Demokrasi olmazsa 'beka' sorunu gerçek olabilir

Bugün AK Parti’den siyasi bir parti olarak bahsetmek mümkün ama pratikte AK Parti’nin siyasi hiçbir fonksiyonu yok

Türkiye hem içeride hem dışarıda büyük bir siyasi sıkışma yaşıyor.

Bu ikili sıkışma hali, halen sürmekte olan siyaset yapma tarzı, siyasi anlayış ve bu söylem değişmedikçe de devam edecek görünüyor. Belli ki iktidar için yapılan tüm eleştirilere rağmen, bunlardan vazgeçmemesinin maliyeti vazgeçmesinden daha az. Aksi halde bu durumu açıklamak mümkün olmazdı.

DEĞİŞİM NEDEN ZOR?

23 Haziran’da yenilenen İstanbul seçiminde Ekrem İmamoğlu ile Binali Yıldırım arasındaki farkın 13 binden 806 bine çıkması yani seçimin yüzde 9’luk bir farkla kaybedilmesi; AK Parti içinde ve çeperinde bazı arayışların yeniden tartışılmaya başlanmasına yol açtı.

Bu arayışlar Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın siyasi arayışlarından farklı. Daha içeriden ve mahçup bir özeleştiri tonu da barındırıyor.  

Muhalefetin başarısının mimarı olan Kemal Kılıçdaraoğlu’nun seçimden sonraki ilk grup toplantısında bir hukuksuzluk garabeti olan "Türk Tipi Başkanlık Sistemini" tartışmaya açıp referandum istemesi sonrasında AK Parti’den sisteme ilişkin mahcup çıkışlar gelmeye başladı.

Ancak bu eleştirilerdeki mahcubiyetin nedeni sisteme bütün olarak karşı çıkamamaktan kaynaklanıyor. Ve karşı çıkamadıkları sisteme ilişkin revizyon ihtiyaçları, "sorun varsa düzeltelim" sözleri dillendirilmeye başlandı.

Bu noktada ilk önerilen ise Cumhurbaşkanının  tarafsızlığının sağlanması. Bu ise mevcut şartlarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AK Parti Genel Başkanlığından istifa ederek sadece "Cumhurbaşkanı" görevini sürdürmesi.

Bunun tek başına "tarafsızlık" sağlayacağı umuluyor.

Bu mümkün mü?

Değil.

Hem de iki açıdan. İlki Cumhurbaşkanı Erdoğan bu görevinden istifa etmez.

İkincisi etse bile tarafsız olması mevcut koşullarda imkânsız.

Bu iki nedenin temelinde Erdoğan’ın partinin tüm kanallarına hâkim olma ve partiyi kontrol etme amacı yatıyor. Kabul edelim ki, bugün AK Parti’den siyasi bir parti olarak bahsetmek mümkün ama pratikte AK Parti’nin siyasi hiçbir fonksiyonu yok. AK Parti, bu anlamda hukuki olarak siyasi parti ama işleyiş olarak bir şirket.

Partiyi bu kadar denetim altında tutmak isteyen Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı görevinden istifa etmesi mümkün değildir.

Erdoğan için en ideal olanı bu yetkilerle Cumhurbaşkanlığından istifa ederek, AK Parti Genel Başkanlığını sürdürmesidir. Bu da hukuki olarak mümkün değil. En azından şimdilik.

O yüzden Erdoğan’ın istifa edeceği türden yaratılan beklenti temelsizdir.

KONUŞMA İHTİYACI

Kılıçdaroğlu’nun açtığı sistem tartışması gereklidir. Bu sistemin yürümeyeceği "hayır"ı savunan herkes tarafından hukuki olarak da siyasi olarak da anlatılmıştı.

Nitekim 1 yıl içinde ülkenin hiçbir sorununu çözmediği gibi pek çok yeni soruna da kapı açtı.

Bu nedenle bizim bir sitem tartışmasına ihtiyacımız var. Bunun belirlenmesinin ilk koşulu da sürdürülen, ötekileştirme, kutuplaştırma söyleminin sona erdirilmesi ve siyasi alanda siyasi partilerin, sivil alanda STK ve sivil hareketlerin bir araya gelerek birbiriyle konuşabilmesini sağlayacak bir iklimin yolunu açmaktır.

Türkiye’nin içinde olduğu en temel sorun budur. Bu bir demokrasi sorunudur ve bu sorun ortadan kalkmadan sonraki hiçbir adımı atmak mümkün değildir.

Türkiye’nin dışarıdan kaynaklanan sorunlar karşısında güçlü bir siyasi pozisyon üretebilmesi de ancak içeride siyaseten birbiriyle konuşabilen, dış politikada asgari müştereklerde buluşabilen bir siyaseti gerektiriyor.

Ne iç politika ne de dış politika sadece AK Parti ve MHP’lilerin desteğiyle başarılı olmaz.

Bir kez hatırlatalım Türkiye olarak bizim temel ihtiyacımız, birbirimizi "farklı ve eşit" kabul ederek, birbirimizle konuşmaya başlamamızdır.

Bu olmadan yapılacak hiçbir değişiklik, ülke sorunlarına çözüm olmaz.

Siyasi iktidarın içeride sürdürdüğü ötekileştirme ve kutuplaştırma politikası her gün ülkeyi dışarıda yalnızlaştırıyor. Bu da giderek "beka" sorununa dönüşüyor. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murat Aksoy Arşivi