Çözüm Trump’ta değil bizde

Bu noktada siyasi iktidar için en rasyonel çözüm, Esad karşıtlığından kurtulup, Suriye gerçeklerini kabullenerek, ilişkilerin yeniden iyileştirilmesinin yolunu aramaktır.

14 Aralık’ta AK Parti Genel Başkanı/Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ABD Başkanı Donald Trump ile arasında yapılan telefon görüşmesinde "ne olduysa", bir anda Trump’ın ABD’nin Suriye’den askerlerini çekeceğini yönünde tweetleri geldi. Bu öylesine beklenmedik bir adımdı ki, herkes şaşırmıştı.

Pek çok yorumcu ABD’nin bu hamlesinin, Erdoğan’ın Fırat’ın doğusuna yönelik operasyon açıklamasının ardından gelmesini, Erdoğan hanesine başarı olarak yazdı.

Ama bu erken yapılmış bir tespitti. Unutulan nokta, ABD gibi ülkelerin böylesine önemli kararları peş peşe atılan tweetlerle almayacağı gerçeğiydi.  

Nitekim 14 Aralık’tan bugüne kadar geçen süre için ABD tarafından gelen tüm açıklamalarda bir kafa karışıklığı görünse de, esas olanının ABD askerlerinin Ortadoğu’dan çekilmesinin tweet atmak kadar kolay olmadığıydı.

Nitekim, Trump’ın dün gelen tweetleri, bunun açık bir ifadesi oldu.

Trump bir yandan Türkiye’ye Kürtlere yönelik operasyon durumunda "ekonomi" üzerinden "kabul edilmez" bir tehdit savunurken, diğer yandan Türkiye’nin hassasiyetlerini de dikkate alan "güvenli bölge" oluşturma ve bu konuda işbirliği seçeneğini sunmaktadır. Dün akşam Erdoğan-Trump telefon görüşmesinin temel konusunun ekonomik tehdit değil güvenli bölge olması bu açıdan şaşırtıcı değildir.

Şu çok açık ki, ABD için belirleyici olan, Trump’ın "kafasına göre" attığı tweetler değil, bölgedeki uzun vadeli stratejik tercihleridir.

SEKÜLER KÜRTLERİN VAZGEÇİLMEZİLİĞİ

ABD’nin Ortadoğu’da İsrail ile birlikte güçlü partneri Türkiye’ydi. Bu partnerlik işlevi azalsa da halen devam etmektedir.

Buna karşın ABD partnerlik için, "parçalanmış" Irak’ta Barzani’yi; "parçalanma" sürecinde olan Suriye’de ise PKK’nın devamı olan PYD’li Kürtleri seçti. Bu bir sürecin sonucuydu. Irak ve Suriye’de ortaya çıkan IŞİD tehdidine karşı ABD liderliğindeki uluslararası koalisyon, Türkiye’ye partnerlik önermiş ama bu teklif kabul edilmemişti. İşte Kürtlerin tercih edilmesi bu sürecin sonucudur.  

Kürtlerin sahip olduğu "seküler" unsur, bu işbirliğinde en önemli nedendir. Nitekim Kürtler bu kimlikleri nedeniyle IŞİD’in hedefi olmuşlardır.

Dikkat edilmesi gereken nokta Kürtlerin seküler hayat tarzı ve bu kimlikleri, sadece ABD tarafından değil Rusya’nın ve Avrupa ülkeleri tarafından da anlamlı bulunmasıdır.

Bunda, IŞİD’in İslam adına Irak, Suriye ve dünyanın farklı ülkelerinde uyguladığı terörün önemli bir rolü vardır. Suriye’de seküler Kürtlerin ve laik Esad’ın vazgeçilmezliği ve alternatifsizliği esas olarak bu radikal İslamcı tehlike ve alternatifle doğrudan bağlantılıdır.

Bu bağlamda ABD ve Rusya, Suriye’nin geleceği konusunda farklı noktada dursalar da ortak oldukları nokta Suriye (ve Irak’ta) radikal İslamcı grup, hareket, görüş ve yaşam tarzına izin vermedikleri ve vermeyecekleridir. Bunun için her iki ülke için de, Avrupa ülkeleri için de seküler Kürtler hâlâ vazgeçilmezdir. Trump’ın tweeti ile kaderlerine terk edilemeyecek kadar önemli bulunmaktadırlar. Trump’a rağmen ABD’nin Suriye’den asker çekmemesinin temel açmazı bu noktadadır. Ama şunu da kabul etmeliyiz ki, bu bölgedeki Kürtlerin gelecekleri için başka bir varoluşsal sorundur.

TÜRKİYE’NİN ZOR KARARI

Türkiye'nin Suriye’deki pozisyonu ise daha karmaşık. Başından bu yana Esad karşıtlığını gizlemeyen siyasi iktidar, bu süreç içinde Kürtlerin ülkede siyasi güç, nüfuz sahibi olmasına karşı çıktı.

Nitekim ABD ile var olan gerilimli ilişkinin temel nedeni de ABD’nin Suriye’de Kürtlerle olan yakınlığıdır. Ama unutmayalım ki, ABD kadar açık olmasa da Rusya da Kürtlerle yakın ve ilişki içinde. Nitekim Trump’ın asker çekme kararı sonrasında Kürtlerin ilk durağı Moskova ve Paris oldu.

Bugün Suriye’de soğuk savaş sonrasında, hem sıcak hem de soğuk savaşın aynı anda yaşandığı büyük bir satranç oynanıyor. Bu satrançta her ülkenin gücü, ahlaki olarak haklı olmasına değil, siyasi olarak güçlü olmasına bağlı. Siyasi adımlar buna göre atılıyor.

Ve siyaseten güçlü olmak, ABD ve Rusya arasındaki güç dengesine göre hareket etmekten geçmiyor. Bu süreçte bir dönem ABD’yle, bir dönem Rusya’yla yakın işbirliği Türkiye’yi tek başına güçlü kılmaz.

Türkiye’yi güçlü kılacak olan, öncelikle içeride toplumsal uzlaşma, barış ve siyasi normalleşme yönünde büyük bir adım atmaktır. İçeride politik yaklaşımda yaşanacak değişiklik kaçınılmaz olarak dış politikada da değişimin yolunu açacaktır. İçeride güçlü bir siyasi iktidarın dışarıda risk almasının daha kolay olacağı açıktır.

YÜZLEŞMEMİZ GEREKEN GERÇEK

Şu çok açık, siyasi olarak "Esad gitsin, bize yakın olanlar gelsin" pozisyonu yanlıştı. Bu yanlışın bedelini ülke olarak ödedik, ödemeye devam ediyoruz.

Şimdi şapkayı öne koyup düşünme, yüzleşme ve gerçeğe dönme zamanı.

Bu noktada siyasi iktidar için en rasyonel çözüm, Esad karşıtlığından kurtulup, Suriye gerçeklerini kabullenerek, ilişkilerin yeniden iyileştirilmesinin yolunu aramaktır. Aksi takdirde Türkiye, Esad’la barış masasına daha çok taviz vererek oturmak zorunda kalabilir.

İkinci olarak, iç sorun olan Kürt sorununu yok saymak değil demokratik çözümünün kaçınılmazlığıdır. İçeride Kürt sorununun yok sayılması, Suriye’de PKK’ya yakın olsa da Kürtlerin yok sayılması, kabul edilmemesi sonucunu doğurmaktadır. Elbette Türkiye’nın sınırlarını koruma, güvenliğini sağlama hakkı vardır ama bu sınırlarımız dışına müdahaleden önce içerideki yaramızı kapatmakla mümkündür.   

Kuşkusuz, ekonomi üzerinden Türkiye’nin tehdit edilmesi kabul edilemez. ABD’nin bu tavrı ne kadar kabul edilmez ise, bu tehdide yol açanın da iktidarın izlediği yanlış politikalar olduğu gerçeğinin kabul edilmesinin bir zorunluluk olarak ortada durduğudur. İçeride Kürt sorununun yok sayılması, ekonominin kötü yönetilmesi, içerideki yaralar olarak dış güçlerin müdahalesine açık hale gelmektedir.

Ve bu politikalar değişmeden, içerideki yaraları iyileştirmeden sağlıklı iç ve dış politika belirlenemeyeceği gerçeği önümüzde durmakta ve bizim keşfetmemizi beklemektedir.

Çözüm Trump ve ABD’de değil bizim elimizdedir.

ABD’NİN TERCİHİ: BARIŞ

Başka bir yazıda tartışmak üzere şunu yazarak bitirelim: ABD için son tahlilde tercihi, Türkiye ile Suriye’deki seküler Kürtlerin siyaseten barıştırılmasıdır. ABD’nin tercihi, gerilimli iki partner yerine iyi ilişkileri olan iki partner olacaktır. Bu ABD’nin Ortadoğu’daki varlığının devamının da temel koşuludur. Bunun için uzak olmayan bir gelecekte Kürt sorununun demokratik çözümünü yeniden konuşmak durumunda kalacağız.

Bu, devlete rağmen, devletin tercihiyle olacak gibi görünüyor. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi