Beyefendi Devlet/Serseri Devlet

Devletler de insanlar gibi. Önce hafiften kırılıyor sonra iflas ediyor ve haydutlaşıyor. Ama aslında sormak lazım: Neden devlet şey olamıyor?

Devletlerarası ilişkiler bazı yönleriyle insanlararası münasebetlere benzese de bu alanın kendine has kuralları, yaklaşımları ve bir terminolojisi mevcut. Üstelik devletlerin, yapıları, işleyiş biçimleri, politikaları ve diğer devletlerle ilişkileri sürekli olarak değişebileceği için sıfatları da zamana, mekana ve edime göre farklılık gösterebiliyor. Siyasetin de diplomasinin de evrensel kuralları olmasına rağmen, uygulamada güç, özellikle askeri ve ekonomik güç başat faktör hale geliyor. Güç, bir devleti kural koyucu yani oyun kurucu konuma getirdiği gibi edimlerinin/politikalarının isimlendirilmesini de bizatihi kendisi saptayabiliyor. Her devlet kendini istediği gibi isimlendirmekte serbest. Her devlet kendi kartvizitini bastırıp sağa sola dağıtıyor. Devletin kendine uygun gördüğü tanımı, mesela Cumhuriyet, Halk Cumhuriyeti ya da Demokratik Cumhuriyet gibi tanımları resmi kimliğine aktaran devletlerin gerçekten, yani uygulamada Cumhuriyet, Halk Cumhuriyeti ya da Demokratik Cumhuriyet olup olmamaları önemli hatta tayin edici değil. Devlet adeta  "Ben buyum. Benim adım, cinsim bu. İlan ettim. İster kabul et, itersen etme. O senin bileceğin iş’’ diyor ve kendisine bu sıfata uygun bir şekilde davranılmasını talep ediyor.

Eğer güçlü bir devletseniz, hele süper güç iseniz, sadece kendi sıfatınızı belirlemekle kalmıyorsunuz, başka devletlerin sıfatlarını da tayin edip, uluslararası camiaya empoze edebiliyorsunuz.

20. yüzyılın sonundan itibaren Uluslararası İlişkiler terminolojisine giren üç sıfat var: Kırılgan Devlet, İflas Halinde Devlet ve nihayet Haydut Devlet.

Kuzey Kore’den İran’a, Pakistan’dan Afganistan’a, Libya’dan Somali’ye, Irak’tan ve Sudan’dan Küba’ya kadar bir çok ülke, Amerikan terminolojisinde Haydut Devlet olarak itham edildi. Sözkonusu ülkelerde Amerikan etkisi arttıkça bu sıfat kullanılmaz oldu.

Her bir devlet haline kısaca bakalım.

Öncelikle de bu sıfatlarının tümünün Amerikan icadı olduğunu belirtelim. Washington ABD’nin başkenti, New York ticari ve kültürel başkent, Harvard ve MİT’i barındıran Boston da siyasi entelijansiyanın başkenti olarak bilinir.

Devletlere verilen bu üç sıfat da Boston kaynaklı ve Washington damgalı etiketler. Hiçbir devletin kendisine Kırılgan, İflas Halinde ya da Haydut demeyeceğini herhalde anlayabiliyoruz.

Boston demişken aklıma geldi, ben de bir sene bu kentte Harvard Üniversitesinin Gazetecilik Okulu olan Nieman’da okumuştum (1999-2000). Harvard’da Kennedy School of Government’a (Siyasal Bilgiler ile Devlet Yönetimi karışımı bir fakülte) CİA’nin stajyerleri gelirdi. İri yarı, kara gözlüklü gençler. Geleceğin casusları. Kentte hiç de garip karşılanmazdı. CİA, Amerikan "’yurtseverliğinin’’ meşru bir kurumu gibi algılanırdı o çevrede. Noam Chomsky’nin bile, eskiden Harvard’da profesör olan bir akademisyen, CİA’nin başına atandığında "Tanırım, iyi bir adamdır, arkadaşımdır’’ dediğini hatırlıyorum. Bizde herhangi bir MİT Müsteşarı için Chomsky ayarı hiç kimsenin kuramayacağı bir cümle.

Bir de sıradan birinin aynı gariplikteki bir ifadesi: İzmir’deki NATO tesislerinde görevli Amerikalı bir askerle evlenen kızın dünyadan bihaber annesi, kızı ABD’ye gidip yerleşince komşularına hava atmış: "Bizim kız geçen ay işe girdi. Çok memnun, maaşı da çok iyi. Siyayey’de çalışıyor’’!

Devlete ilişkin sıfatların anlaşılır ve kabul edilebilir olması için, yani meşrulaşması için kaçınılmaz olarak bir dizi kriter ve kural oluşturmak gerekiyor. Dünyaya Boston’dan ya da Washington’dan baktığınızda, bu kriter ve kuralları saptamak çok güç olmasa gerek. ABD, bu terminolojiyi oluşturup yaygınlaştırırken, sıfat yüklediği devletlerin kendisiyle ilişkilerini temel aldığına şüphe yok.

Somuta gidelim şimdi ve en hafifinden başlayalım:

KIRILGAN DEVLET (Weak State, İng./Etat Fragile Fr.)

Aslında en az somut kriteri olan hal. Çünkü tipik bir Kırılgan Devlet prototipi yok. Bu sıfat, sübjektif değerlendirmeler sonucunda kimi devletlere verilebiliyor. Yine de somut bir tanımını OECD yapmış: ‘’Bir hükümet ve devlet kurumları, yurttaşların güvenliğini ve korunmasını sağlayacak, kamu işlerini etkili bir şekilde yönetebilecek ve toplumda var olan yoksulluğa karşı mücadele edebilecek araçlara ve/veya siyasi iradeye sahip değilse, o devlet Kırılgan Devlet’tir’’.

Kırılganlığın hangi mecralarda tezahür ettiği önemli. Bu konuda beş alan saptanmış:

- Hukuk devletinde eksiklikler/zaaflar

- Güçsüz devlet aygıtı

- Gayrimeşru ya da temsil yetkisi olmayan devlet

- Ekonomisi zaaf içinde devlet

- Toplumu kırılganlaşmış devlet

Kırılgan devlet, yine de bir sonraki İflas Halindeki Devlet’ten daha az tehlike arzediyor. Çatışmadan yeni çıkmış bir devlet, sorunlu bölgelerde bulunan bir devlet de Kırılgan olarak nitelenebiliyor.

İFLAS HALİNDE DEVLET (Failed State, İng./Etat Failli, FR)

Devletin bu halinin de herkes tarafından kabul edilmiş resmi bir tanımı yok. Ancak 2008 ekonomik krizi sonrasında dolaşıma girdi.

İflas Halindeki Devlet, neredeyse hiçbir mekanizması doğru dürüst çalışmayan, temel işlevlerini yerine getiremeyen özellikle de hukuk devleti niteliğini kaybetmiş bir devlet olarak ortaya çıkıyor. Devletin iflas etmesi, siyaset ya da ekonominin minimum düzeyde bile denetimden çıkması, dolayısıyla düzenin korunamaması, yurttaşlarla devlet arasındaki ilişkilerin büyük ölçüde bozulması anlamına geliyor.

Amerikan Foreign Policy dergisi 2005 yılından bu yana İflas Halindeki Devletler Klasmanı yayınlıyor. Sadece BM üyesi ülkelerin değerlendirildiği bu liste, sosyal, ekonomik ve siyasi kriterler esas alınarak oluşturuluyor.

HAYDUT DEVLET (Rogue State, İng/ Etat Voyou, FR)

Bu sıfat ilk önce 1970’lerde terörizmi ihraç eden, destekleyen ya da teröristlere yardım eden devletler için Washington tarafından kullanıldı. Tanım bir süre sonra çapını genişleterek bu sefer, nükleer silahlara sahip olmaya çalışan devletler için kullanıldı. Son olarak da Kitle İmha Silahlarına sahip ülkelere yönelik bir sıfat haline geldi. 11 Eylül’den sonra da ABD gözlükleriyle bakınca dünyaya çok sayıda Haydut Devlet çıktı ortaya.

Washington, Londra ve Tel Aviv tarafından benimsenen bu sıfat kuşkusuz tartışmalı. Haydut Devlet ya da Serseri Devlet, uluslararası temel kurallara saygı göstermeyen, kendi ülkesinde ve yabancı ülkelerde saldırı ve suikastler düzenleyen, kendi ülkesinde ve yurtdışında en temel insan haklarını ihlal eden devlet olarak biliniyor. Haydut Devlet nitelemesi de kaçınılmaz olarak askeri, jeopolitik, siyasi ve ekonomik göstergelerle saptanıyor.

Başta ABD’nin önde gelen muhaliflerinden Noam Chomsky olmak üzere bir çok ülkede siyasetçi, uzman ve aktivistler özellikle Haydut Devlet’in kriter ve kurallarını koyan ABD’nin de aslında bu kriter ve kurallara birebir uyduğunu saptadı. Londra ve TelAviv’in bazı uygulamaları da sözkonusu kriterlerle örtüşüyor. Diğer başkentleri sayacak yerimiz yok.

Haydut ya da Serseri Devlet tanımı belki de bu nedenle 2000li yıllardan sonra Washington terminolojisinden çıkarıldı, yerine "Kaygı Kaynağı Devletler’’ (State of concern, İng./ Etat source d’inquiétude, Fr.) ibaresi kondu.

Biliyorum, bekliyorsunuz. Devletin Türk hali nasıl oluyor, diye. Tanıma, kriterlere, sınıflandırmaya gerek yok, yaşıyoruz.

Bunca bilgi aktarımı ve mülahazadan sonra insan sormadan edemiyor: Biraz Amerikan biraz da Anglo-Sakson imalatı olan Welfare State (Refah Devleti) hariç, acaba neden Cici Devlet, Beyefendi Devlet, Şeker Devlet, Yakışıklı Devlet, İnsancıl Devlet… gibi sıfat ve ibarelere rastlamıyoruz hiçbir yerde? 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi