Büyüme çöküyor, cari fazla başlıyor

Otuz sene sonra bu konuşmalardan geriye sadece büyüme oranları kalacak; bu oranlar yüksekse ne mutlu, büyüme oranları düşükse de etkileri seneler sürecek bir fakirleşme söz konusu olacak.

Bu sabah (11 Aralık) Merkez Bankası, Ekim 2018’e ilişkin cari denge istatistiklerini açıkladı.

Aşağıda bu bilgi notundan bazı alıntıları aktarıyorum:

"Bir önceki yılın Ekim ayında 3.837 milyon ABD Doları açık veren cari işlemler hesabı bu yılın Ekim ayında 2.770 milyon ABD Doları fazla vermiştir. Bunun sonucunda, on iki aylık cari işlemler açığı 39.403 milyon ABD Doları'na gerilemiştir.

"Altın ve enerji hariç cari işlemler hesabı ise, bir önceki yılın Ekim ayında 466 milyon ABD Doları açık vermişken, bu ayda 6.167 milyon ABD Doları fazla vermiştir."

"Birincil gelir dengesi kalemi altında yatırım geliri kaleminden kaynaklanan net çıkışlar, bir önceki yılın aynı ayına göre 99 milyon ABD Doları artarak 1.074 milyon ABD Doları olmuştur."

"İkincil Gelir Dengesi kalemi kaynaklı girişler, bir önceki yılın aynı ayına göre 168 milyon ABD Doları azalarak 105 milyon ABD Doları'na gerilemiştir."

"Doğrudan yatırımlardan kaynaklanan net girişler, bir önceki yılın aynı ayına göre 784 milyon ABD Doları azalarak 699 milyon ABD Doları olarak gerçekleşmiştir."

Bu notlardan iki temel sonuç:

  1. Cari açık yavaş yavaş cari fazlaya dönüşmektedir ama bunun yegane nedeni düşen büyümeye bağlı olarak azalan enerji, yatırım malı ve ara mal talebidir.
  2. Sermaye çıkışları yaşanmaktadır, doğrudan yatırımlardan kaynaklanan girişler de azalmaya devam etmektedir.

Cari açık cari fazlaya dönüşürken elimizde ise yüzde bire yaklaşan büyüme kalmaktadır.

Büyüme bir ülke ekonomisinin en temel değişkenidir.

Bugün ekonomiye ilişkin çok şey konuşuyoruz ama otuz sene sonra bu konuşmalardan geriye sadece büyüme oranları kalacaktır; bu oranlar yüksekse ne mutlu, büyüme oranları düşükse de etkileri seneler sürecek bir fakirleşme söz konusu olacaktır.

Geçenlerde internette ABD ekonomisine ilişkin çok ilginç bir araştırmaya rastladım.

Malum, ABD-Meksika sınırında çok üzücü gelişmeler yaşanıyor, kendileri, çocukları, torunları için daha iyi bir hayat isteyen Güney Amerikalılar ABD sınırını zorluyorlar ama Trump bu sınıra duvar ördü, sınırı da askerlerle, helikopterlerle koruyor.

İnternette gördüğüm araştırma ABD ekonomisinin 1870-1990 seneleri arasına ilişkin (Sahife 40, Tyler Cowen; Stubborn Attachments (2018) ).

1870-1990 arası söz konusu yüz yirmi sene boyunca ABD ve Meksika’nın birbirlerinden görece kopuk büyüme oranları var; bu süre içinde Meksika’nın büyüme oranları veri iken, ABD’nin büyüme oranlarında her sene birer puanlık bir indirim yapan bir simülasyon çalışması sonucunda ortaya çok ilginç bir sonuç çıkmıştır.

Her sene gerçekleşenden birer puan daha düşük bir büyüme oranı üzerinden 1990 senesine gelindiğinde ABD’de kişi başına gelirin Meksika’nın kişi başına gelirinin altında çıktığı görülmüştür.

Oysa, gerçekleşen büyüme oranları üzerinden bugün Meksika’nın kişi başına geliri on iki bin dolar düzeyinde iken ABD’nin kişi başına geliri 55 bin dolar ile Meksika’nın kişi başına gelirinden yaklaşık beş kat daha yüksektir.

Bu ilginç örnek ve çalışma büyüme kavramının zaman içinde nasıl en önemli, başka değişkenlerden nasıl uzak ara daha anlamlı bir değişken olduğunu ortaya koymaktadır.

Bu yazıyı yazmaktan muradım şayet büyüme odaklı doğru politikalar en kısa sürede gündeme getirilemezse önümüzdeki kırk, elli sene içinde bizim ülkemiz için de böyle ilginç mukayeselerin yapılabileceği ve Türkiye’nin düşük büyüme olgusu nedeniyle bugün (2018) bizden kişi başına gelir anlamında daha geride olan ülkelerin nasıl otuz-kırk sene içinde bizim önümüze geçtiği konuşulabilecektir.

Benden hatırlatması.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi