AKP, Metin Akpınar ve doğrudan yabancı yatırımlar

Sermaye çıkışlarının ve azalan doğrudan yatırımların çok nedeni mevcut ama hiç kuşkusuz en başında hukuk devleti faciası geliyor.

Metin Akpınar ve Müjdat Gezen hakkında açılan soruşturmalar Türkiye’nin geldiği durumun en somut ve çirkin örneğidir, Türkiye’nin yetiştirdiği önemli bir değer bugün bir açıklaması nedeniyle soruşturmaya tabii tutuluyor.

Üstelik Sayın Akpınar’ın ifadeleri senelerdir sosyal bilimlerle, Cumhuriyet tarihiyle ilgilenenlerin çok iyi bildiği bir konu, kamp değiştirmek, SSCB’ye, Moskova’ya ekonomik gerekçelerle bile olsa yanaşmak isteyenlerin başına gelenlerle ilgili.

Hikâyemizin bir ayağı Metin Akpınar’ın ifadeleri ve ifade özgürlüğü gibi en temel ilkeler dikkate alınmadan apar topar açılan soruşturma.

Ama, hikâyemizin ikinci bir ayağı daha var, bu da, aşağıda TEPAV’ın Merkez Bankası kaynaklarından hareketle raporunda (Aralık 2018) aktardığı bilgiler, 2002-2018 arasında Türkiye’den çıkan ve Türkiye’ye giren doğrudan yabancı sermaye hareketlerinin oranı.

TEPAV Türkiye’ye Gelen Ve Türkiye’den Giden Doğrudan Yatırımlardaki Gelişmeler – Aralık 2018 Kaynak: TCMB, Ödemeler Dengesi İstatistikleri 

*Ekim 2018 itibarıyla yıllıklandırılmış veri

Bu iki konu, Metin Akpınar’ın bir açıklaması sonrası soruşturmaya tabii tutulması ya da bunun gibi başka çok yakışıksız hukuksal süreçler ve doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının seyri, ilk bakışta iki alakasız konu gibi duruyor ama benim kanaatim bu iki konunun ilişkisinin 2018 Türkiye’sinin özeti olduğu.

Metin Akpınar ve Müjdat Gezen hukuk skandalları meselesi ortada.

İfade özgürlüğü meselesi bizim savcı ve yargıçlar tarafından galiba iyi anlaşılmış değil.

Çok sayıda özgürlük alanı var ama bunlardan biri, ifade özgürlüğü, en başta, anayasal güvence altına alınmış bulunuyor çünkü ifade özgürlüğü olmadan diğer özgürlüklerin pek bir anlamı yok, ifade özgürlüğü olmadan sistem sağlıklı bilgi akışı sağlayamadığı için çok vahim biçimde aksamaya başlıyor.

Gelelim doğrudan yabancı yatırımların Türkiye hikâyesine.

Merkez Bankası kaynaklı TEPAV dosyası iki değişkenin oranı üzerinden çok anlamlı bir analiz yapıyor.

ODI diye TEPAV’ın adlandırdığı değişken Türkiye’den çıkan yatırım sermayesini, FDI ise Türkiye’ye giren doğrudan yabancı sermayeyi işaret ediyorlar.

ODI bölü FDI (ODI/FDI) çıkan sermayenin giren sermayeye oranı, bu oran düştükçe yani çıkan sermaye (pay) azalıp, giren sermaye (payda) arttıkça Türkiye için işler iyi gidiyor demek.

Bu oran yükseldikçe de yani çıkan sermaye (ODI) artıp, FDI düştükçe işler Türkiye için kötüleşiyor demek.

Yukarıdaki tabloda 2006’da 4.6’ya, 2009’da 9.6’ya kadar gerilemiş bu oran (işler iyi gitmiş), 2017’de 24.7’ye, 2018 Ekim itibarıyla da 35.9’a kadar yükselmiş; bu yüksek oranların anlamı Türkiye’den sermaye çıkışı var, doğrudan yatırımlar ise azalıyor, yani işler kötüye gidiyor.

Sermaye çıkışlarının ve azalan doğrudan yatırımların çok nedeni mevcut ama hiç kuşkusuz en başında hukuk devleti faciası geliyor.

Metin Akpınar, Müjdat Gezen gibi isimlerin açıklamaları nedeniyle hâkim karşısına çıktıkları bir ülkeden sermaye çıkışlarına ve azalan doğrudan yatırımlara şaşmamak lazım değil mi?

Hep aynı şeyi söylüyorum, 21. yüzyılda küresel sermayenin en belirleyici kaynak dağılım mekanizması hukuk devleti.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi