Sistem yürümüyor, görmüyor musunuz?

AB projesi rafa kalkmış, Kürt meselesinde 90’lara dönmüş, ekonomisi artık büyümeyen, yargısı, eğitim sistemi dökülen bir ülkeden söz ediyoruz maalesef.

Türkiye’de sistem yürümüyor, hatta durmuş bulunuyor, birileri bunu nasıl görmüyor anlamakta zorlanıyorum.

Bugünkü yazımda bu sistem tıkanıklığı üzerine görüşlerimi aktaracağım ama önce bir hatırlatma da yapmak isterim doğrusu, Sovyetler Birliği’nin son on senesinde durumu anlatmak için pencereleri sıkı sıkı kapalı ve örtülü, içeride politbüro üyelerinin olduğu bir tren fıkrası vardı, birileri de tren gidiyor izlenimi vermek için vagonları sallayıp gürültü yapıyorlardı; bu fıkranın yaygınlaşmasının üzerinden çok geçmeden Glasnost ve Perestroika dönemini yaşadı SSCB, Allah benzetmesin demek lazım, çünkü bu süreçler hukuk devleti getirmediler Rusya’ya.

Gelelim Türkiye’nin yürümeyen sistemine ve tek tek kanıtlarına:

1- Gün, hatta saat geçmiyor ki, ekranlarda bir iktidar siyasetçisinin ağzından "ülkenin bekası" ifadesini işitmeyelim; lütfen, kendi kendimize dürüst olalım, iyi yönetilen, işlerin iyi gittiği, yabancılar ne yaparsa yapsınlar, bir ülkede sistemin bekası kavramı bu kadar dile getirilir mi?

2- Dün (13 Aralık 2018) Cumhurbaşkanı Erdoğan, İkinci Yüz Günlük Eylem Planı'nı sunarken şöyle bir ifade kullandı: "Kayıtdışı ekonomiyle mücadele eylem planını hazırlıyoruz."

Arkadaşlar, Beyefendiler, Hanımefendiler, kayıtdışı ekonomi Türkiye’nin en temel iktisadi sorunlarının başında geliyor ve Erdoğan, mutlak iktidarının 16. senesinde bu temel sorunla mücadelede hâlâ eylem planı hazırladıklarını söylüyor.

İnsaf doğrusu, böyle bir beceriksizlik, böyle bir öngörü eksikliği, böyle bir hazırlıksızlık yani böyle kötü yönetim görülmüş müdür acaba?

3- Erdoğan iktidarının 16. senesinde enflasyon oranı ve faiz oranı yüzde yirminin üzerindedir, büyüme ise sıfıra doğru gitmektedir, artık kimse 2023 hedefi olan kişi başına yirmi bin, toplam iki trilyon dolar gelirden bahsedememektedir.

Ekonomide büyük bir nihai başarısızlıkla karşı karşıyayız.

4- Cumhuriyet döneminin en büyük projesi olan AB tam üyelik projesi artık bir rüya olmuştur; bu durum ise kanımca manzaranın en karanlık noktasıdır. Çünkü AB perspektifi olmaksızın Türkiye’nin daha zengin, daha özgür, daha güvenli bir geleceği söz konusu olmayacaktır.

5- Türkiye’nin en büyük sorunlarının başında gelen Kürt meselesinde yine başlangıca dönülmüş, askerî çözümden ve hukuk dışılıktan başka çözüm arayışları gündem dışına itilmiştir. Oysa, herkes Kürt meselesinde barışçı bir çözüme gidilmeden Türkiye’nin daha güvenli, daha zengin ve daha özgür bir ülke olmasının çok zor olduğunu iyi bilmektedir.

6- Bir devlet sisteminin en önemli ayağı yargıdır, iyi yargıçların olduğu bir ülkede kötü yasalar bile önemini yitirirler; bugün Türkiye’de "Ankara’da yargıçlar var" diyebilecek bir Allah’ın kulu var mıdır acaba?

Her iş kazasında yayın yasağı üretebilen bir yargı yargı mıdır, Soma’da maden faciasını konu alan bir tiyatroyu yasaklayan hâkim nasıl bir hâkimdir?

7- Tüm eğitim sistemi, anaokullarından başlayarak üniversitelerin en dökülen bölümü doktoralara kadar bitmiş, tükenmiş bir sistemdir ve eğitim sisteminin kalitesi böyle bir ülkede ne ekonomi ne hukuk devleti ayağa kalkabilir.

8- Arka arkaya gelen tren facialarından sonra Ulaştırma Bakanı'nın aklına istifa dahi gelmemektedir, sistem de böyle bir Bakanı istifaya zorlayamamaktadır; raylı sistemlerde sinyalizasyon çok önemli değil diyen bir Bakan ve benzerleri yönetmektedirler ülkemizi.

Sistem yürümemektedir arkadaşlar.

AB projesi rafa kalkmış, Kürt meselesinde 90’lara dönmüş, ekonomisi artık büyümeyen, yargısı, eğitim sistemi dökülen bir ülkeden söz ediyoruz maalesef.

Türkiye artık beka sorununu tartışan bir ülkedir.

Görmüyor musunuz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi