Keçi inadı: Galatasaray 0-Keçiören 6

Tribünlerini 52 bin 600 koltuğun doldurduğu Ali Sami Yen Spor Kompleksi, Dünya Artistik Patinaj Şampiyonası için emsalsiz bir zemine sahip.

Keçiören'e son gidişimde, minibüste Ankaralı Turgut'un, o zamanlar listebaşı olan beynelmilel eseri "Kaymak Lâzım" çalıyordu. Araçtaki tahminen kırkdokuz-elli yolcu gibi, ben de parçayı ağzım kulaklarımda ve fakat aynı zamanda takdir duygularıyla dinlemiştim. Özellikle milletvekilleriyle ilgili mısra, Turgut'un sanatçı duyarlılığının zirve yaptığı bölümdü. Buradan kendisine saygılarımı bir kez daha sunuyorum...

Kupa maçını izlerken, bu anı aklıma elbette durup dururken gelmedi. Birincisi, konuk takım Ankaralı'ydı. İkincisi, eseri Keçiören yolunda dinlemiştim. Üçüncüsü ise, yoğun yağış nedeniyle oyuncuların ve topun kaymasıydı...

***

Katar Emiri servetine servet katsın diye pek çok kişi şifreli kanala abone. Ama adı üstünde; şifreli. Açık kanal kadar müşterisi yok elbette...

Kupa maçı da beleş olduğundan, meraklısı mutlaka izlemiştir.

Zaten tribünlerde tıklım tıklım boş koltuk olmasından da anlaşılıyor ekran başının dolu olduğu...

Dolayısıyla efendim, şu dakikada falanca şöyle yaptı, bu dakikada filanca rakibine sert girdi gibi manasız anlatıma gerek yok...

En önemli konu, Keçiören'in altı korner kazanmasına karşılık, Galatasaray'ın sıfır çekmesi.

Sadece bu kıyaslama bile, ev sahibinin ne büyük sıkıntı içinde olduğunu anlamaya yeter...

***

İlk yarıda bomba gibi oynayan deplasman ekibi, bir ara galiba şöyle düşündü:

"Yahu bunlar bu meredi 113 yıldır oynuyor. Bizden farklı bir şeyler yaptıklarına göre, herhalde onlarınki doğrudur..."

İşte bu kanı, tıkır tıkır oynayan Keçiören'in oyununu değiştirmesine ve etkisini yitirmesine neden oldu. Oysa bildikleri gibi oynasalar, cimbomun "cim"i uçar gider, "bom" diye patlardı...

***

Aklım erdiğinden beri, yani bir asra yakın süredir Galatasaray'ı izlerim, buna rağmen oynayan çocukları tanımıyorum. Neyse ki basın tribününde kadroları sırt numaralarıyla veriyorlar da, hangisi Yunus, hangisi Aliyavuz, Malik ya da Atalay; oradan okuyup öğreniyorum...

Bu maçta içlerinden sadece Yunus'u gözüm tuttu. Ama 65'inci dakikada takımını öne geçirdiği için değil, sorumluluk duygusunu hissettiğimden. Mevkileri farklı da olsa, henüz bir Ozan değil... Dilerim saydığım çocukların hepsi gelecekte bir şeyler olur da şu döviz kıtlığında kulüplerini namerde muhtaç etmezler.

***

Aman, az kalsın dalgaya düşüyordum.

Sevgili okurlar; başlıktaki "keçi inadı" terimini Keçiören'in 85'inci dakikada Taha'yla gelen golüne atfen yazdığımı sanmayın; Galatasaray kalecisi İsmail'i tanımlamak için kullandım. Not aldığım kadarıyla 5, 6, 7, 13 ve 22'nci dakikalarda acemilik etse, Galatasaray turnuvaya veda ederdi. Ne yalan söyleyeyim; severim ve takdir ederim ama bence Muslera bunlardan ikisini kurtaramazdı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi