Yukarıdaki spotu sanırım anlamadınız. Anlamakta ben de biraz zorlandım. Ama konuyu kendim açtığımdan, zor da olsa çözdüm...

Hatay'ın, merkeze 18 kilometre mesafedeki bir köyünde, 2000'li yıllarda, bir televizyon kanalı için röportaj yapıyorduk.

O köye gitmemizin nedeni, künefe peynirinin hasosunun imal edildiği yer olmasıydı...

Peynirci hanıma sordum:

-Künefe peynirinin süneni makbuldür. Sizin peynir ne kadar süner?

Anadili arapça olan peynirci ablanın cevabı, işte spotta okuduğunuzdu. Tercüme etmeme müsaade buyrunuz:

"İki kamyon süt getir, yapacağım peynir buradan Antakya'ya kadar süner..."

Bu hanımın sözleri, bendenize muhteşem bir ilham kaynağı oldu. Künefe peynirini sündüre sündüre, Akdeniz'in doğu ucundaki Antakya'dan, batı ucundaki, 4 bin kilometre küsur mesafedeki İspanya'ya kadar götürdüm. Çekimler 15 gün arayla yapıldı ama aramızda kalsın...

* * *

Pazar günü buzlu sahada Erzurum'a puan kaptırmanın şampiyonluk iddiasına darbe vuracağını bilen Galatasaray da, maçı yedek kadroyla sündüre sündüre götürdü. Çünkü Hatay'ı, hatayı affetmeyen bir takım olarak görüyorlardı. Sinsi olmak gerekiyordu. Bunu da lâyıkıyla başardılar. Bir ihtimal, bu sündürme taktiği, Avrupa Kupası'nda bir İspanyol rakiple eşleşmeye kadar gidecek...

* * *

Emre'nin sebep olduğu ilk penaltı ne kadar da anlamsızdı. Yahu dostum; ilk maçı 2-0 kazanmışsın. Deplasmanda da bir saati 2-0 önde tamamlamışsın. Bırak, adam belki de kaçıracak. Ki atsa ne olur?..

Hiç yakıştıramadım.

* * *

Hazreti İmparatore'yi bir kez daha uyarmayı, Galatasaray'ın Divan Kurulu üyesi olarak tarihi görev addediyorum:

Bu 18'lik Yunus epey tehlikeli. Saye-i âliyenizde zıvanadan çıkan Belözoğlu olma yolunda hızla ilerliyor. Şiddetle psikoloğa ihtiyacı var. 

Bir şey değil, olan çocuğa olur...

Özetle:

Galatasaray ilk maçın uzatmasında ikinci golü atmasa, Ümraniye'yle Hatay finalde buluşabilirdi...