100. yılında Akşam'ın tarihine otosansür!

Türkiye'nin en eski gazetesinin yüzyıllık geçmişini Tayyip'e tapınmanın seccadesi haline getirenlerden daha başka ne beklenir?

Mesleğine bağlı bir gazeteci, yaşı ne denli ilerlemiş olursa olsun, bir zamanlar genel yayın yönetmenliğini yaptığı gazeteye arada bir göz atmaz mı? Atmasına atar da, eğer o gazete artık insan hakları ve basın özgürlüğü düşmanı bir despotun propaganda aracı haline gelmişse, aynı havuzun diğer gazeteleri gibi faksimilleşmişse, niye sık sık baksın?

Salı günü öğle saatleriydi... Facebook dostlarımdan Sertaç Çelik'in mesajı düştü ekrana:

"Bugün Harbiye CRR'de Akşam gazetesinin 100. yılı sergisine gittim.. Büyük bir heyecanla…  Ne yazık ki hayal kırıklığı ile dönüyorum eve.. Doğan Özgüden yoktu o kadar sayfaların, insanların arasında… Akşam'ın ilk kadın genel yayın yönetmeni Nurcan Akad da yoktu… Sağcılar yaparsa böyle olur işte, ne diyebilirim? 1964-1966 altın çağı benim belleğimden silinmez... Saygılarımla…"

Ardından değerli gazeteci dostum Nazım Alpman'ın instagram'da bunu doğrulayan mesajı…  Nazım bununla da kalmıyor, ertesi sabah Artı TV'de tepkisini dile getiriyor:

"CRR'de Akşam'ın 100 yılı diye bir sergi vardı. Sergide gazetenin gelişimini anlatan kronolojik panolar var… Malik Yolaç 1964 yılında gazetenin yayın yönetmenliğini 28 yaşındaki Doğan Özgüden'e vermişti… O dönem sergideki panolarda yok. Tirajın 179 bine çıktığı var ama tirajı 179 bin'e çıkartan Doğan Özgüden yok. Neden? Çünkü solcu… 2002 yılında Nurcan Akad Akşam'a genel yayın yönetmeni oldu. Sergide bu da yok. Neden? Çünkü günlük bir gazetenin ilk kadın genel yayın yönetmeni olan Nurcan da solcu… O sizin tarihiniz değil, basın tarihi… Şu anda bir talihsizlik eseri olarak gazete sizde… Akşam 100 yıllık bir gazete… Birçok onurlu manşeti var, sayfaları var… Ama siz oralara layık değilsiniz."

Akşam'ın sergide sansürlenmiş olan o dönemini Nazım Alpman bundan üç yıl önce "Vatansız Vatansever Doğan Özgüden" adı altında gerçekleştirdiği bir belgeselde ayrıntılı anımsatmış, Malik Yolaç'ın ve birlikte çalıştığım gazetecilerin görüşlerine de geniş yer vermişti. (1)

Gazetenin yüz yıllık tarihinde iki yılın sorumluluğunu üstlenmiş bir gazeteci olarak bu sansürlenmeden üzüntü değil, gurur duydum. Çünkü gazete bugün Tayyip'in bendelerinin elinde ve de onlar, Nazım'ın çok haklı olarak dediği gibi, bu gazetenin tarihini yazmaya layık değil… Onların yazdığı bir tarih versiyonunda yer almak insana onur değil azap verir.

Sansürün yarım yüzyıl öncesi…

Bana uygulanan sansürün nedeni sadece solcu olmam da değil… Ta yarım yüzyıl önce, Akşam Gazetesi'nden ayrıldıktan sonra Yaşar Kemal ve Fethi Naci ile birlikte yayınladığımız sosyalist Ant Dergisi'ni, İstanbul'a gelen Amerikan 6. Filosu'na "Go Home!" dediği için sabote edenler de bunların öncülleridir.

Daha önce de Artıgerçek'te ayrıntılı olarak yazmıştım. O sayının yayınlanmasından sonra, el koydukları tarihsel Tan Matbaası'nda Ant'ın dizilip basılmasını yasaklamışlar, bizimle dayanışma göstererek bu zorbalığa karşı direnen matbaa emekçilerini de işten atmışlardı.

Bu sabotajdan sonra ümmetçi İttihad gazetesi "Daha dur bakalım, büyüğü geride. Artık isteseniz de, patlasanız da, çatlasanız da, Bâbıâli'ye el attık. Rotatifler, Kur'an ve iman hakikatlerinin neşrinde çalışacak. Müslüman gazetelerin sayısı daha da artacak; matbaaların, dağıtım şirketlerinin en yenisi, en moderni müslümanlara hizmet edecek. Tekniğin meşru dairedeki herşeyi islamiyete, onun hadimlerine hizmet edecek" diye zafer naraları atıyordu.

Bugün gazetesinde de Mehmet Şevket Eygi "Türkiye'de komünizmin himaye edildiğine, islamiyetin ise baltalandığına dair apaçık deliller vardır. Artık müslümanlara düşen vazife, uyanık ve hazırlıklı olmaktır. Önümüzde taze ve ümit verici bir örnek vardır. Endonezya'daki komünist kıyımı. Yüzbinlerce komünist öldürüldü. Karada vahşi hayvanlar, denizde balıklar insan etine doydu. Korkunç bir komünist kıyımı oldu. Fakat Endonezya kurtuldu" diye yazarak katliam çağrıları yapıyordu. (2)

Akşam'ın 1964-66 sol dönemi

Türkiye'nin en eski gazetesi Akşam'ın geçmişi 1918'den bu yana sürekli büyük değişimlerle dolu.

Akşam'ın 100 yıllık tarihini doğru dürüst bilmek isteyenler için güvenilir kaynak, bugünkü patronlarının sansürlü sergisi değil, değerli araştırmacı yazar Nurhan Kavaklı'nın "Bir gazetenin tarihi: Akşam" adlı incelemesidir. (3)

1964'te Akşam'da gece sekreteri olarak çalışırken o sırada İnönü hükümetinde devlet bakanı olan Malik Yolaç'ın bana genel yayın yönetmenliğini üstlenmemi önerdiği akşamı anımsıyorum. Önerisi üzerine kendisine sormuştum: "İyi de, biliyorsunuz ben sosyalistim. Genel yayın yönetmenliğini üstlenirsem, inanç ve düşüncelerim gazetenin genel yayın politikasına da damgasını vuracak."

"Biliyorum, ama sosyalist düşünceye sahip olmanın iyi bir gazete yaratmaya engel olacağını sanmıyorum" diye yanıtlamıştı.

Mürettiphanede gazeteyi bağladıktan sonra yukarı çıkıp arşiv bölümüne geçmiştim. Karşımda 46 yıllık bir tarih hazinesi vardı. Cumhuriyet’in ilanından önce, 1918’de Ali Naci Karacan, Kazım Şinasi Dersan, Falih Rıfkı Atay ve Necmettin Sadak tarafından kurulan bu Türkiye’nin en eski günlük gazetesinin yöneticiliğini genç yaşta üstlenmeyi göze alabilecek miydim?

Malik Yolaç 6 Nisan 1957'de batmak üzere olan Akşam'ı satın alarak Bâbiâli'ye giren ilk işadamıydı. Gazeteciliği çok benimsediği için bir süre sonra diğer sektörlerdeki faaliyetlerini durdurarak tüm varını yoğunu ve zamanını Akşam'ın yaşamasına hasretmişti.

İstanbul baskısı dışında Ankara ve Anadolu için ayrı baskılar yaparak günlük gazeteyi günü gününe Anadolu'nun en ücra köşelerine kadar ulaştırmayı başlatan Yolaç, sahipliğini üstlendiği Akşam'da Aziz Nesin, Çetin Altan, Vâlâ Nureddin, Hıfzı Topuz başta olmak üzere tanınmış solcu yazarlara da yer vermiş olan açık fikirli bir işadamıydı.

Daha önce yıllarca çalıştığım gazetelerde sosyalist inancıma uygun mücadele vermiştim… Türkiye'de sosyalist hareketin giderek güçlendiği, Türkiye İşçi Partisi'nin kitleselleştiği, partiyi kuran sendikacıların ileride DİSK'in kurulmasıyla sonuçlanacak şekilde Amerikancı Türk-İş yönetimine meydan okudukları, gençliğin devrimci örgütlenmesinin hızlandığı, köylülüğün, küçük esnaf ve zanaatkârların tekelci sermayeye karşı  tavır koymaya başladığı yıllardı.

Onyıllardır yasak olan sol düşüncenin klasikleri 142. Madde'nin varlığına meydan okunarak ardarda yayınlanıyordu. Sol kamuoyu artık sesini duyurabileceği, eylemlerini objektif olarak yansıtacak bir günlük gazete özlemi içindeydi…

İşte bu özleme yanıt verme kararlılığıyla Akşam'ın genel yayın yönetmenliğini 16 Ekim 1964'te fiilen üstlenmiştim. Ardından da bu görevin gereklerini yerine getirecek bir yayın kadrosu oluşturmuş, Çetin Altan, Aziz Nesin ve Yaşar Kemal de dahil Akşam sütunlarını sol düşünür ve yazarlara açmıştım. Akşam, 1965 genel seçimlerinde Türkiye İşçi Partisi'ni destekleyerek Meclis'e 15 milletvekiliyle girmesine katkıda bulunan tek günlük gazeteydi.

Akşam'ın sol sonrası dönemi

Demirel'in başbakanlığındaki hükümetin ve büyük sermayenin baskıları sonucu bu açılımı sağlayan kadronun nasıl tasfiye edildiğini ve Akşam'ın giderek sıradanlaştığını Artıgerçek'te daha önce yayımlanan  "Sol'un kol kırılır yen içinde kalır'ı…" başlıklı yazımda ayrıntılı olarak anlatmıştım. (4)

1964-66'nın Akşam'ı 100. Yıl sergisinde benim yüzümden sansürlenmiş olduğu için, o dönemde birlikte çalıştığım gazeteci. yazar, idare ve dağıtım sorumluluğu taşıyan arkadaşlarımın isimlerini burada anmayı bir görev biliyorum:

Ahmet Kahraman, Ahmet Arabul, Ahmet Vardar, Ali Sirmen, Aydın Köker, Aydın Öztürk, Ayhan Günsev, Aysel Okan, Ayşegül Dora, Aziz Nesin, Bedii Güray, Bilgin Peremeci, Celalettin Çetin, Cengiz Tuncer, Çetin Altan, Cevat Oktay, Doğan Can, Doğan Koloğlu, Doğan Pürsün, Erkan Seçen, Erol Diksoy, Esen Yalçın, Ethem Çalışkan, Fethi Naci, Fevzi Samuk, Fuat Büte, Güray Yalavaç, Hayri Tezay, Hikmet Tanılkan, Hulusi Turgut, Hüseyin Baş, İlhami Soysal, İnci Tuğsavul-Özgüden, İrfan Derman, İslam Çupi, Kaler Güven, Mahmut Küçük, Mehmet Luma, Muammer Erol, Muazzez Türer, Nazif Oturgan, Necdet Çardak, Nehar Tüblek, Nejat Türkeri, Odhan Baykara, Orhan Aydın, Özden Alpdağ, Rahmi Turan, Raşit Giray, Selahattin Hilav, Şinasi Görk, Suat Yalaz, Talay Erker, Teoman Orberk, Turgut Dinsel, Yaşar Kemal, Yücel Kakşa, Yurdaer Acar, Ziya Atatüre.

Akşam özellikle Çetin Altan'ın yazmaya devam etmesi nedeniyle bir süre daha tirajını korumuş, ancak onun 1969 başında TİP Olağanüstü Kongresi'ni yönettikten sonra parti delegelerini aşağılayan yazılar yazmasının ardından sürekli tiraj kaybına uğramıştı. Bunun üzerine Malik Yolaç gazeteyi 19 Mart 1971'te Türk-İş Konfederasyonu'na satmak zorunda kalmıştı.

Türk-İş gazetenin yönetimini Türkiye Gazeteciler Sendikası'na vermiş, ancak tiraj alınamadığı için Akşam 10 Şubat 1972'de Basın İş Sendikası'na, onun tarafından da 28 Aralık 1972'de Fehmi Anlaroğlu adlı bir işadamına satılmıştı. O da tirajı 10 bin'in altına düşen Akşam'ı 1975'de Rıdvan Seyhan-Şekip Altay ikilisine devretmişti. Onlar da kendileri için bir yük haline gelen Akşam'ı 8 Ocak 1982'de Kemal Ilıcak'ın Tercüman Gazetecilik ve Matbaacılık AŞ'ne satmış, o da ertesi gün  64 yıllık gazetenin yayınına son vermişti.

12 yıllık bir aradan sonra,Tercüman patronu Kemal Ilıcak'ın ölümünün ardından, oğlu Mehmet Ali Ilıcak 14 Eylül 1994 tarihinden itibaren Bâbıâli'de Akşam adı altında yeni bir gazete yayımlamaya başlamıştı.

Ilıcak yeni Akşam'ı "Tercüman çizgisinde, milliyetçi, muhafazakâr, polisi destekleyen, ordusunun yanında olan bir gazete" olarak niteliyordu.

Tiraj alabilmek için her okuyucuya bir televizyon vermeyi vaadeden, ancak bu vaadi yerine getirmek şöyle dursun bir sürü adli ve mali sorunlarla karşı karşıya kalan oğul Ilıcak tek çareyi Akşam'ı 1997 Haziranı'nda Mehmet Emin Karamehmet'in başında bulunduğu Çukurova Holding'e satmakta bulacaktı.

O dönemde Akşam yine de bugünkü haliyle kıyaslanamayacak şekilde farklı siyasal görüşlere de yer verebilmekteydi. Örneğin 2003'te Akşam'ın 85. Yıldönümü nedeniyle yazdığı yazıda genel yayın yönetmeni Nurcan Akad gazeteye geçmişte hizmeti geçenleri anarken beni de onurlandırmıştı. 2004'te Akşam'dan ayrılan Nurcan Akad'ın ismi de, Türkiye'nin bir günlük gazetede ilk kadın genel yayın müdürü olmasına rağmen, 100. Yıl sergisinde  benimki gibi sansüre uğrayacaktı.

2013 yılında gazete sahibi Karamehmet'in ödeyemediği borçlar gerekçe gösterilerek Akşam'a TMSF tarafından el konulacak, genel yayın yönetmenliğine AKP milletvekili Mehmet Ocaktan getirilecekti.

2013 sonunda da Akşam Gazetesi, Tayyip'in emirleri doğrultusunda,  Sky Türk 360 ve Alem FM'le birlikte aynı zamanda Sabah'ın ve Star'ın da sahibi olan TürkMedya Yayın Grubu'na verilecekti. Bugün Akşam'ın 100. yılını CRR'de otosansürlü bir sergiyle kutlayan işte havuz medyasının bu kıdemli ve en sadık grubudur.   

Bu serginin tanıtımı için yapılan 2 dakika 7 saniyelik videoda Akşam'ın geçmişteki büyük başarıları dramatik bir sesle anlatılırken Hitler'in iktidara gelişi, DP'nin ve AKP'nin seçim zaferleri ve de 15 Temmuz çakma darbesinin akamete uğratılması manşetleri özel bir yer tutuyor. Sunuş bittabi Tayyip Erdoğan'ın dev portresiyle bitiriliyor.

100. yılında Akşam'ın tarihine otosansür! Şaşırtıcı mı? Türkiye'nin en eski gazetesinin tarihini Tayyip'e tapınmanın seccadesi haline getirenlerden daha başka ne beklenir?

-------------------------

1) https://www.youtube.com/watch?v=h9ZhzCEttvM

2) Suudi'lerin Türkiye'deki asıll cürümleri, Artıgerçek, 19 Ekim 2018

3) Nurhan Kavaklı, Bir gazetenin tarihi: Akşam, YKY Yayınları, Temmuz 2005, İstanbul

4) Sol'un kol kırılır yen içinde kalır'ı, Artıgerçek, 19 Eylül 2018

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi