Koray Düzgören

Koray Düzgören

Ülke açlık sınırında, iktidar milyarlık silahların peşinde!

SIPRI raporuna göre Türkiye’nin silah harcamaları son 9 yılda yüzde 65 arttı. İktidar hem S-400’leri hem F-35’leri, hatta Patriot füzelerini de almaya çalışıyor!

Türkiye birçok açıdan rekorlar kırmaya devam ediyor.

Mesela, en fazla gazeteci ve yazarın zindanlarda olduğu ülkelerin başında geliyor.

İfade özgürlüğünün, genel olarak özgürlüklerin en fazla kısıtlandığı, evrensel hukukun en fazla ihlal edildiği, yolsuzluğun ve vurgunun en fazla kol gezdiği, insan haklarının en fazla çiğnendiği ülkelerin de başında Türkiye.

Ya en üstte ya da üst sıralarda.

Başka birçok konuda bu en’leri sıralayabiliriz.

Söz gelimi, silah harcamaları ve silahlanma alanında en fazla para harcayan ülkelerin de başında geliyor Türkiye.

Son yılların bütçeleri hep savaş bütçesi olarak şekilleniyor. Ülkenin kıt kaynakları insanların refahına ve ülkenin bir türlü çözülemeyen sorunlarına ya da eğitim, sağlık, sanayileşme gibi hayati alanlara harcanacağına askerî amaçlara, güvenlik harcamalarına ayrılıyor.

Son örneği Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün askerî harcamalarla ilgili yıllık raporundaki Türkiye’ye ilişkin veriler…

Rapor, Türkiye’nin savunma harcamalarının, bu konuda başı çeken en büyük 15 ülkeden daha hızlı arttığını gösteriyor.

Türkiye’nin 2018 yılı savunma harcamalarının dünyanın en büyük silah alımlarını yapan birçok ülkeden daha fazla olduğu vurgulanıyor. NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip Türkiye’nin, geçen yıl savunma harcamalarını yüzde 24 artırıp 19 milyar dolara yükselttiği anlaşılıyor.

Bunun yanı sıra çok farklı vakıflardan, fonlardan, kurum ve kuruluşlardan silahlanmaya, silah üretimine aktarılan milyarlar var. Her türlü denetim mekanizmasının ve şeffaflığın ortadan kaldırılması nedeniyle bunların kesin miktarını öğrenebilmek çok zor.

SAVUNMA GİDERLERİ SON 10 YILDA YÜZDE 65 ARTTI

Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) tarafından açıklanan yıllık rapora göre Türkiye’nin savunma sanayii harcamaları 2009 ile 2018 yılları arasında yüzde 65 arttı.

Tabii hemen bu olağanüstü artışın nedeni, haklı olarak merak ediliyor. Bir ülke silaha, savunma giderlerine yaptığı harcamaları niçin bu oranda arttırma ihtiyacı duymuş olabilir?

Raporda bu sorunun cevabı kısmen açıklanıyor:

"Silah alımları için yapılan harcamalar özellikle Suriye’deki Kürt silahlı gruplara yönelik yapılan operasyonlarla birlikte çok hızlı arttı."

Yani özeti, Kürt meselesinde barış süreci sonlandırılıp askerî yöntemlere dönülünce ve hem güney sınırının öteki tarafında hem de sınırlarımızın içinde Kürtlerle ve PKK’yle savaş süreci başlatılınca olan bu…

Tabii öncesinde, ülkeyi yönetenlerin 2011 yılında Suriye’de başlayan iç savaşa, ne gibi bedeller ödenebileceğine ilişkin hesaplar yapılmadan acil ve etkili bir şekilde katılması da savunma giderlerinin artışındaki en önemli nedenlerinden biri sayılıyor.

Ekonomi haberleri alanında dünya çapında bir yayın kuruluşu olan Bloomberg bu konuda yayınladığı bir analizde, Türkiye’nin büyük bir savaşın içinde olduğunu belirtiyor ve şöyle diyor:

"Türkiye, 400 bin kişilik güçlü ordusuyla 1’inci Dünya Savaşı’nın ardından Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünden bu yana yapılmış en büyük yurt dışı operasyon içinde. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2016 yılında hem IŞİD cihatçıları hem de Türkiye toprakları içinde bağımsız bir Kürt bölgesi için savaşan PKK militanlarıyla bağlantılı ABD destekli Kürt güçleriyle savaşmaları için Suriye’ye askerî birlikler gönderdi.

Ayrıca Türkiye’ye kaçmış 3.6 milyon Suriyeliyi evlerine dönmeye teşvik etmek ve yeni bir mülteci akınını engellemek amacıyla güvenli bir bölge oluşturma umuduyla sınıra da asker yığılıyor."

Silahlı Kuvvetler hiçbir çatışmaya katılmayıp, askerî harekât yapmayıp sadece sınırın çeşitli bölümlerine askerî birlik gönderme operasyonlarına girişse, zırhlı birlikleri duruma göre oradan oraya naklederek sınırın öteki tarafındaki ‘düşman’lara gözdağı vermeye çalışsa bile, bunun ağır bir bedeli var.

Kaldı ki durum böyle değil. Türkiye, gerek resmî silahlı kuvvetleriyle ve gerekse açıkça ya da el altından desteklediği, kendisine muhalif diyen cihatçı güçlerle birlikte bir savaşın içinde.

Cihatçı örgütlere her türlü destek devam ediyor. Bunların bir kısmı (Onbinlercesi) açıkça Milli Savunma Bakanlığı kadrosundan düzenli maaş alıyor.

Bu desteğin parasal karşılığı çok değişik ve karmaşık yollardan ama yine ülkenin kısıtlı kaynaklarından aktarılıyor ve tabii ki SIPRI’nin raporlarında yer almıyor.

HEM F-35 HEM S-400 HEM PATRİOT VE DAHA BAŞKALARI

Yayınlanan SIPRI raporuna göre Türkiye 19 milyar dolar harcamasıyla listede 15’inci sırada.

Raporda Türkiye’nin büyük bir arzuyla satın almak istediği Rus yapımı S-400 hava savunma sistemi için harcadığı (Harcayacağı) 2.5 milyar dolar da yer alıyor mu bilmiyorum.

Ayrıca Türkiye’nin daha önce sipariş ettiği 100 adet son model F-35 savaş uçağı için harcamayı kabul ettiği 25 milyar dolar (Bazı kaynaklara göre 16 milyar dolar) buna dahil değil.

Türkiye, ABD S-400’lerin alınması konusunda baskı yapınca "ABD yapımı Patriotları da almak istiyoruz" diyor. Bunların da maliyeti şimdilik 3.5 milyar dolar civarında.

Kuşkusuz Türkiye’nin bu çekişmenin sonunda aynı zamanda her iki savunma sistemini bir arada alması söz konusu olmayacak.

Buna rağmen ülkeyi yönetenler, bu konuda ABD’nin yaptırım baskısından kurtulabilmek amacıyla bir uzlaşma sağlayabilmek için bu maliyetleri ödemeye hazır görünüyor.

Hatta F-35’lere yönelik engellemeye karşı Rusya’dan satın alınan ve asla vazgeçilmeyeceği ilan edilen S-400 ‘lerin başka bir ülkeye devredilmesi ya da alınıp kullanılmaması gibi formüllerin konuşulduğunu da biliyoruz.

Görüldüğü gibi bunlar çok büyük paralar ve gerçekçi uzmanlar Türkiye’nin bu silahlara ihtiyacının olmadığını söylüyor.

Özellikle dünyanın en pahalı savaş uçağı olan F-35’lerin niçin bu kadar hararetle talep edildiğini anlamak mümkün değil.

Üstelik de ülke ekonomisinin derin bir krize girdiği böyle kritik bir süreçte bu ve sürekli artan diğer silah ve savunma harcamalarının ülkenin daha da içinden çıkılmaz noktaya getireceğini görmek zor değil.

Bu konuda ekonomistlere, ekonomi uzmanlarına bir eleştiri yöneltmek istiyorum.

Krizin dibine yuvarladığı ve giderek daha kötüye doğru giden bir ülke ekonomisini analiz ederken ve bu nedenle iktidarı suçlarken, ülkenin büyük bir hızla silahlanmasına ve savunma harcamalarının büyük oranda artıyor olmasına değinmemek olmaz.

Krizin, bunalımın ve yoksulluğun en büyük nedenlerinden biri sürdürülen savaş politikaları ve ona bağlı silahlanma faaliyetidir.

Ülke ekonomisi dış borçla döndürülmeye çalışılırken, gelir adaletsizliği, yoksulluk, açlık büyük bir hızla artarken savaşa ve milyarlık silah siparişlerine karşı çıkmak zorundayız.

Krizlerden çıkışın yolu barış politikaları olmalı.

Türkiye’nin S-400’lere de, Patriotlara da, F-35’lere de ihtiyacı yok.

Sadece barışa ihtiyacı var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Koray Düzgören Arşivi