10 maddede Türkiye'nin 2018 ekoloji gündemi

Ekonomideki kötüye gidiş, kurdaki dalgalanma, dış politikadaki gelişmeler, yerel seçim derken, çevre ve yaşam alanları mücadelesinin çok sınırlı gündeme geldiği bir yılı geride bıraktık.

Türkiye'de 2018 yılı açısından önemli bulduğum çevre, ekoloji ve kent meselelerini aşağıda 10 maddede özetlemeye çalıştım. Elbette listede yer alanların birkaç katı daha gündem maddesi mevcut. 

Erken seçim tarihinin hazirana alınmasıyla yılın ilk yarısında erken seçime doğru dağıtılan ekonomik vaatlerin ekolojik maliyetinin ne olacağına kafa yorduk. Ekonomideki kötüye gidiş, kurdaki aşırı dalgalanma, dış politikadaki gelişmeler, yılın ikinci yarısından sonra gelecek yerel seçimlerin telaşı derken, çevre ve yaşam alanları mücadelesinin yine çok sınırlı gündeme gelebildiği bir yılı geride bıraktık.

Yılın neredeyse tamamında özellikle tarımsal ürünlerde giderek yükselen ithalat oranlarını, şartların iyileştirilmemesi bir yana tarımda ithalat kapılarının sonuna kadar açılmış olmasıyla çiftçinin, köylünün giderek tarımdan uzaklaştığını, enflasyona ve kurdaki oynaklığa bağlı olarak alım gücü düşerken gıda fiyatlarının yükseldiğini konuştuk. 

Gıda fiyatları yükselince depolara baskın düzenlenip soğan sayıldığını da gördük, AKP iktidarında her karış ormanın, parkın, korunun, milli parkın, sit alanının, tarım toprağının bir gün betonla, mikserle, kepçeyle, hafriyat kamyonuyla yüzleşeceği gerçeğini de defalarca tecrübe ettik. 

Devletin toprağına, yaşadığı yere, havasına, suyuna sahip çıkanlara, köylülere, kadınlara verdiği karşılık da hep aynı oldu. Aydın'da Kızılcaköylüler'in jeotermale karşı direnişinde polis ve jandarmanın köylülere biber gazı sıkmasına şahitlik ettik. Kuzey ormanlarını delik deşik edenlerin ormana, ağaça düşman muktedirlerin uyduruk millet bahçeleri safsatasını da gördük.  

Kendi ormanlarına saldırarak milyonlarca ağacı, sayısız canlının yerini yurdunu, son su ve nefes kaynaklarını yok eden, plansız programsız, kimin yararına olduğu belirsiz projelerle insanları yerinden ettiren, göçe zorlayan, acele kamulaştırmalarla mülksüzleştiren, kendi memleketinin dağını, taşını, toprağını, tarihsel mirasını inşaat ağalarının ve açgözlü küresel şirketlerin yağmasına açan ve bununla övünen bir iktidara sahip olmaktan yine biz utandık.

Geride bıraktığımız yıla damgasını vuran olayı 10 maddede özetlemeye çalıştım:

1- Maçka Parkı'ndaki ağaçların kesilmesi: İstanbul'un kent içinde kalmış sayılı yeşil alanlarından biri olan Maçka Parkı'nda şubat ayında bir gecede 199 ağaç söküldü. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Dolmabahçe, Levazım, Baltalimanı, Ayazağa karayolu tünellerinin Maçka Parkı'nda yürütülen kısmı tüm engelleme girişimlerine rağmen parkın bir bölümünden geçirildi. 199 ağacın 85'i Sarıyer'e, park dışında kalan 114 ağaç ise farklı bölgelere nakledildi. Mayıs ayında ağaçların kurumaya başladığının belirtilmesinin ardından sekiz ay içinde Maçka Parkı'ndan sökülen mavi ve kara selvi cinsi ağaçların tamamı yok olmuş oldu.

2- İstanbul Üniversitesi Botanik Bahçesi'nin Diyanet'e devredilmesi: Atatürk'ün davetiyle Türkiye'ye gelen Alman Prof. Dr. Alfred Hilbron tarafından 1935'te kurulan İstanbul Üniversitesi Botanik Bahçesi Diyanet'e bağlı İstanbul Müftülüğü'ne devredilmişti. Bahçenin İstanbul İl Müftülüğü'ne devredilmesinin ardından yaz aylarında fakültenin tahliyesi gerçekleştirildi, binalar boşaltılarak müftülüğe bırakıldı. Ardından müftülük tarafından bahçeye girişler kapatıldı, içeride fakülte hocalarının bile haberi olmadan ilaçlama yapıldı.

3- Karadeniz'den Akdeniz'e sel felaketleri: Türkiye iklim değişikliğinin etkilerine sel, dolu, kuraklık gibi aşırı hava olaylarına şiddetli bir biçimde maruz kalmaya başladı. Türkiye'nin farklı coğrafi bölgeleri sel felaketi yaşadı, en büyük zararı Ordu gördü. Sel felaketi 500 bin nüfusun yaşadığı alanda etkili oldu, mahsur kalanların yanı sıra insanlar yaralandı, yedi köprü yıkıldı, Karadeniz Sahil Yolu tedbir amacıyla kapatıldı. Ünye'de Cevizdere Deresi'nin su seviyesinin yükselip taşması üzerine tonlarca fındık denize aktı. Antalya'da yaz aylarında 24 saat arayla yaşanan iki sel felaketinde seralar ve evler çamura gömüldü. Meteoroloji'nin sel, sağanak, kuvvetli yağış, fırtına, don gibi uyarıları giderek artmaya başladı. 

4- Dersim'de orman yangınları: Gerçekleştirilen askeri operasyonlar sırasında Dersim'de iki haftayı aşkın bir süre orman yangınları meydana geldi, birçok yaban hayvanı ve endemik bitki türü zarar gördü. Munzur Koruma Kurulu Ovacık, Çemişgezek ve Hozat arasında farklı bölgelerde yapılan askeri operasyondan sonra orman yangınlarının başladığını, rüzgarın da etkisiyle binlerce hektarlık alana yayıldığını açıkladı. Orman İşletme Müdürlüğü ve Tunceli Valiliği yangın söndürme çalışmalarına katılmazken, yangın gönüllülerin çalışmaları sonucu kontrol altına alındı. Dersim'in yanı sıra Antalya, Balıkesir, İzmir gibi farklı kentlerde de orman yangınları görüldü.

5- Türkiye Barolar Birliği'nin çevre avukatlarını tasfiyesi: Türkiye Barolar Birliği, ülke genelinde yaşanan çevre sorunlarıyla ilgili çalışan Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu'nda görevli 24 avukatı görevden aldı. Avukat Noyan Özkan Çevre ve Ekoloji Mücadelesi Onur Ödülü nedeniyle yaşanan kriz sonrası görevden alınan komisyon üyesi avukatlar, 79 il baro yönetim kurulu başkanlığına gönderdikleri açıklamayla karara tepki göstererek, tasfiye edildiklerini açıkladı.

6- Kömürlü termik santral yatırımlarının devam etmesi: 2018'de Türkiye'de bir adet termik santral işletmeye geçti. Bununla birlikte Eskişehir'de yapılması planlanan termik santral için ÇED olumlu kararı alındı. Trakya'da planlanan iki termik santral için ise ÇED süreci başladı. Çanakkale'de ithal kömürlü Ağan ve Karaburun termik santralleri için mahkeme yeniden ÇED olumlu kararı aldı. Amasra'da planlanan Hema Termik Santrali ÇED olumlu kararı iptal davasında mahkeme iptal talebini reddetti. Adana'da planlanan Hunutlu Termik Santrali için yeniden imar planı değişikliği yapıldı. Çanakkale Karabiga'da inşa edilen Cengiz Holding ve Alarko Holding'in iştiraki olan Cenal Entegre Enerji Santralı projesinin ÇED Olumlu Kararı 28 Kasım'da iptal edildi. Çanakkale İdare Mahkemesi'nin kararı sonucunda termik santral faaliyetinin durdurulması, santralın mühürlenmesi gerekirken, şirket karara uymadı, hatta şirket yeni ÇED kararı için girişimlere başladı.

7- İmar affına Boğaziçi öngörünüm bölgesinin dahil edilmesi: AKP'nin 24 Haziran seçimleri öncesi çıkardığı ve son başvuru tarihi 31 Ekim 2018 olarak açıklanan imar barışında süre önce 31 Aralık 2018'e kadar uzatıldı ardından tepkiler üzerine çıkartılan Boğaziçi'ndeki kaçak yapılara af getirilmesi yasalaştı. İmar affı kapsamına Boğaziçi öngörünüm bölgesinin de alınmasını sağlayan ilgili yasa tasarısı yılın son günlerde Meclis'ten geçti. TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi, "Bu düzenlemeyle daha önce aynı kanunla Boğaziçi'nde 40 bin dönüm alanı imar affı kapsamına alan düzenlemenin kapsamının yeni teklifle tüm Boğaziçi alanına genişletileceği anlamına gelmektedir. Söz konusu teklif ile Boğaziçi bölgesindeki tüm kaçak yapılar Yapı Kayıt Belgesi alamasalar da, bu yapıların yıkım kararları ve para cezaları iptal edilecek, yıkılması gereken eklentileri ve kaçak kısımları tamamen meşrulaştırılacak. Böylece Boğaziçi'nde bugüne kadar kanunla korunan yapı disiplinini bozan yasadışı yapılmış ve yıkılması gereken yapıların fiili olarak kullanımlarına izin verilecek" denildi.

8- Akkuyu Nükleer Santrali'nde üçüncü temel atma töreni: Temmuzda yayınlanan bir KHK ile Nükleer Düzenleme Kurumu kısa adıyla NDK, Türkiye'de nükleer enerjiyle ilgili tek yetkili kurum haline geldi. Bu KHK ile nükleer gibi son derece teknik ve çok boyutlu bir yatırım ve üretim alanında hem NDK'ya hem de Nükleer Düzenleme Kurulu'na Cumhurbaşkanı dışında hiçbir kurum, kuruluş ya da kişi herhangi bir söz söyleyemeyecek. Bu gelişmenin yanı sıra Akkuyu Nükleer Santrali için nisan ayında Erdoğan ve Putin tarafından üçüncü kez temel atma töreni gerçekleştirildi. 2015 yılında deniz yapıları ve limanının temeli atılan tesis için bir temel atma töreni de Aralık 2017'de yapılmıştı. Bu törende ise tesisin enerji bloklarının inşaatına hazırlık çalışmalarının startı verilmişti.

9- Üçüncü havalimanındaki iş cinayetleri: Türkiye, üçüncü havalimanı inşaatında meydana gelen iş cinayetleri ve çalışma şartlarının gayri insaniliğiyle 21. yüzyılda kölelik düzeninin nasıl işlediğini göstermiş oldu. Kötü çalışma koşullarını protesto ettikleri için tutuklanan işçiler hakkında dava açıldı, inşaat sırasında iş cinayetlerine kurban giden işçilerin ölümlerinin gizlenmeye çalışıldığı ortaya çıktı. 29 Ekim'de göstermelik açılışı gerçekleştirilen yeni havaalanına yılbaşında gerçekleşeceği söylenen taşınma mart ayına ötelenirken, havalimanı göçüklerle, su baskınlarıyla gündem olmaya devam etti. 

10- Kanal İstanbul için ÇED sürecinin başlaması: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Kanal İstanbul projesine ilişkin ÇED başvuru dosyasının uygun bulunarak ÇED sürecinin başladığını açıkladı. Mart ayında İstanbul'da 1 milyon kişiyi doğrudan ilgilendiren Kanal İstanbul projesiyle ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Ulaştırma Bakanlığı yetkilileri, halkı bilgilendirme toplantısı düzenledi. Salonun dolduğu gerekçesiyle yurttaşların binaya alınmaması üzerine yurttaşlarla polis arasında tartışma yaşandı. Daha sonraki aylarda İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi'nde Kanal İstanbul'un çevresinde kurulacak yeni yerleşim alanının planlamasına ilişkin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanlığı arasında protokol imzalanması teklifi oy çokluğuyla kabul edildi. İBB ve İSKİ'nin kanal güzergahındaki arazilerinin TOKİ'ye devredileceği, TOKİ'ye devredilen tüm alanlardan elde edilen gelirin kanalın finansmanında kullanılacağı açıklandı.

2018'de maalesef yüzümüzü güldürecek gelişmeler azdı, onlarca, yüzlerce hak ihlali, hukuksuzluk, talan ve rant projesini geride bıraktık. 2019'da daha adil, eşit, sağlıklı, ekolojik, demokratik kentsel ve kırsal mekanlarda yaşamak, çevre ve yaşam alanları mücadelesini bir arada, yan yana, diri tutmak umuduyla... 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi