Kim kandırıyor, kim istismar ediyor?

Hakikaten ‘90’lara dönüş’ü hatırlatan şiddetin arkasında bu tasfiyeler, kadrolaşmalar ve kritik pozisyonlardaki radikal değişiklikler mi var?

Haftalardır, aylardır, yıllardır her Cumartesi, Galatasaray Meydanı’nda oturup kayıplarının bulunmasını talep ettiler. AKP iktidarında polis, her eylemde olduğu gibi yanı başlarında bekledi ancak büyük bir müdahalede bulunmadı.

Eylemde kayıp yakınları söz alıp konuşuyor, sayısı giderek azalan basında (diğerlerine basın diyemiyorum) haber oluyor, bir sonraki hafta aynı dirayet ve sabırla toplanılıyordu. Kaç vatandaş, Cumartesi Anneleri’nin gerçekten neyi, neden istediklerinin farkındaydı ya da umursuyordu, bilmiyoruz.

Cumartesi Anneleri ve kayıp yakınları, 700’üncü haftasında polis şiddetinin hedefi oldu. İster istemez şu soruyu sormadan edemiyoruz: Neden şimdi ve neden bu kadar yoğun bir şiddet kullanma ihtiyacı hissedildi?

Cumartesi Anneleri’nin yıllardır olduğu gibi sözlerini söyleyip sessizce dağılmasına neden tahammül edilemedi?

Neden, yerli ve yabancı basının sönen ilgisini canlandıracak, manşetlere çıkaracak şekilde şiddet uygulandı? Onlarca gözaltı yapılıp bırakıldı, yaşlı ve acılı kadınlar, siviller tartaklandı, gazeteciler gaz ve plastik mermilerle hedef alındı?

‘90’LARA DÖNÜŞ’ÜN NEDENİ NE?

1980 darbesi ve 1990’lardan miras rejimi eleştirerek, reddederek iktidara gelen ve güçlenen Erdoğan AKP’si, neden şimdi o günlerin hatalarını, günahlarını sahipleniyor?

Sahiplenmekle kalmıyor, geçmişteki insan hakları ihlallerini cansiparane savunuyor? Hak ihlallerini tekrarlamakta, genişletmekte beis görmüyor?

Pek çok yazar ve düşünür, bu sorunun cevabını Türkiye’nin yakın tarihinde aramak gerektiğine işaret etti. Hatta AKP’nin ilk dönemlerinde Gülen cemaati marifetiyle tasfiye edilen, hapsedilen kimi devlet güçlerinin (Ergenekon) yeniden işbaşında olduğuna dikkat çekiliyor.

Buna kanıt olarak da MHP ile ittifak, ihraçlarla boşalan devlet kadrolarına milliyetçilerin yerleştirilmesi, hatta askeriyedeki stratejik görevlere ‘AKP’ye darbe yapacaklar’ diye operasyon çekilen isimlerin yeniden getirilmesini gösteriyorlar.

Hakikaten ‘90’lara dönüş’ü hatırlatan şiddetin arkasında bu tasfiyeler, kadrolaşmalar ve kritik pozisyonlardaki radikal değişiklikler mi var?

Cumartesi Anneleri’ne birdenbire yönelen şiddet ve baskı politikasının nedeni, ‘Ergenekoncu kadroların’ tekrar hakimiyeti ele geçirmesi mi?

O zaman 2013 Gezi’sinden bu yana sokak eylemlerine yönelik artarak uygulanan şiddeti, baskıyı ve güvenlikçi önlemleri nasıl açıklayacağız?

‘DEVLET KATİLDİR DEDİRTMEM!’

Belki de ‘devlet aklı’ denen şey, her kim iktidara gelirse gelsin dönüştürüyor, kendine benzetiyor. Duruma göre, bir grubu suçlu ilan etmek, hedef göstermek, kriminalize etmek, kendini güçlü kılmanın, gücü sürdürmenin en şaşmaz yolu oluyor.

Temel insan psikolojisini düşünelim: En azılı suçlu bile evladının kemiklerini arayan, başına ne geldiğini korkmadan, bıkmadan sorgulayan bir annenin karşısında kendini zayıf hisseder. Oysa yaşayabilmek, varlığını sürdürebilmek ve gücünü daim kılmak için yapacağı en kolay şey, reddetmektir. Sinirlerine hakim olamazsa en iyi bildiği şeyi uygular: Yalan söyler ve saldırır.

Bizzat suça iştirak etmese de bu reddedişin üzerine kimlik inşa edenler, ‘devlet katildir dedirtmem’ diye bas bas bağırır. Çünkü başka çaresi yoktur. Çünkü kabullendiği anda aldığı maaş, giydiği üniforma, kurduğu sosyal ilişkiler, sahip olduğu makam koca bir hiçe, bir utanca dönüşebilir. Ötesi, hukuk varsa ve bir gün işletilecekse, cezalandırılma riski de var.

Kaç suçlu, suçunu itiraf edip gönüllü olarak hapse girer? Yakalanana, şartlar onu zorlayana kadar kaçacaktır.

İnsan denen varlık, yaptığı kötülükleri, suçları kolay kabullenemez, devlet için de aynısı geçerli. Bu yüzden dünyanın en haklı talebi, en küçük memurundan en tepedekine, yalan ve şiddete başvurarak susturulmak isteniyor. Hak taleplerinin biraz daha yüksek sesle dile getirilmesi ihtimali bile rahatsız ediyor.

Kandırılma ve istismarın son bulmasını istedik, diyor İçişleri Bakanı. Oysa yıllardır asıl kandırılan, istismar edilen o anneler, o babalar ve o kardeşler. Çocukları, kardeşleri gözaltına alınıp, kaçırılıp kaybedildi ve bu, dünyanın neresine giderseniz gidin, suçtur. Nokta.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi