Adın ‘sert’ olsa ne yazar!

CHP’nin Dersimli genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir milletvekili heyetinin ‘hangi gerekçeyle’ kente sokulmadığını bile sormuyor.

Dersim günlerdir yanıyor.

Sivil toplum kuruluşları, aktivistler, HDP’liler, Dersimliler sınırlı olanaklarla söndürmeye çalışıyor. Elbette yetmiyor. Görevli kurumların hiçbiri sorumluluklarını yerine getirmiyor. Yetkililer yangının söndürüldüğünü söylerken Dersimliler fotoğraflar ve video kayıtlarıyla yalanlıyor.

Tam nihayet söndürüldüğü güvenilir ağızlardan açıklanmışken, sabah saatlerinde yeni bir video kaydı düştü önümüze ve yangının yeniden başladığını öğrendik.

Daha doğrusu olay yerinden yapılan yayında, Dersim dağlarına gece boyunca yangın bombası yağdırıldığı ve yangının köylere doğru yayıldığı anlatılıyordu.

Yangınla mücadelede yorgun düşmüş, dumandan sesi kısılmış, zor nefes alan isimsiz kahramanlardan biriydi anlatan.

Yetkililere göre Dersimliler topyekûn rüyalarında kabus görüyor, yangın falan yok.

Bir kent dağıyla, taşıyla, ağacıyla, kuşuyla, çiçeğiyle, böceğiyle yanıyor.

Bir kentin halkı dumandan boğuluyor ama yangın falan yok.

Kaymakama, valiye, bakanlara, cumhurbaşkanına göre yanan bir yer yok.

İstanbul’a, Ankara’ya, İzmir’e, Trabzon’a, Antalya’ya göre de yangın falan yok.

Hadi hükümete göre yok, onun medyasına göre yok, bu medyayı izleyen kitleye göre yok, ya ana muhalefet partisi ?

Genel Başkanı Dersimli olan ana muhalefet partisinden ses çıkmıyor.

HDP’li heyet kente sokulmuyor, yangının nedenine ilişkin bilgi verilmiyor, CHP ise oy deposu olan bir kentin boğulmasını görmemezlikten gelmeyi seçiyor.

CHP’nin Dersimli genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir milletvekili heyetinin hangi gerekçeyle kente sokulmadığını bile sormuyor - ki en sık yaptığı şeylerden biri tespit yapmaktan kaçınmak için "hangi gerekçeyle?" diye sormaktır.

Artık soru bile soramayan bir partinin gündeminde ülkenin ‘yakıcı’ sorunlarının hangisi var ki?

Türk hükümetinin maaşa bağladığı ÖSO militanlarının sağa sola verdiği röportajlardaki vahim açıklamalar gündemlerinde var mı?

Mesela Azez’den bir "savaşçı"ya göre liradaki düşüşten çok mağdurlarmış. Artık maaşlarını Türk Lirası olarak değil Suriye poundu olarak almak istiyorlarmış. Çünkü "800 TL o zaman 100 bin Suriye poundu ediyordu. Şimdi sadece 40 bin pound ediyor. Bir hafta zor yetiyor"muş!

Bizim asgari ücretlimizin maaşı reel olarak 360 TL’ye inmiş durumdayken, ÖSO militanlarının aldığı paraya bakın.

Kaç kişiye, ne kadar maaş ödendiği, hepsinin aynı parayı alıp almadığı, bu paraların hangi bütçeden karşılandığı, ekonomik darboğazdaki bir ülkenin kendi vatandaşları yerine bu adamlara neden para ödemeye devam ettiği ve ne kadar süredir ödendiği ana muhalefet partisinin gündeminde yok.

Bir ana muhalefet partisinin gündeminde olması gerekenlerden biri de Kayıp Yakınları’na yönelik polis şiddeti ve bundan böyle oturma eyleminin yasaklanması olmalıydı değil mi?

Öyle laf arasında, bir iki cümleyle kınamak değil, bütün varlığı ile yasağa, şiddete ve yapılan hakaretlere karşı çıkması, o meydana yığılması gerekirdi.

CHP’nin ya gündemine almadığı ya da usulen geçiştirdiği meselelerin hepsinin tek bir ortak noktası olması CHP’nin niye muhalefet edemediğinin de açıklaması aslında.

‘Çekirdek’ devlet unsurları ile Erdoğan’ın ittifak yaptığı yeni rejim için Suriye’deki Kürt varlığı ne kadar tehdit ise CHP için de o kadar tehdit.

Kayıplar ve faili meçhullere son verecek, sorumluları cezalandıracak bir yargı çarkının işlemesi, ittifak güçleri için ne kadar tehdit ise CHP içindeki uzantıları için de o kadar tehdit.

Çekirdek devlet ve Erdoğan güçleri için "devletin bekası" ne anlama geliyorsa, CHP için de aynı anlama geliyor.

O nedenle "idam"a karşı çıkarlar belki de, ‘devletin bekası için kurşun atan ve yiyen’ çete reislerinin, uyuşturucu tüccarlarının, çek-senet mafyası üyelerinin bile çıkmasına izin verirler. Zaten CHP’li kimi isimlerin açıklamalarından bu yolda oldukları anlaşılıyor.

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay’ın "Milletin hayrına olacak düzenlemelerde yapıcı bir tutum takınacağız. Yeri geldiğinde ise en sert reflekslerimizi herkes görecek" sözleri ve devamındaki açıklama, CHP tabanını oyalama, kandırma siyasetinin en sakil haliydi.

Tam adamın dediği gibi:

-"Adın ne?"

-"Mülayim"

-"Sert olsa ne yazar"

TEŞEKKÜR: Ana muhalefet Partisi CHP’nin kurumsal olarak gösteremediği cesareti gösteren, vicdanının sesini kamuoyuyla paylaşan ve elbette İnsan Hakları Bakanlığı yapmış bir siyasetçi olarak sahip olduğu bilgiler doğrultusunda Kayıp Yakınları’nın yanında yer alan Sayın Algan Hacaloğlu’na teşekkür ederim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi