Şerefle taşıdığım bu milli görevi...

İnsanoğlu hassastır, her sıfatı pek kaldırmaz. Hatta kimilerine, onurun fazlası bile ağır gelir.

Cağ kebabını Şenkaya'da yiyeceksiniz dediler, biz de tavsiyeye uyup Erzurum'un bu yemyeşil ilçesine gittik. Daha önce Beyoğlu Balıkpazarı'nda tadına bakmış, çok sert bulmuştum. Meğer ille de oğlak ya da kuzu olmalıymış. Dönerden farkı sadece cağın (şişin) yatay olması değil. Kıyma da içermemesi. Aradan beş yıl geçti, müthiş lezzet hâlâ damağımda...

***

Bizim futbolu TFF falan değil, Katar Emiri yönetiyor. İyi ki bir uçak hediye etti. Hazretin televizyonu Bein maçların hangi gün ve hangi saatte başlamasını isterse, bizimkiler "Emrin olur ağam" diyerek o saatte oynatıyor. Erzurum'da toprak donmuş, toprak. 22 gencin iyi niyetle oynamasına rağmen, sık sık kaymaları nedeniyle, istem dışı fauller oluşuyor. Maç boyunca çocukların bir yerleri kırılacak diye endişeleniyoruz... 

Peki kışın çok şiddetli geçtiği bir bölgede gece maçı oynatmak neden?..

Kanallardan birinde çalışan arkadaşınız, akrabanız varsa, reklamların hangi saatte daha çok izlendiğini ve fiyatları sorun, cevabı bulursunuz. Bu nedenle Ali düşmüş bacağını kırmış, Veli kaymış kafasını yarmış; Bein'in şeyinde (umrunda) mi?..

***

Tüpçü baktı ki iddaa elinden gidecek, "Aaa, ama şerefin bu kadarına da doğrusu tahammül edemeyeceğim" dedi, federasyon başkanlığından istifa ediverdi. Giderken de, "Şerefle taşıdığım bu görevi bırakmayı uygun görüyorum" dedi.

Oldu, gözlerim doldu. 

Böylesi fazilet karşısında duygulanmamak ne mümkün...

***

Maçta dikkatimizi çeken birkaç noktaya da değinelim.

Marcao'nun rakibine çok yakın oynaması, Erzurum'a gol atma fırsatı verdi.

Galatasaray'ın akıllı atağı ve Belhanda'nın şık vuruşu da beraberliği getirdi.

Daha sonra iki takımın da galibiyete yaklaştığı anlar oldu...

Bir de itiraf:

Maçın yıldızı, pek de hazzetmediğim Belhanda'ydı...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi