Savaş göçünden beyin göçüne

Dünyanın neresinde olursa olsun, göçü sona erdirmenin yolu, sorunların kaynağında çözülmesi için mücadele etmek, ülkenin demokratikleşmesini talep etmek gerekir.

Suriye’de yaklaşık 8 yılı geride bırakan iç savaşın bize en büyük maliyetlerinden birisi Suriyeli göçmenler. Şimdilik maliyeti, görüneni fırsata çevirmek de yine bizim elimizde.

Beğensek de beğenmesek de, Suriyeliler nerede olursa olsunlar artık bu toplumun bir parçası. Ancak her alanda olduğu gibi bu alanda da, sistemsizlik ve yönetmenin değil idare etme ve günü kurtarmanın peşinde olan siyasal akıl, Suriyelilere yönelik toplumsal algının olumsuz şekillenmesine yol açıyor.

Bu yüzden Suriyeliler, parçası oldukları her olumsuz durumda "olağan şüpheliler". Ve tedbir alınmazsa tablo vahim hale gelebilir.

RAKAMLARIN GÖR DEDİĞİ

Geçtiğimiz günlerde İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, 7 Şubat 2019 tarihi itibarıyla Türkiye’deki biyometrik verileriyle kayıt altına alınan geçici koruma altındaki Suriyeli sayısını açıkladı.

Bakanlık tarafından açıklanan bazı rakamlar şöyle:

  • Türkiye’deki kayıtlı Suriyeli sayısı 3 milyon 644 bin 342 kişi. Bunun 1 milyon 977 bin 150’si erkek, 1 milyon 667 bin 192’si ise kadın. Resmî olmayan rakamlara göre ise Türkiye’deki Suriyeli sayısı 5 milyona yakın.
  • 0-18 yaş aralığında olan Suriyeli sayı 1 milyon 658 bin 482. Bunun anlamı geçici koruma altındaki Suriyelilerin yüzde 45,5’i 018 yaş aralığında. Kabul edelim ki, bu oran hayli yüksek. Ve tedbir alınmadığı ölçüde büyük risk taşıyor.
  • Ülkede bulunan Suriyelilerin ortalama yaşı 22,7. Buna karşın Türkiye’nin 2018 verilerine göre ortalama yaşı 31,7.
  • Kayıtlı Suriyelilerin 142 bin 676 geçici barınma merkezlerinde kalırken (sok bir yılda hayli azalma olmuş) şehirlerde yaşayanların sayısı 3 milyon 501 bin 606 kişi oldu. Şehirde yaşamak, toplumun içinde olmak anlamını taşıyor.
  • Açıklanan rapora göre, 25 Ocak 2019 tarihi itibarıyla Türk vatandaşlığı verilen Suriyeli sayısı 79 bin 820 kişi.
  • 2018 sonu itibarıyla ülkesine dönen Suriyeli sayısı 294 bin 480 kişi.

Görüldüğü gibi resmî rakamlar göreli olarak düşük olsa da her biri bir gerçek. Ve Suriyeli göçmenler ülkemizin bir gerçeği. Suriye’de savaş sona erse dahi, bu sayının büyük bir kısmı burada kalacak.

Devlet, siyaset ve toplum olarak Suriyelilere ucuz işgücü, potansiyel seçmen olarak davranma lüksümüz yok. Bu durum onlara yönelik ırkçı ve dışlayıcı söylemlerin meşruiyet kazanmasına yol açar.

BİR KUŞAĞI KAZANMAK

Unutmayalım ki, artık onlar bu ülkenin bir gerçeği ve parçası. Onları dışlamak yerine topluma entegrasyon hepimizin önceliği olmalı.

Özellikle yüzde 50’ye yakınının 18 yaş altı olan Suriyelileri toplum olarak kazanmak durumundayız. Bunun yolu ise büyük ölçüde eğitimden geçiyor. Çünkü eğitim bu kuşak için hâlâ en önemli toplumsal entegrasyon aracı.

GÖÇ: KEYFİYET DEĞİL ZORUNLULUK

Unutmayalım ki, göç kimliğinizden bağımsız olarak hayatınızın tehlikede olduğu her an başınıza gelebilecek bir durumdur.

Nitekim, Suriyeliler Suriye’deki iç savaştan kaçarak hayatta kalmaya çabalayan insanlar. Sadece Türkiye’ye değil diğer komşu ülkelere de gittiler. Bugün dünyanın pek çok yerinde farklı nedenlerle milyonlarca göçmen hayatta kalmaya çalışıyor.

Tıpkı, farklı kaygılarla Türkiye’den yurt dışına göçmek zorunda olanlar gibi. Beyin göçü ya da farklı nedenlerle Türkiye’de göç edenler de, sonuçta kendileri ya da çocuklarına daha iyi bir gelecek umuduyla, daha iyi şartlarda yaşamak için göçmen oluyorlar.

Onlar da gittiği ülkelerin vatandaşı değil ve ne kadar kalifiye olurlarsa olsunlar, gittikleri ülkede "yabancılar". Muhtemelen, kendi aralarında bir dayanışma içinde yaşıyor, topluluk ruhuyla hareket ediyor olabilirler. Tıpkı burada Suriyelileri yaptıkları gibi.

Dünyanın neresinde olursa olsun, göçü sona erdirmenin yolu, sorunların kaynağında çözülmesi için mücadele etmek, ülkenin demokratikleşmesini talep etmek gerekir.

Sadece bir ülkenin ya da bazı ülkelerin demokratik olması dünyaya yetmiyor. Sadece ülkelerin mağdurlarının kendi aralarında işbirliği yetmiyor artık. Tüm dünyanın sistem mağdurlarının, dışlanmışlarının, geleceksizlerin küresel işbirliği yapma zamanı geliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murat Aksoy Arşivi