Ne bekleniyordu... Ne oldu...

Türk futbolunda kim bir ivme yakalarsa yakalasın, bunu bir avantaja asla dönüştüremiyor. Bulunduğu noktada kimse kalamıyor... Yakalanan hava anında düşüşe neden oluyor...

7 Eylül 2018... UEFA Uluslar Ligi'nde ilk maç... Serkan Kırıntılı, Şener Özbayraklı, Hasan Ali, Serdar Aziz, Çağlar Söyüncü, Okay Yokuşlu, Hakan Çalhanoğlu, Yusuf Yazıcı, Mehmet Topal, Cengiz Ünder, Cenk Tosun... Türkiye'nin ilk onbiri... Tabela: Türkiye – Rusya: 1-2...

Aradan daha 3 ay geçmedi...

17 Kasım 2018... 4 maçlık grubun son sınavı... Sinan Bolat, Hasan Ali, Çağlar Söyüncü, Zeki Çelik, Kaan Ayhan, Okay Yokuşlu, Hakan Çalhanoğlu, Mahmut Tekdemir, Cengiz Ünder, Yunus Mallı, Cenk Tosun... Onbir bu kez böyle... Tabela: Türkiye – İsveç: 0-1...

Ortak oyuncu sayısı 6... Yakalanamayan istikrara yarı yarıya değişim ciddi bir örnek olsa gerek...

Sonuçta 3 takımlık cüce grupta mücadele verildi... Hedef çok farklı yerlerdeyken gerçek can sıkıntısı oldu, Türkiye küme düştü...

Oysa Türk milli takımının formasını giymek o kadar da kolay... 'Paramı alamıyorum' diyen yok... Keyifler yerinde... 3 maç kaybediliyor... Ardından 1 galibiyet... Ortam zafer şarkılarından geçilmiyor... Herşey unutuluyor...

Ülke emeklilikte yaşa takılanları tartışırken Lucescu keyifli emekliliğim en güzel örneğini yaşıyor... 'Türkiye'de futbolcu yetişmiyor' gündemi yaratmıştı. Duyan, Türkiye'ye ilk kez geldiğini ve bir şey bilmeden göreve başladığını sanır... E tabii, medya da TFF başkanının elinde olunca 'Buna bile bile lades denmez mi' diye sorabilen pek olmuyor...

Şu bir gerçek ki Arda, Burak gibi futbol yaşamlarının deneyim dönemlerini futbol dışı çalımlarla geçirenler artık takımda yok... Ülke içerisinde de fazla yetişen yok. Ağırlık yurt dışına kaymış durumda... 
Ancak... Yurtdışı deneyimi Türk futbolcusuna ne kadar yarıyor, tartışmaya açık bir konu... Giden çok farklı bir kimliğe bürünüyor. Saha içi performansına bir örnek, Cenk Tosun... Cenk Beşiktaş formasıyla acaba bu kadar etkisiz kalır mıydı diye düşünmeden edemiyor insan... Yurtdışında yetişenler ise ciddi bir adaptasyon sorunuyla karşılaşıyor...

Milli takımı kenara bırakın... Türk futbolunda kim bir ivme yakalarsa yakalasın, bunu bir avantaja asla dönüştüremiyor. Bulunduğu noktada kimse kalamıyor... Yakalanan hava anında düşüşe neden oluyor...

Küme düşen Türkiye artık Arnavutluk, Bulgaristan, Gürcistan, Karadağ, Romanya gibi takımlarla rakip olacak...

Nereden nereye...

Ama kimin umurunda... Düşünün, Türkiye küme düşmüş, hocası Lucescu basın toplantısında... Tek kişi soru soruyor... Basın toplantısı maksimum 4 dakika sürüyor...

Gazeteciliğin bittiği ülkede spor muhabirliği de bitmiş... Tek patron sisteminde tek muhabir yetiyor. Zaten muhalif bir soru sorulsa, bunu yazacak gazete de kolay bulunmaz...

İyisi mi görmezden gelmek...

Cengiz Ünder ve Hakan Çalhanoğlu dışında seyir zevki veren bir futbolcunun görülmediği İsveç karşısında alınan bu yenilgi elbette Türkiye için dünyanın sonu değil... Ama futbolseverler bir ışık alamıyor, alamadıkça beklenti azaldıkça azalıyor... Ülke futbolunun temelinde kulüpçülüğün de yattığını hatırlarsak, bir süre bir şey beklememek lazım...

Yapılacak tek şey Lucescu giderse alternatifini hazırda tutmak... Emekliliği gelmiş, fazla sıkıntı yaratmayacak, düzene uyacak bir tecrübe!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi