Ankara’nın sinirleri dayanmıyor

Bölgedeki durumun nasıl gelişeceğini zaman gösterecek ama net olan bir şey var o da Ortadoğu’nun parçalandığıdır.

Çok kısa zaman önce Türkiye devlet başkanı Recep Erdoğan "Sınırların değiştirilmesini kabul etmeyiz" ve "Ortadoğu’yu bölmeyi amaçlayan yeni Sykos-Picot anlaşmasını önlemek hem Avrupa güvenliği hem bölge ülkelerine saygı gereği olarak da çok önemlidir" açıklamasında bulundu.

Hatırlatalım ki Osmanlı İmparatorluğu'nun geleceğine ilişkin görüşmeler ta 1915 yılından itibaren yürütülüyordu. Bu anlaşma gizli idi. Bu anlaşmayı oluşturan İngiliz ve Fransız diplomatlar Mark Sykos ve Fransua Jorj-Picottu ve bu anlaşmaya göre Osmanlı İmparatorluğu üç müttefik ülke arasında bölüştürülecekti.

Fransızlar şimdiki Suriye ve Lübnan’ı aldılar. En zor olanı da Musul sorunu idi ki Paris onu istiyordu. İngilizler önce kabul etti ama sonra tekrar gündem oldu ve Birinci Dünya Savaşı sonrası bu bölge İngilizlere kaldı.

Sonradan ise bu Osmanlı topraklarını paylaşma yarışına İtalya da katıldı ve ona Türkiye’nin güneyindeki parçayı verdiler. Diğer bir tartışma konusu ise Bağdat demir yoluna ilişkin idi ki Fransızlar bir parçasını, İngilizler diğer bir parçasını alıyordu. Rusya’da Bolşevikler iktidara geldikten sonra durum tümden değişti. 1917 yılının kasım ayında Bolşevik iktidarı tüm gizli anlaşmalara karşı çıktı.

Sykos-Picot anlaşması kamuoyuna açıklandı ve halklardan gizli yapılan, işgalci politika, el koyma ve sayrı "emperyalist komplosu" olarak nitelendirildi. Rusya savaştan çıktığı için Antanta devletleri anlaşmalarının üyesi değildi.

Çağdaş Turkiye'nin sınırları ise Türk parlamentosunun kabul ettiği "Ulusal yemin" çerçevesinde ilan edilmişti. Peki tüm bunlar tarihe mal olmuşken neden Erdoğan, Ortadoğu’ya ilişkin yeni bir Sykos-Picot anlaşmasının tehlikesinden söz ediyor?

Adına Arap Baharı denen şey, Türkiye’nin Suriye krizine dahil edilmesi sonucu Türkiye çok zayıf düştü ve sınırlarında ciddi olarak ABD destekli bir Kürt ülkesinin oluşumu gündeme geldi. Kürt faktörü Türkiye’ye iki taraftan baskı yapıyor,  Irak ve Suriye ne kadar da bölgedeki güçler öncelikli olarak ülkelerinin bölünmez bütünlüğünden söz etse de bu sadece sözdedir.

Türkiye’nin dış politikasına en derinden yansıyan ise ülkenin bölünmez bütünlüğüdür. Erdoğan herkesin buna uyuyacağına inanmıyor.

Eğer ABD, Türkiye ile NATO çerçevesindeki işbirliğini uzun yıllardan beri sürdürmesine rağmen Fırat’ın doğusunda Kürt devletinin oluşumuna destek veriyorsa bu gerçekten de Ortadoğu’yu yeniden paylaşımıyla ilgili yeni politika olabilir.

Ankara böyle bir olasılığı gayet gerçekçi buluyor ve dünyada Türklerden "öcünü almak" isteyen güçlerin olduğunu düşünmekte. Çünkü şu anda Türkiye çok karmaşık ve karışık olan jeopolitik resimde boşluk içindedir.

Bazı Amerikalı uzmanların kısa zaman önce Irak ve Suriye’nin parçalanması sonucunda yeni küçük 6 devletin ortaya çıkabileceğini, ki bunların etnik ve dini olarak tek tip olacağı değerlendirmesinde bulundular.

Buna bakarsak Erdoğan’ın kaygıları gayet anlaşılırdır. Türkiye’nin öyle bir noktaya getirildiğini, ki buna dayalı Ortadoğu’da her türlü oyunun oynanabileceğini biliyor.

Suriye konusunda Türkiye, Rusya ve İran'la bir cephededir ama AB’yle ilişkilerini tümden koparmak istemiyor ve iki merkez arasındaki denge politikasını tutturmaya çalışıyor.

Bu durumda Ankara’nın tek çıkışı sürekli diplomatik manevralar yapmaktır ve kendi toprak bütünlüğünü korumak için hazır olmaktır. Ama her şey onun elinde midir?

Unutmamalıyız ki Ortadoğu’da bir komşunun sorunları otomatik olarak diğer komşu ülkenin sorununa dönüşebiliyor.

Bölgedeki durumun nasıl gelişeceğini zaman gösterecek ama net olan bir şey var o da Ortadoğu’nun parçalandığıdır.             

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi