Maraş katliamı

Bunlar/ Engerekler ve çıyanlardır/ Bunlar/ Aşımıza, ekmeğimize/ Göz koyanlardır/ Tanı bunları/ Tanı da büyü (Ahmet Arif)

12 Eylül darbesinin önemli kilometre taşlarından biri olan 1 Mayıs 1977'den bir yıl sonra Maraş'ta yaşananlar, 1 Mayıs kıyımını adeta "küçük" bir provaya dönüştüren darbenin son kilometre taşı, "olgunlaşan koşullar"ın zirvesi, "dış mihraklar"la güç birliği yapan, "vatansever", "milliyetçi" darbecilerin en önemli "başarı"sıydı.

Bu kez mezhep ayrımcılığını provoke ederek, aylar öncesinden hazırladıkları stratejiyi uygulamaya koymuşlar, ABD'nin Türkiye'ye biçtiği rolü yerine getirebilmek için, Alevi yurttaşları kadın, çocuk, yaşlı demeden kurban etmişler, ülkücü/dinci "milliyetçi'leri ise birer cellat, hatta kiralık katile dönüştürmüşlerdi.

Bazılarının sonradan ödüllendirildiklerine tanık olduk.
Katliam sanıklarından Ökkeş Kenger sonraki soyadıyla Şendiller, MHP milletvekili; Haluk Kırcı iş insanı oldu. Ünal Osman Ağaoğlu ise 12 Eylül öncesinin çok önemli katliamlarında, cinayetlerinde başrol oynamasına rağmen hiçbirinden cezalandırılamadı. Yurt dışına kaçırılıp, kurtarılan Ağaoğlu'nun Türkiye'de tutuksuz yargılandığı tek dava ise Kemal Türkler cinayeti.

Amerika ve "milliyetçi" işbirlikçileri, istedikleri rejimi hayata geçirmek, gerekli bütün ekonomik ve siyasi kararları engelsiz uygulamaya koymakta kararlıydılar. Bu uğurda yalnız kitleleri imha etmekten değil, olup bitenlerin farkında olan herkesi de birer birer ortadan kaldırmaktan çekinmiyorlardı.

Nitekim Milliyet gazetesi yayın yönetmeni, gazeteci Abdi İpekçi'nin öldürülmesi önemli bir örnekti. Hâlâ aydınlatılamamış olmasını da izah eden bilgilere göre; İpekçi ülkenin CIA planı çerçevesinde adım adım askerî darbeye sürüklendiğini görüyordu. Türkiye'de görev yapan CIA ajanı Paul Henze'nin talebi üzerine yapılan görüşmede, İpekçi bildiklerini ve değerlendirmelerini aktarmaktan çekinmedi, ancak 13 Ocak'ta yapılan görüşmenin hemen ardından 1 Şubat 1979'da öldürüldü.

Gazeteciler Kürşat Yılmaz ve Cihan Çelik'e göre; İpekçi, Maraş katliamının "kontrgerilla" denilen CIA bağlantılı NATO kuruluşu tarafından örgütlendiğini, katliama bir CIA ajanının karıştığını belirlemiş, 'Özel Harp Dairesi" veya "kontrgerilla" olarak adlandırılan NATO kuruluşunun MHP ile iç içe çalıştığına dair kanıtlar elde etmişti.

Yazar Çetin Altan da, İpekçi'nin ölümünden hemen sonra emekli Amiral Sezai Orkunt ile karşılaştığını söylüyor ve Amiral'in kendisine "Abdi, askerlerin arazide bazı sivillere kontrgerilla eğitimi verdiğini öğrenmiş. CIA şefi ile bunu konuşmuş. Ardından vuruldu. Hâlbuki Genelkurmay'ın haberi olmadan böyle talimler yaptırılmayacağını bilmesi lazımdı" dediğini aktarıyordu.

Katliam hedefe ulaştı ve Alevi vatandaşların kanı üzerinden kurulan hakimiyet, önce 13 ilde sıkıyönetim ilan edilerek, 12 Eylül'de de "son darbe"yle generallerin, yani Kenan Evren ve arkadaşlarının eline geçti.

Dönemin bürokratları ve yöneticileri arasında en önemlisi Maraş Emniyet Müdürü'ydü. Günler önce hazırlığı yapılan, 4 gün boyunca da oluk oluk kan dökülen Maraş'ta, güvenlikten sorumlu en yetkili kişi, Emniyet Müdürü Abdülkadir Aksu'ydu. Olaylar sırasında İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturan İrfan Özaydınlı ise istifa etti ve yerine Hasan Fehmi Güneş getirildi. 

Ancak İrfan Özaydınlı, Maraş katliamının açığa çıkarılması için kurdurduğu özel bir ekibe yaptırdığı incelemede oldukça önemli bilgilere ulaştı. Bugüne dek gizli tutulan raporun bir bölümü Özgür Gündem gazetesinde yayınlandı.

Katliamın planlamasını Türkeş'in dünürü MİT hukuk müşavirinin de içinde olduğu 4 MİT mensubu yapmıştı. Dolayısıyla dönemin CHP hükümeti MİT'e hâkim olamamış ve katliamı ancak olduktan sonra araştırabilmişti.

Katliamın önemli aktörleri arasında AP İl Başkanı ve Kadıoğlu Çiftlikleri sahibi Faruk Kadıoğlu ile katliamın başlama vuruşunu yapan Belediye Başkanı Ahmet Uncu da vardı.

Kararda, katliamı planlayanlar olarak MHP, Ülkücü Gençlik Derneği ve MİSK gibi parti ve örgütler ile ETKO, kontrgerilla gibi illegal örgütlerin adının geçmesine rağmen, mahkeme soruşturmanın genişletilmesine ilişkin talepleri reddetti.

Dava 1979 yılının Haziran ayında başladı. Haftanın 5 günü yapılan duruşmalar, 8 Ağustos 1980 günü sonuçlandı. Yargılananlar arasında olan MHP Milletvekili Mehmet Yusuf Özbaş'ın oğlu, avukat Edip Özbaş'ın tutuklanması ise yargıçların hedef olmasına neden oldu.

Tutuklama haberini alan MHP Milletvekili Özbaş ve yandaşları Adliye binasını basıp; I. Asliye Ceza Yargıcı Kazım Demirsu ve 2. Asliye Ceza Yargıcı Ertop Kanmaz'a saldırarak, "Sizi mahvedeceğim, pezevenkler..." diye küfretmenin yanı sıra, I. Asliye Ceza Yargıcı Kazım Demirsu’yu yumruklar. Yargıyı işlevsiz kılmaya yönelik saldırılar bununla sınırlı kalmaz.

Davanın müdahil avukatlarından Av. Ahmet Albay, Av. Ceyhun Can, Av. Halil Güllüoğlu peş peşe katledilirler.

Bunca ağır bedel ödeyerek adaletin yerine gelmesi için uğraşan avukatlara rağmen, tetikçi ve faillerin tümünün açığa çıkarıldığı, cezalandırıldığı söylenemez.

Adana, Kahramanmaraş, Gaziantep, Adıyaman, Hatay İlleri Sıkıyönetim Askeri Komutanlığı 1. Nolu Askeri Mahkemesi'nde görülen davada yargılanan 804 kişinin 29'u ölüm cezasına, 7'si müebbet hapse; 7'si 15-24 yıl arasında, 29'u 10-15 yıl, 259'u da 5-10 yıl arasında, 26'sı ise 1-5 yıl arasında hapis cezası aldılar. 379 kişi davadan beraat ederken 68 kişi firarda olduğu veya dava sırasında ölmüş olduğu için davadan düştü. Öte yandan ölüm ve müebbet hapis cezaları dışındakilere 1/6 oranında cezai indirim uygulanarak cezaları azaltıldı. Ardından mahkemenin kararı Yargıtayca bozuldu. Yeni yargılama sonucunda da idam cezaları uygulanmadı. Ve büyük kısmının Nisan 1991 yılında çıkarılan Terörle Mücadele Kanunu nedeniyle cezaları ertelendi ve serbest bırakıldılar.

Davanın müdahil avukatı Nusret Senem’in suçladıkları arasında yalnız faşist yapılanmalar yoktu.
Senem, Hükümet Konağı'na girmeye çalışırken askerlerin ateş açarak durdurduğu 8 saldırganın olduğunu belirterek, bu saldırganların tedavi edildikleri hastaneden kaçtıklarına dikkat çekiyor ve şöyle diyordu:

"Ökkeş Kenger, yakalandıktan sonra Tugay Komutanı Tuğgeneral Mahmut Boğuşlu'ya ağlayarak 'beni kullandılar' dedi. Bu tutanaklarda var. Kimse sormadı, kimin kullandığını. Güneş önce bunların hesabını versin."

Senem’in yönelttiği şu sorular da yanıtsız kaldı:

-Özaydınlı'nın hazırlattığı raporu açıklayın. 
-Katliamı organize eden 4 MİT görevlisi kim?
-Katliamda yer alan ve hastaneden kaçan 8 kişi kim?
-Dönemin Maraş Emniyet Müdürü kimdi ve olaylardan sonra kendini nasıl savundu?
-Güneş'in devletin içinde yer aldığını söylediği "örtülü örgütlenme"nin bağlı olduğu makam neresi?
-Ökkeş Kenger'i kimler kullandı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi