Eski Kürt seçmenine oynayacak Kürtlere değil…

Öyle olsaydı seçim öncesi yüzlerce Kürt siyasetçi gece yarısı kapıları kırılarak gözaltına alınır mıydı? Uzun zamandır içeride tutulanları da unutmayın.

Erdoğan, gerçek "yerel seçim startını verdi" dün verdi, hem de MHP’yle aynı anda.

Bakmayın siz iki tarafın da birbirine atar yaptığına. Önümüzde plebisite çevrilmiş bir yerel seçim var. O zaman iki parti de kendileri açısından yapılacak en doğru hareketi yaptılar diyebiliriz.

Öyle sanıldığı daha doğrusu sanılmasını istedikleri gibi ittifakta çatlak da gedik de yok.

İki parti genel başkanı da ‘herkes kendi yoluna’ diyerek gerçekte kendi tabanlarına mesaj verdi.

‘Cumhur İttifakı’ zaten baştan itibaren tavanda yapılmıştı. İki partinin tabanının büyük bölümü ise bu ittifaka hiç sıcak bakmadı.

Bunu en açık dile getirenlerden biri Manisa Büyükşehir Belediyesi’nin MHP’li Başkanı Cengiz Ergün olmuştu. Hatırlayın, 14 Mart’ta katıldığı bir yerel televizyonda şöyle demişti Ergün:

"Seçim öncesi son seneye girdik. Çok açıkça söylüyorum. Tüm kapılar kapanmaya başlandı. Tamamen engellemeye başladılar. İttifak yukarıda var da tabanda yok. Manisa’da o yönde bir intiba göremiyorum, siyasi olarak. Başbakan Yıldırım, ‘Manisa’nın anahtarını istiyorum’ dedi. Nasıl ittifak bu!"

Bu kamuoyuna yansıyan en açık tepkiydi ama yerelde iki partinin milletvekilleri, belediye başkanları, il yöneticileri arasında zaman zaman sert sözlerle süren bir tartışma yaşanıyordu.

Öyle ki 24 Haziran akşamı bile kimi MHP yöneticileri ve il yöneticileri AKP’yi sonuçları manüple etmekle suçluyordu.

Somut bir başka örnek:

MHP, Elazığ’da bir milletvekilliğini 370 oyla; Aydın’da 240 oyla AKP’ye kaptırmıştı. Hatay’da ise ikinci vekilliği 337 oyla kaptırmıştı.

Ve o günlerde MHP Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, "Sandıkların açılıp sayım yapılmasından sonra, maalesef milletimizin iradesini sakatlamaya yönelik girişimlere tanık olmaktayız" diyordu.

Partinin bir çok il yöneticisi de açık açık "İttifak ruhuna zarar gelmesin diye çok ciddi bedeller ödedik. Tabiri caizse kan hazım ettik, kan oldu kusmadık" diyebiliyordu.

AKP tabanındaki hatta milletvekilleri düzeyindeki rahatsızlıklar da açık. Kimi milletvekilleri "Bir il başkanımız vardı, şimdi iki oldu" diye kulislerde konuşuyor, il başkanlarının atama taleplerinden yılgınlıklarını dile getiriyordu.

İşte bu konjönktürde iki parti açısından da yerel seçimlere ayrı ayrı girmek en iyi yol denilebilir.

MHP, Brunson olayı, Kaşıkçı cinayeti ve ekonomik krizin yükünü yerel seçimlerde taşımamanın, bir AKP’liye değil de kendi partisinden bir isme oy istemenin rahatlığıyla hareket edebilecek. Üstelik İYİ Parti’ye kaptırdığı seçmenini geri almanın yollarını arayabilecek. Ve AKP’yi izleyip seçim sonuçlarına göre pazarlık şansını daha da arttırabilecek. Öyle ya Bahçeli, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin oturması ve yürümesi için üç büyük şehrin" yani Ankara, İstanbul ve İzmir’in kazanılması gerektiğini söylememiş miydi:

"Buralarda HDP, CHP ve diğer partiler destek verip yerel yönetimler kazanabilir. Bu olduğu takdirde daha o gece bu sistemin meşruiyetini tartışmaya açarlar."

Peki AKP bu üç ili nasıl kazanacak?

Tek bir yolu var ki o da Kürt oyları.

Onun için Erdoğan, uyguladığı politikalar nedeniyle kendisinden vazgeçen eski Kürt seçmenine oynamaya karar verdi. MHP ile ittifak olmayışı elini rahatlattı. "Taş üstünde taş baş üstünde baş bırakmayın" diyen bir Bahçeli’nin olmayışı kendince Kürt seçmeni tavlamak için önemliydi.

Ama elbette hedefi sadece Kürt seçmen, özellikle de muhafazakar Kürt seçmen. Yani boşuna bir barış havası ya da HDP ile yakınlaşma beklemeyin.

Erdoğan sadece yerel seçimin kazananı olmak için Kürt seçmene oynayacak Kürtlere değil.

Öyle olsaydı seçim öncesi yüzlerce Kürt siyasetçi gece yarısı kapıları kırılarak gözaltına alınır mıydı? Uzun zamandır içeride tutulanları da unutmayın.

Zaten Erdoğan da Bekir Bozdağ’ı savunurken "Kürt ama…" diye bir cümle kurmazdı.

Bugünkü tabloya bakarak yerel seçim sonrasında da Cumhur İttifakı’nda bir çatlak beklemek akıl karı değil. Olsa olsa ittifak ortaklarından birinin elinin daha da güçlendiği bir tablo ortaya çıkabilir o kadar.

Bu tabloyu bozacak tek yol da muhalefet partilerinin çok geç olmadan tabanda ittifakı sağlayacak bir formülle halkın karşısına çıkması olacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi