Koray Düzgören

Koray Düzgören

Böyle devam ederseniz HDP seçmeni sandığa gitmez!

CHP’nin Ankara ve İstanbul’daki sağcı belediye başkan adayları da HDP’yi, Kürt seçmeni dışlayan yaklaşımlarla kampanyalarına başladılar.

CHP’nin sağcı Ankara ve İstanbul adayları seçim çalışmalarına başladı.

Bu seçimde, özellikle Ankara, İstanbul gibi Kürt ve HDP oylarının belirleyici olduğu şehirlerde merak edilen en önemli mesele Kürt oyları.

Onlar da ister istemez bu konudaki sorulara muhatap olmaya ve cevaplar vermeye başladılar.

Çünkü açıktan kabul etmeseler de seçilebilmeleri için Kürt ve HDP oylarına ihtiyaçları olduğunu çok iyi biliyorlar.

HDP desteği ve Kürt oyları meselesi iktidar ittifakının da en önemli seçim malzemesi olarak önemini koruyor.

İktidar cenahı CHP-İYİ Parti ittifakını sürekli olarak HDP-PKK ile işbirliği yapmakla suçladıkça muhalefet ittifakı hemen inkâra yönelip, top çevirmeye başlıyor.

Özetle Kürt oyları ve HDP desteği bu seçimin de en hayati en kritik konularından biri.

Nitekim CHP-İYİ Parti adayı olarak Ankara’dan aday gösterilen MHP kökenli Mansur Yavaş, geçtiğimiz pazartesi günü yaptığı basın toplantısında, "Başta CHP ve İYİ Parti Genel Başkanları olmak üzere herkesin belediye başkanı olarak ittifaka destek veren siyasi partileri ziyaret edeceğini" belirtince, hemen beklenen soruya muhatap oldu:

"HDP'yi de ziyaret edecek misiniz?" sorusu soruldu.

Çünkü "Edeceğim" dese söylenecekler belli. Belki de Erdoğan bütün seçim kampanyasını bu cevap üzerine kurabilir.

Ama o temkinli davranarak şu yanıtı verdi:

"Onu bilemiyorum, ona ajans karar verecek. Çünkü HDP açık açık 'Mansur Yavaş'a oy vermeyeceğiz' dedi. Kendi takdirleridir. Madem böyle sordunuz, lütfen (AKP’nin Ankara belediye başkan adayı) Mehmet Özhaseki'ye HDP'den oy isteyip istemediğini de sorun. Bunu İstanbul'da da sormalarını isterim. Madem HDP'lilere laf sayıp onlarla işbirliği yapıyor diyorsunuz, açık açık ‘biz İstanbul'da HDP'nin oyunu istemiyoruz’ demesi lazım sayın Binali Yıldırım'ın."

ERDOĞAN’IN HDP TAKTİĞİ, CHP’NİN ULUSALCILARI

Böyle dedi diye Erdoğan’ın CHP-İYİ Parti ittifakını HDP-PKK işbirliği yapmakla suçlama taktiğinden vazgeçeceğini zannederler fena halde yanılıyor.

Erdoğan, ortağı Bahçeli ve diğer sözcüleri şimdi HDP’yi şeytanlaştırma ve kriminalize etme meselesini daha ileriye götürdüler.

Eskiden de telaffuz ettikleri o çirkin suçlama tarzını sürdürüyorlar. HDP’yi PKK’nın siyasi uzantısı olarak güvenlik güçlerine ve yargıya sürekli ihbar ediyorlar. Bir yandan da bu sayede CHP’yi ve HDP’ye oy vermeyi düşünen seçmenleri korkutup, gerileterek HDP’den uzaklaşmasını sağlıyorlar.

Oysa çözüm süreci sırasında HDP’nin PKK’nin siyasi uzantısı olduğunu neredeyse normal karşılamaya başlamışlardı. Ya da öyle görünmeyi, barışı çok arzu ettikleri imajını güçlendirecek bir unsur olarak kabullenmiş gibiydiler.

Şimdi barış sürecindeki açıklamaları ve konuşmaları nedeniyle HDP’nin eski Eş Başkanı Demirtaş, İmralı görüşme heyetinin üyelerinden Sırrı Süreyya Önder ve diğer HDP’lilere ceza üzerine ceza kesiliyor.

CHP ise adeta buna dünden hazır bir halde. Özellikle ulusalcı kesim HDP ile CHP adının birlikte telaffuz edilmesinden bile fena halde tedirgin oluyor.

CHP böyle olunca, milliyetçi kanattan ikinci seçimdir transfer edilen Mansur Yavaş daha geride kalır mı?

CHP Genel Başkanı’nın binbir bahane ileri sürerek ziyaret etmediği HDP’nin Eş Genel Başkanları'yla o neden görüşsün?

İstanbul için aday gösterilen merkez sağ kökenli Ekrem İmamoğlu da tabii ki benzer bir politika güdüyor.

O da gazetecilerle ilk defa bir araya geldiğinde benzer bir soruya muhatap olunca, "Seçim çalışmalarında HDP oylarını almak için özel bir çalışma yapmayacaklarını" söyledi. Çalışmalarının herkesi kapsayacağını ifade etti:

"Herkes olacak. Mevzu yaşadığımız yer. Konuştuğumuz İstanbul.

HDP için özel bir çalışmaya gerek yok. Farklı bir şey istemiyorlar ki, insana saygı, eşit haklar. Türkiye'nin yeni nesil belediyeye ihtiyacı var. 16 milyon nüfusu var İstanbul'un. Biz bu kentin problemlerini çözmezsek hangi ideolojiyi konuşabiliriz?"

Yaklaşım bu. HDP seçmeninin beklentileri nedir? Hassasiyetleri nelerdir? Bunların önemi yok. HDP’li seçmene de sıradan bir seçmen gibi bakılıyor.

‘Tabanda ittifak’ dedikleri şey bu. "HDP seçmeni kendi adayına oy verse bir işe yaramayacak. Nasılsa bir partiyi ve adayı desteklemek durumunda kalacak. Dolayısıyla bu oy nasılsa bize gelir" diye düşünüyorlar. ‘Çantada keklik’ gibi bakıyorlar.

"HDP için özel bir çalışmaya gerek yok" demeleri bundan.

CHP içinden bu yaklaşıma cesaretle karşı çıkanlar da var elbette.

Bunlardan biri olan Parti Meclisi Üyesi Erdal Aksünger’e göre de iktidar koalisyonu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, HDP’yi şeytanlaştırma politikası yürütüyor.

Aksünger şunları söylüyor:

"Burada 6 milyon oy almış bir parti var. Gerçekten terörü desteklediğini iddia ediyorlarsa o zaman partiye kapatma davası açmaları gerekir, bu zaten çok büyük çelişki. Aslında o kadar çok kamplaştı ki, yerel seçimlerde böyle olmaması gerekiyordu. Genel seçim havasına sokuldu. İstanbul, Ankara ve İzmir’de yarışan adaylar, Tayyip Erdoğan ile yarışacak. Burada da bu argümanı (teröre destek veren parti) çok kullanacağını düşünüyorum. Milliyetçi oylar körüklenmeye çalışılıyor."

AMAÇ BÜYÜK KENTLERDE İKTİDARI YENMEKSE

Yerel seçim özellikle genel seçim havasına sokulmuşsa -ki özellikle büyük kentlerde durum bu- artık Aksünger’in dediği gibi Erdoğan'la yarışılacak demektir.

Artık kentlerin daha iyi yönetilmesi, halka daha iyi hizmet götürülmesi için plan ve projeler oluşturulması ve gündelik yaşamın kolaylaştırılması için vaad edilenlerin sıralanması vb. klasik kampanyaların hiçbir önemi yok.

Önemli olan bütün muhalefet güçlerinin birleşerek iktidar koalisyonunu geriletebilmesi. Bu iktidarın düşüş süreci ancak büyük kentleri kaybetmesi durumunda başlayabilir.

CHP’nin sağcı adayları bu gerçeği çok iyi bildikleri halde meseleye hâlâ iyi belediyecilik, halkla hizmet vb. açılarından bakıyorlar. Mesele sadece yerel iktidarın, rantın, güç kaynaklarının el değiştirmesi, parti değiştirmesi meselesi değil.

Mesele Erdoğan’ı yenilgiye uğratmak meselesi.

Ve gerçek mesele buysa, hiçbir adayın birçok büyük il ve çok sayıda ilçede seçim kazanılması için kilit oy potansiyeline sahip HDP seçmenini küçümsemesi kabul edilemez.

"HDP’yi ziyaret etmeme gerek yok" ya da "HDP seçmeni için özel bir şey yapmaya gerek" yok diyemez kanısındayım.

HDP sözcüsü Ayhan Bilgen önceki gün CHP ile ittifak için bir adım atılıp atılmayacağına ilişkin soruya şu cevabı verdi:

"Bize merkezi düzeyde batı şehirlerinde herhangi resmî bir talep olmadığı sürece biz kendi yol haritamızı belirleriz."

Bu söz, böyle giderse o bölgelerde HDP’nin aday çıkartabileceği anlamına geliyor.

Peki, parti, AKP-MHP-Devlet koalisyonunu geriletebilmek adına HDP ve Kürt seçmenini hor gören, dışlayan bu tavırlara rağmen, aday çıkartmama kararı alırsa ne olur?

Seçmen tavır koyar mı?

HDP ve Kürt seçmeninin ne kadar politize ve bilinçli bir seçmen kitlesi olduğunu bilenler, böyle giderse HDP seçmeninin sandığa dahi gitmeyerek tepkisini gösterebileceğine dikkati çekiyor.

Dilerim CHP yönetimi ve adayları gerçeği görür ve böyle bir şey olmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Koray Düzgören Arşivi