İki ucu b..lu değnek durumu

Durum artık ‘seçim hileleri’ kategorisini çoktan aşmış, iktidardan memnun olmayan çoğunluğa bir meydan okuma hali.

Bugüne kadar, hukuk, adalet, özgürlük, eşitlik, hatta inanç, merhamet, vicdan dahil öğrendiğimiz bütün kamusal ya da bireysel kavramların bir bir çöpe gittiği bir dönem bu.

Güvenilir tek bir kurumun kalmadığı, devletin tüm organlarını küf sporlarının sardığı zehirli bir havayı soluyarak meçhule sürükleniyoruz.

Cumhuriyet ve demokrasi gibi kavramlardan hiç söz etmiyorum, yeryüzü bu iki kavramı kullanarak kurulmuş nice diktatörlükle dolu.

Türkiye de aslında "meçhul" olmaktan çoktan çıkmış, şekli şemali çoktan çizilmiş bir yönetim biçiminin son eşiğinde ileri-geri sallanıyor.

Düşer mi geçer mi göreceğiz.

Senaryo muhtelif de toplumun en az yüzde 60’ının belirsizlik içinde kıvranmasının birincil nedeni iktidar değil. Meclis içindeki ve dışındaki muhalif oluşumların tümünün sorumluluğu var.

Ve elbette en büyük pay, muhalefetin ana gövdesini oluşturduğunu iddia eden, bu iddianın gereklerini yerine getiremeyen ana muhalefet partisinde.

Ortaya saçılan yüzlerce, binlerce sahte seçmen, kaydı silinen seçmen, oradan oraya taşınan seçmen, kameralar önünde silahla gasp edilen oylar, deste deste mühürlenip sandığa atılan zarflar…

Genelgeler, yönetmelikler, kararnamelerle kılıf üretme…

Durum artık ‘seçim hileleri’ kategorisini çoktan aşmış, iktidardan memnun olmayan çoğunluğa bir meydan okuma hali.

Deyim yerindeyse "ya Allah’ın emri ya tüfeğin demiri ile" diyorlar yani.

2016 referandumundan sonra seçim sonuçlarının şaibeli olduğunu ama sessizce geri çekilmelerinin nedenini "Çok net biliyoruz ki iktidar gece adamlarını silahlandırmıştı, sopalar dağıtmıştı, o yüzden bu kararı aldık" diye açıklamaya çalışan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu şimdi de "YSK’ya güvenmiyoruz" diyor.

Güvenmeyin zaten de artık ortada güvenilir seçmen de yok. Seçmenleri bile milislerle değiştiriyorlar. Şimdiden muhalif parti seçmenlerini siliyor, itirazlarını kabul etmiyor yetkili kurumlar.

Keza il ve ilçe seçim kurulları da.

Örneğin Güçlükonak'ta 638 kişinin usulsüz şekilde kent merkezine kaydırılmasına ilişkin başvuruyu değerlendiren İlçe Seçim Kurulu, sadece 15 kişinin kaydını dondurdu.

Bozcaada’da da AKP’nin seçmen listelerine itiraz etmesi üzerine 700 seçmen liste dışı bırakıldı.

Yasal yollar tıkanmış, koruculuk sistemi kılıfına uydurulup seçim sürecine dahil edilmiş, sandık başlarında, seçim kurullarında oluşabilecek anlaşmazlıkların ya da sokaklara taşabilecek itirazların ‘yerinde etkisizleştirilme’si için hazır kuvvetler de valilerin emrine verilmiş.

Belli ki birileri 24 Haziran’ın gerçek sonuçlarını bildiklerinden, riskin büyüklüğünü görmüş ve sandıktan çıkmak için gerekli bütün yasal ve yasal olmayan yöntemleri ince ince çalışmış.

Ama muhalefet partileri buna ‘seçim’ demeye devam ediyor.

Ya sıkışmışlıktan ya da seçim sonrası siyaset sahnesinde olabilecek değişim senaryolarına bel bağlamaktan.

Her neyse, o hesapları biz bilemiyoruz sadece topluma bir hayırlarının olmadığı ortada. Sorun da burada.

Bu koşullarda gidip oy versen sandıktan çıkacak olan, son üç seçimden farklı olamayacak.

Vermesen, atmadığın her oy iktidara yarayacak.

Yani ortada yüzde 60’lık bir memnuniyetsiz kitleyi yönlendirecek, güvensizliğini giderebilecek, motivasyon yaratabilecek tek bir muhalif yapı kalmamış, bu açmazı tartışmak, çözüm yolu aramak, alternatif oluşturmaya çalışmak da biz seçmenlere kalmış.

Bu arada "seçmenin sağduyusu" falan deniyor ya, ona da hiç güvenmeyin.

Tam iki ucu b…lu değnek durumu…


*Yazıda kullanılan görsel karikatürist Yiğit Özgür'e aittir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi