Rusya’nın demografik sorunları

Eğer doğum ve ölüm oranları arasındaki farka bakılırsa o zaman düşmekte olduğumuz aradaki çukuru iyi görürüz, ki bu çukurdan çıkış önümüzdeki yıllarda gözükmüyor.

Son dönemde bazı konularda çelişki yaşıyorum: Ülkenin yönetimi "Demografik durumu düzene koymayı başardık" diyor, yani durum iyi olmasa da kötü de değil anlamında ve olumlu bir seyirde olduğunu iddia ediyorlar.

Ama tüm istatistik veriler tam tersini iddia ediyor. Ülke ölüyor ve dışarıdan gelen göçün artışına rağmen yavaş da olsa nüfustaki bu azalış trendi devam ediyor. Ne kadar da iktidar yanlısı basın ülkedeki demografik durumun iyi olduğu konusunda ısrar etse de gerçekte ölüm oranı hızla artıyor, doğum ve yaş oranı azalıyor.

Tabii iyice bakıldığında göreceğiz ki iktidar yanlısı basının yansıttığı bu enformasyonun çok sınırlı alanlardan alındığını göreceğiz. Mesela ölüm oranını yansıtırken sadece araba kazalarında ölenler dile getiriliyor. Halbuki gerçekçi Rosstat istatistikleri bambaşka bilgileri açıklıyor.

Maalesef, Rusya’daki demografik durumun giderek daha da kötüleştiği bir sır değil. Emeklilik yaşının yükseltilmesinin ve çalışma yaş grubunun azalmasının nedenine ilişkin konuşmasında Devlet Başkanı Vladimir Putin bu durumu 1990 yılında yaşanan sorunlarla izah etti.

Rusya Federasyonu Bakanlar Kurulu, 2024 vizyonu ana stratejik belgesinde de bu standart gerekçeyi dile getiriyor. Peki o zaman soru nedir? Nedir olmayan? Tabii ki hiçbir şey bize anlatılmaya çalışıldığı gibi değil. Hükümetin geleceğe ilişkin bu vizyon belgesinde 2013 yılından bu yana üç yıl üst üste nüfus artışı yaşandığını, bunun 2013'te 24 bin, 2014'te 30,3 bin ve 2015'te 32 bin insan artışı yaşandığı biçiminde dile getiriliyor.

1990 yılında yaşanan olumsuz demografik süreçlerden dolayı 2016'dan sonra tekrar nüfus azalması başladığı belirtiliyor ve bundan dolayı doğal nüfus artışının yaşanmadığı ifade ediliyor. Doğal nüfusun azalmasına ilişkin veriler ise şöyle: 2017 yılında 135,8 bin, 2018 yılının ocak-ağustos döneminde ise 169,1 bin nüfus azalımı yaşanmış. Yani 2018'de 8 ay içerisinde yaşanan nüfus kaybı 2017 yılını aşmış bulunmaktadır.

Şöyle bir soru akla geliyor: Peki nasıl oluyor da 1990'da yaşanan "demografi çukuru" -ki 10 yıl sürdü- 2013 ile 2015 yıllarına yansımadı ve 2016'dan sonra birden yansımaya başladı? Bunun akıl işi olmadığı ve burada doğru olmayan bir şeyin olduğu kesin. Yani demek ki 1990 yılında yaşanan demografik düşüşün dışında da farklı sorunlar vardı ki bunlardan dolayı son yıllarda demografik düşüş yine birden hızlanmış.

Tabii ki bu demografik durumun, 2016'dan sonra yaşanan düşüşün ana nedeninin ekonomik kriz olduğunu kabul etmek lazım. Şu anda halkın parasal gelir seviyesi çok hızlı düşmeye başladı (2018'in ağustos ayında yılık ortalama 0,9 iken, eylül ayında bu düşüş yılık ortalama 1,5 oldu).

Gelin bir de Rosstat'ın oluşturduğu son demografik istatistiklere bakalım.

Nüfusun doğal azalımı (doğum-ev-ölüm arasındaki fark) ise 2018'in ilk 10 ayında 173 bin kişi. 2017'de ise bu rakam 106 bindi, yani ölüm trendi hızlanıyor.

Söylemek gerekir ki bu rakamlar diğer ülkelerden Rusya’ya göç edenleri de içeriyor. Yani dışarıdan Rusya’ya göç edenler olmasa o zaman durum çok daha vahimdir. Rosstat'ın verilerine göre 2018'in ilk 10 ayındaki doğum oranı, 2017'nin aynı dönemine kıyasla yüzde 5,2 azalmış bulunmakta! 2018'in ocak ayından eylül ayına kadar 1,21 milyon çocuk doğmuş, ki 2017'nin aynı döneminde bu rakam 1,272 milyondur yani 62 bin azalım var. 2018'in başından bu yana 1,383 milyon insan hayatını kaybetmiş ki bu rakam 2017'nin aynı döneminde 1,378 milyondur. Bu sene evlenenlerin sayısı geçen senenin aynı dönemine kıyasla yüzde 8 azalmış ve 759 bine inmiş, boşananların sayısı 452 bine ulaşmış.

Eğer doğum ve ölüm oranları arasındaki farka bakılırsa o zaman düşmekte olduğumuz aradaki çukuru iyi görürüz, ki bu çukurdan çıkış önümüzdeki yıllarda gözükmüyor.

Rusya Devlet Başkanı ise bu demografik durumu şöyle izah etmekte: "İkinci Dünya Savaşı'ndaki düşüşü kast ediyorum ve benzer durum 1990 yılında yaşandı, ki bu o yılarda yaşanan büyük sorunlarla ilgilidir. Bu sorunlar ekonomideydi ve toplumsal alanda çöküşe götürdü."

Bana göre ise çağdaş Rusya’da yaşanan demografik felaketin, Devlet Başkanı'nın kast etiği gerekçeler dışında bazı üstte yatan sebepleri var. İkinci Dünya Savaşı döneminden sonra tüm bu çöküş ve harabe, yıkılış ve yoksulluğa rağmen -ki tüm halk etkilenmişti- nüfus aralıksızca artıyordu.

İnsanlar devlet yönetiminin onlar için, hayat koşularını iyileştirmek için her şeyi yaptığını görüyorlardı ki SSCB’nin uluslararası arenada rolü yükselsin. İnsanlar daha iyi bir geleceğe inanıyorlardı, çocuklarını daha güzel bir gelecek beklediğine inanıyordu. Ondan dolayı da SSCB vatandaşları çocuk doğuruyordu. Peki şu an Rusyalılar geleceğini görebiliyor mu? Rusya aralıksız bir biçimde sosyal devletten anti-sosyal bir devlete kayıyor. İnsanlar çok kez oldu hep kandırılıyor, SSCB döneminde topladıklarına el konuldu ve ülke zenginleri kurnazca özelleştirilme yoluyla bir grup oligarşinin eline geçti. Şimdi bu yetmiyormuş gibi bir de insanlar emeklilik yaşına varamadan emekli maaşları ellerinden alınıyor.

Peki bu durumda hangi geleceğe güvenden söz edebiliriz? Tek kesin olan şey yarının bugünden daha kötü olacağı konusudur. Peki böyle koşularda kim ister çocuk doğurmayı? Bazılarının dediği gibi niye yoksulluğu doğuralım ki? Bu tezler konusunda çok tartışılabilir ama ülkede böyle düşünenlerin sayısı hiç de az değil.        

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi