine de, ABD’de -Angela Davis’in de katıldığı- cezaevinin bir kurum olarak lağvedilmesini talep eden bir hareket olduğunu hatırlatayım.

lütfen unutmayın; bu ülkede sizinle benzer şeyler düşündüğü için, sizin karşısında durduğunuz düzen yüzünden hapiste olan insanlar var. kimisinin dışarıda kimsesi yok. onlara el uzatmak, yardımseverlik değil, büyük insanlık davasının bir parçası.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi