Celal Başlangıç

Celal Başlangıç

AKP-MHP iktidarı Türkiye’nin beka sorunudur!

Önce AKP, sonra AKP-Cemaat işbirliği, ardından AKP’nin MHP ve devletin derinlikleriyle kurduğu ittifaklarla geçen 17 yıllık süreç Türkiye’yi bir beka uçurumunun kıyısına getirmiştir.

Dökülen lokmalar, kavrulan helvalar dağıtılıyor.

İmam da duasını eksik etmiyor:

"Binali başkanımızın başarılı olmasına, hayırlı işlerde muvaffak olmasına, Allah rızasına el Fatiha…"

Osmanlı padişahlarının kılıç kuşandığı Eyüp Sultan’da imamın el Fatiha okuttuğu "Binali başkanımız" da Türkiye Cumhuriyeti’nin son Başbakanı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk TBMM Başkanı Binali Yıldırım.

Buradan yola çıkacağı son "sefer" de Cumhur İttifakı’nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığıydı.

Yola çıkarken bir de dilekte bulunuyordu Yıldırım:

"Bu seçimlerin bir genel seçim havasına dönüştürülmesi, referanduma dönüştürülmesi, bana göre İstanbul’a yapılabilecek bir iyilik değildir."

Herhalde Yıldırım’ın bu dileğini partisinin genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ittifak ortağı Devlet Bahçeli’ye iletmesi gerekiyor.

Çünkü rakiplerini düşman, seçimi bir savaş olarak görme stratejisini uygulayan Cumhur İttifakı’nın iki lideri…

Erdoğan "yerel seçim" diyene "beka sorunu" karşılığını veriyor.

"Domates, biber, patlıcan" diye sesleneni "Düşünün bir merminin fiyatı nedir, düşünün" diye azarlıyor.

Ortağı Bahçeli de geri kalmıyor:

"Patlıcan yemezseniz ölmezsiniz."

Elhak doğru. Elbette Bahçeli de biliyordur patlıcan yemezseniz ölmezsiniz ama mermi yerseniz ölürsünüz!

Beka sorunu, yani Türkiye’nin geleceğinin tehlikeye düşmesi meselesine gelince…

Durum tam da İttihatçıların pek sevdiği ifadeyle "Vatan tehlikedeyse gerisi teferruattır!"a uygun.

Şimdi Erdoğan ve Bahçeli de aynen İttihatçılık peşinde. Seçmene diyorlar ki "Ülkenin bekası tehlikedeyse yerel seçimler teferruattır!"

Bu stratejinin işaret fişeğini 2018 Ekim’inde ilk olarak Bahçeli atmıştı. Cumhur İttifakı’nda taraflar "herkes kendi yoluna" diye restleştikten sonra bir uyarı yaptı Bahçeli.

Kısaca dedi ki; "İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerde kaybedersen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin meşruluğu tartışmalı hale gelir. Kayyım atadığın yerlerde tekrar HDP kazanırsa bunu plebisit sayarlar."

Bu anlayışa göre 31 Mart yerel seçimlerinde muhtarlar, ihtiyar heyetleri, belediye meclis üyeleri ve belediye başkanları seçilmeyecek, Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği oylanacak.

Bu kafaya göre Türkiye’nin geleceği seçilecek belediye başkanlarına bağlı; hele yanlış bir muhtar seçtik mi batacak bu memleket.

Cumhur İttifakı’na dahil olmayan dört parti var; CHP, İYİ Parti, HDP ve SP.

Bunlardan ikisi yerel seçimler için de Millet İttifakı oluşturdu; CHP ve İYİ Parti…

Ama Erdoğan, HDP’yi de bu ittifaka yamamak istiyor. Bunun için de önce "HDP eşittir PKK" denklemini ortaya koyuyor ardından da "Millet İttifakı, yani CHP ve İYİ Parti eşittir HDP eşittir PKK" çıkarımına varıyor.

Onun için de seçimlerdeki rakiplerine "dörtlü çete" diyebiliyor bu ülkenin Cumhurbaşkanı.

Daha dün Erdoğan bu tezinin peşinde koşuyordu Denizli’de de:

"Cumhur İttifakı’nın karşısında kimler var? Zillet ittifakı var, illet ittifakı var. Bunun içinde kimler var? CHP, PKK terör örgütünün siyasi temsilcisi olan HDP bunun yanında söylemek istemem ama adı İYİ Parti olan İP var. Bir de Saadet var…"

Bu yüzden son günlerde yandaş televizyon kanallarının en çok tartışılan partisi HDP. Analizci, gazeteci kılıklı yandaşlar HDP’nin Millet İttifakı’yla nasıl da işbirliği yaptığını kanıtlamak için bütün cehaletlerini ortaya koyuyorlar. Elbette ekranlara tek bir HDP’li çıkarmadan saatlerce HDP’yi ve olmayan ittifaklarını konuşuyorlar.

Elbette MHP de tahkimatını bu stratejiye göre yapıyor. Bu stratejinin görünürdeki mimarı Bahçeli, ittifak yaptığı güçlerin sözcülüğünü açık biçimde yapıyor:

"Bana ‘belediye mi, beka mı’ derseniz, ‘beka’ derim."

Hatta MHP buna uygun ana sloganla başlatıyor yerel seçim kampanyasını:

"Beka için milli karar, cumhur için istikrar"

Adaylarının tanıtım toplantısında bu tezin altını kalınca çiziyor Bahçeli:

"Şayet İstanbul zilletin yönetimi altında olursa milli bekamız ağır hasar alacaktır… Zillet İttifakı’nın yeni hükümet sistemini bozma emelini bozguna uğratmak, kriz ve kaos çıkarma çabalarını püskürtmek gayesinde… Milli bekamız üzerinde oynanan tehlikeli oyunların bertarafı, aynı zamanda küresel tahrik ve dayatmalara karşı uyanık olmak, diri olmak, sağlam duruşu göstermektir. 31 Mart 2019 Mahalli İdareler Seçimleri’nde Türkiye’nin yeni bir tarih yazmasını arzuluyoruz. Milli mukavemeti kırmak için zaafımızı gözleyen iç ve dış mihraklara unutamayacakları bir dersin, altından kalkamayacakları bir cevabın verilmesini istiyoruz."

Bahçeli gözünü karartmış belli ki seçilecek belediye başkanları ve muhtarlarla Türkiye’nin milli bekasını tehlikeye düşüren iç ve dış mihraklara karşı şanlı bir tarih yazacak.

Bahçeli’ye göre bu yerel seçimler ya beka ya bela seçimi…

Hatta seçimlerindeki rakiplerine karşı düşman hukuku uyguluyor:

"31 Mart 2019’da düşman sevindirmeyeceğiz."

Ne oldu da Türkiye bir yerel seçim sonuçlarına göre düşmanın sevineceği ya da üzüleceği kadar kritik bir noktaya geldi?

AKP, 2002’de iktidara gelirken bu ülkede beka sorunu var mıydı? AKP’ye göre bile böyle bir sorun yoktu.

Ama önce AKP, sonra AKP-Cemaat işbirliği, ardından AKP’nin MHP ve devletin derinlikleriyle kurduğu ittifaklarla geçen 17 yıllık süreç Türkiye’yi bir beka uçurumunun kıyısına getirmiştir.

Bunu ben söylemiyorum, AKP ve MHP sözcüleri söylüyor.

Çünkü umut siyaseti üretemedikleri için korku siyaseti üretiyorlar.

Gerçeklerden ve Türkiye insanlarının geçim sıkıntısı, işsizlik gibi öncelikli gündem maddelerinden iyice koptular. Söyleyecek sözleri kalmadığı için kendi bekalarını korumak için kendi gündemlerini seçmenlere dayatıyorlar.

Kendilerine sonuna kadar katılıyorum. AKP-MHP ittifakı ve devletin içindeki ittifakları Türkiye’yi bir beka uçurumunun kenarına getirmiştir.

AKP-MHP ittifakı iktidarda kaldıkça da Türkiye Cumhuriyeti’nin beka sorunu bitmeyecektir!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Celal Başlangıç Arşivi