'MESAM genel kurulu iptal olacak'

MESAM’ın yönetim kurulu üyesi Metin Karataş’ın söylemlerinde en çok ismini geçirdiği Recep Ergül ile suçlandığı konularla ilgili konuştuk.

ARTI GERÇEK – Orhan Gencebay ve Arif Sağ arasında başkanlık konusundan başlayan husumet, doğal olarak ekiplerini de etkiliyor. Herkes kendi başkanını destekleyip korurken, karşı tarafın sadece başkanını değil, yanındakileri de suçluyor. Arif Sağ ile birlikte hareket eden Metin Karataş’ın söylemlerinde en çok ismini geçirdiği ve hakkında ağır ithamlarda bulunduğu Orhan Gencebay’la birlikte hareket eden Recep Ergül ile bir araya geldik ve kendisine ilişkin suçlamalarla ilgili konuştuk. Her ikisi de birbirlerini yalanlıyor ve söylediklerini kanıtlayabileceklerini iddia ediyorlar. İletişim sektöründe uzun yıllar geçirmeme rağmen kimin gerçekleri çarpıttığı hakkında hala net bir fikrim yok; tahminim var ama tamamen emin olamadığım için ikisinin de kendilerini iyi ifade edebilen, usta birer anlatıcı olduğunu söyleyebilirim. Öyle ki, ikisi de olayları anlatırken çok rahat ve sakindi. Vücut dilleri de kendilerinden emin olduklarını gösteriyordu. Kimin doğruyu anlattığı hakkında bir yorum beyan edemeyiz ama bir gerçek var ki, MESAM’daki olaylar zinciri uzun bir süre daha durulmayacak.

En başta şunu sormak istiyorum; Orhan Bey ile Arif Bey arasında 1’er yıllık dönüşümlü başkanlık uzlaşması var mıydı gerçekten? Çünkü o gün masada bu anlaşmaya şahit olan 11 kişi varmış diyorlar. Bunu bir şekilde netleştirmek mümkün mü?

Orhan Gencebay'a bu teklif benim aracılığımla yapıldı. Yorumsuz kaldı. Sonra ben, Arif Sağ ve Emre Saltık' ı alıp Orhan Ağabey’in ofisine götürdüm. Arif Hoca teklifi kendisi de yaptı. "Bakarız, benim derdim başkanlık değil, telif hakları" dedi, yine de kendisine MESAM’da iş birliği teklif ettiler.

Gencebay’ı yalakalıkla suçlayan kişilerin ona iş birliği teklifi götürmesi tuhaf bir ironi değil mi?

Bizler de üye bilgilendirme toplantılarında ve kapalı kapılar ardında "AKP’nin akil adamı, MESAM'ı hükümete peşkeş çekecek, biz onu yasa için aramıza alıyoruz" şeklinde çirkin söylemler duyduk ve bazılarına tanık olduk. Ama bunları yapan Arif Sağ değil, onun paçasından tutup iş yapanlardır. Bir yandan Orhan Gencebay'a iş birliği ve ortak liste teklif edildi, öte yandan genel kurulda her türlü entrika ve ayak oyunlarına başvuruldu. 4 ayrı liste çıkarıldı. Sürekli oylarını aldıkları Anadolu ozanlarını bile kandırmışlar. 5 kişilik üst kurullar için en az 20 kişiye söz vermişler. Bunların kazanmak için her türlü yönteme başvurabileceğini düşünmüştük ama ortak liste olduğu için "belki bu sefer ihtiyaç duymazlar" diye düşündük.

Entrika derken nelerden bahsediyorsunuz?

Mesela öyle bir sistem kurmuşlar ki, Başkan Yardımcısı, Sayman, Yazman, İşe Alma Komisyonu, İşyeri Kurulu, Gema Komisyonu, Koordinasyon Kurulu, İcra Kurulu, Yasa Komisyonu hep kendileri... Çünkü buralardan para alıyorlar. Her biri bu sayede maaşını hatırı sayılır rakamlara çıkartıyor. O yüzden buralara hiç dokundurtmazlar. Bizler de böyle şeylere tenezzül etmediğimiz için sorun yapmadık. Bu şartlarda Orhan Gencebay başkan olsa ne değişir? O da başkan yardımcısı olarak beni önerdi ancak bunlar bunu büyük bir krize dönüştürdüler. Baktık ki sorun büyüyecek, ben aday olmadım ve Orhan Ağabey de başkan olmadı. Arif Sağ oy çokluğu ile başkan oldu. Aradan birkaç ay geçti. Orhan Abi MESAM'dan istifa etmeyi düşünüyordu. Haklı sebepleri vardı. Yasa konusunda devletin karşısına o çıkıyordu hep ama başkan bir başkası idi. İstifa edip, telif mücadelesini dışarıdan sürdürmeyi düşünüyordu. Engel olmaya çalıştım.

Nasıl?

Hem kendisini hem de Sevim Hanım’ı ikna edemeyince, konuyu Arif Hoca ile paylaştım. O da kimseye haber vermeden, rahmetli eşinin sağlık sorunlarını gerekçe göstererek istifa etti ve başkanlığa Orhan Gencebay'ı önerdi. Orhan Ağabey oybirliği ile başkan oldu ama başkanlık yaptırtmadılar. Metin Karataş ve Ali Haydar Timisi isimli yönetim kurulu üyeleri öyle bir sistem kurmuşlar ki o ikisi istemediği sürece bir şey yapılamıyor. Mesela verim alınamayan personeller hakkında yapılacak toplantı için Ali Rıza Binboğa Genel Sekreter’in odasına gelerek, "bu konuyu bugün çöz, yoksa Metin bugün kan çıkartacak" diyebiliyor. Bu 2 kişi kendilerini buranın sahibi olarak görüyor. Kısaca, Orhan Gencebay'a ve bana teklif edilen iş birliği bir aldatmaydı. İtiraf ediyorum ki aldatıldık.

Sizler Arif Sağ’ın yürüyemediğinden bahsederken, karşı taraf da Orhan Bey’in kesinlikle tam teferruatlı bir akıl sağlığı raporu alması gerektiğini söylüyor. Neden adamın yürüyüşüne bu kadar taktınız? Sonuçta Ecevit de yürüyemiyordu ama ülkeyi yönetiyordu.

Arif Sağ önemli bir sanatçıdır. Halk müziğimize çok şey kazandırmıştır. Saygımız sonsuz. Allah ona sağlıklı ömür nasip etsin. Ancak başkanı ve YK üyesi olarak MESAM'a hiçbir şey kazandırmamıştır. Lider özelliği olan bir insandır, seçim stratejilerini iyi bilir, ancak ne telif haklarına ne de bu kuruma bir faydası olmamıştır. Zararı ise etrafının buraya siyaset sokmasına izin vermesidir. Orhan Gencebay ise seçim stratejisi bilmez. Kulis yapmaz. Dervişane yaşayan, hilesiz, dürüst bir insandır. Kendisinin maddi olanakları çok geniş olmasına rağmen, on binlerce müzik emekçisinin sorunlarını, devletin en tepe noktasına taşımıştır. Onun başkanlığı döneminde MESAM büyük ciddiyet kazandı. Yüksek yargı mensuplarına hitaben düzenlenen sempozyumlar, yasa çalıştayları, sanatçıların sosyal güvenlik sorunları ve ITO ile iş birliği, MESAM'ın rüyasında göremeyeceği önemli çalışmalardı.

Orhan Bey’in yanındakilerin onun bu unutkanlık durumundan faydalandığı söylendi.

Gariban edebiyatı yapan bu arkadaşlar, gariban Anadolu ozanlarının oylarından beslenirken, o garibanlar için hiçbir yararlı çalışmalar yapmadılar. Ama Orhan Gencebay ve bizler o garibanlar için çalıştık, çalışıyoruz.

Onun gücünden de faydalanmak istiyormuşsunuz; özellikle konser anlaşmaları için… Eskiden Arif Sağ’ın yanından ayrılmazken, ‘sağlığı kötüledi, bundan bir iş çıkmaz’ diye Gencebay’a yanaştığınızı söylediler.

Orhan Ağabey üzerinden bana gelmiş tek bir iş yoktur. Ben onurlu ve özgür bir adamım. Kendim için kimseden bir şey isteyemem. Bugüne kadar kimseden iş anlamında şahsi tek bir talebim olmamıştır. Arif Sağ'a gelince, kendisi bir kültür taşıyıcısıdır. MESAM’da pek çok paylaşımımız oldu. İnsani diyaloglardı. Kendisi, bir YK toplantısı sırasında, MESAM’daki örgütlenmeyi kastederek yanındakilere hitaben "siz burada çete kurmuşsunuz" şeklinde çıkışmış ve herkesin takdirini kazanmıştı. Biz söylemiş olsak büyük sorun olacaktı. Ama çete kurmakla suçladığı kişilerle tekrar birlikte hareket edip bizlere cephe alınca ister istemez şaşırdık ve kırıldık. Sorun Arif hoca değil aslında. Arif hoca kendisince Orhan Gencebay ile bir yarışın içine girmiş ama bu MESAM'ın sorunu değil tabii.

Evrakta sahtecilik yaptıklarını ve görevi suiistimal ettiklerini söylediniz. Bu konuda elle tutulur bir kanıtınız var mı?

Suiistimallere cevabı, müfettiş raporları versin. İnceleme raporlarından aynen aktarıyorum;

1. Arif Sağ ve grubu mevcut Haysiyet Kurulu ile iş birliği yaparak muhalif üyeleri, usulsüz ve haksız bir şekilde ihraç etmişlerdir. (30 civarında üye bu şekilde ihraç edilmiştir)

2. Sırası gelen yedek üye Faruk Demir, yönetim kurulunun sayısal dengelerini kendi lehine çevirmek için usulsüz bir şekilde çağrılmamış, başka bir yedek üye çağrılmıştır.

3. MESAM maddi olanaklarıyla yapılan üye bilgilendirme toplantılarında, kurumun faaliyetlerinin anlatılması gerekirken, rakip olarak gördükleri istifa etmiş YK üyelerinin kişilik haklarına saldırdıkları ve propaganda yaptıkları tespit edilmiştir.

4. Üyeye ait parayı banka faizinde bekletip, kâr yapmalarını söylemeleri ve faiz gelirinin de üyeye ait olduğu raporlarda, buna benzer çok sayıda suiistimal mevcuttur.

Bu maddeler müfettişin hazırladığı raporlardan mı?

Evet. Evrakta sahtecilik konusuna gelince; YK Gündemi, bir gün önceden YK üyelerine gönderilir. Başkan veya üyeler isterlerse toplantı başlangıcında gündeme madde ekleyebilirler. Ancak, saat 13:00’de başlayan YK toplantısında, saat 18:00’e kadar gündeme gelmemiş bazı maddeler, 5 YK üyesi toplantıdan ayrıldıktan sonra gündeme geliyor, kurumun olanakları ile kişisel işlerini basına servis kararı alıyorlarsa, bu evrakta sahtecilik anlamına gelir.

İhraç edileli 1 gün olmasına karşılık, üye olarak oy kullanmalarına tepki gösterdiniz. Genel kurula gitmediniz. Ama Telif Hakları Genel Müdürü Sayın Şaban Karataş’ın imzaladığı bir yazı var bu konuda; diyor ki ‘1 ay dolmadan atılanların Haysiyet Kurulu kararı kesinleşmez ve üyelikleri düşmez’… O zaman oy kullanma hakları olmaz mı? Üstelik bu konuda oylama da yapılmış ve Divan Heyeti kararıyla genel kurula katılmalarına karar vermiş.

1 gün kala ihraç edilmelerinin tek sebebi inceleme raporlarının kuruma geç ulaşması. 9 Mayıs'ta gelen inceleme raporları, YK gündemine gelmiş, ardından Haysiyet Kuruluna sevkler olmuştur. Haysiyet Kurulu’nun raporları incelemesi, hukuk görüşü alması, savunma için 7 günlük süre vermesi, savunmaları incelemesi ve karar açıklaması 30 Mayıs'ı bulmuştur. Kasıt yoktur.

MESAM'da bugüne kadar ihraç edilen üyelere, tebligat yapıldığı andan itibaren ceza kesinlik kazanıyordu. Şubat 2018’de ihraç edilen Suat Suna ile ilgili bu 30 günlük süreyi hatırlattığımız zaman, Arif Sağ, Cahit Berkay, Metin Karataş, Ali Haydar Timisi ve Ali Rıza Binboğa ile YK Danışmanı Av. Zeynel ÖZTÜRK, 30 günlük sürenin uygulanamayacağını ve cezanın kesinlik kazandığını belirterek Suat Suna'yı YK masasından hemen göndermişlerdi. Kendilerine gelince, bugüne kadar oluşmuş içtihatları hiçe sayarak hiç utanmadan 30 günlük sürenin arkasına sığınıyorlar. Tek bir ihraç var mıdır ki bu 30 günlük süreden istifade etmiş olsun? Açıklasınlar ve yalan söylediğimi belirtsinler. Dr. Şaban Karataş imzalı uyarı yazısına gelince; kendisi kuruma 30 Mayıs saat 18.30 gibi gelmiş. Yani bizim son YK toplantımız çoktan bitmiş. Ertesi gün genel kurul var. Ne zaman alacaktık YK gündemine? Kaldı ki öyle bir yazıdan genel kurul sonrası haberimiz oldu.

Oy kullanan 116 kişi şaibeli diyorsunuz; biraz daha açıklar mısınız bunu?

116 asıl üye, bakanlık müfettişlerinin inceleme raporlarına bağlı olarak yararlanan üyeliğe düşürüldü. Bu 116 kişi asıl üyelik kriterlerine uymuyor. Pek çoğunu ‘oy’ olarak düşündükleri için yapmış olabilirler. Bunlar 2008 ve 2012 yıllarında yapılmış. Bağlı bulunduğumuz bakanlığın, tespiti ve isteği doğrultusunda yapılan bu işlemi yok saydılar. Mesaj açık; "senin devletini de raporunu da tanımıyorum. 40 oy farkla divanı kazandım, istediğim her türlü hukuk dışı işlemi yaparım." Seçme ve seçilme hakları olmayan üyeler, oy kullanmış ve hatta 2 kişi üst kurullara seçilmiştir. Dolayısıyla bu genel kurul iptal olacak.

Bu kadar net konuştuğunuza göre bu konuda gerekli yasal işlemleri başlatacaksınız, anladığım kadarıyla… Peki, neden genel kurulda sahneye çıkıp önce eski CHP Milletvekili Sabahat Akkiraz’ı davet ettiniz kura çekmek için; CHP taraftarlarının oylarını garantilemek için mi?

Sabahat Akkiraz'ı bir sanatçı büyüğümüz olarak arka sıralarda oturduğunu görünce üzüldüm ve en öne davet ettim. Geçmişte bunu Alâeddin Yavaşça için de yapmıştım. Kura çekimi de tartışmalı bir konu olduğu için o sırada Sabahat Hanımla birlikte Ahmet Selçuk İlkan, Ozan Şahturna ve MÜYORBİR Başkanı Burhan Şeşen’i sahneye şeffaflık icabı çağırdım. 2 divan başkan adayını da yanlarına aldım ve birlik mesajı vermelerini istedim.

Asıl çok ciddi bir iddianız var karşı taraf konusunda; bana anlattığınız şu ‘Gazi Mahallesi’nden adamlar getirdiler, gerekirse saldırı olacaktı ama biz önlem aldık’ iddiasını biraz açabilir miyiz? Bundan nasıl haberiniz oldu?

Metin Karataş, yıllardır en küçük bir tartışmada "benim bir işaretimle Gazi Mahallesi’nden kamyon dolusu adam gelir" şeklinde tehditler savururdu. Bu genel kurul için de benzeri bir duyum aldık ve özel güvenlik sayısını artırdık. Önlemimizi aldık ancak bir korkumuz da olmadı. Kadere inanan, inançlı bir insanım. Ölümden korkum yok. Bunların yanlış işlerine karşı çıktığım gün her şeyi göze almıştım. Bundan sonra da mücadelemi sürdürürken ne tür saldırılara maruz kalabileceğimi de hesaba kattım. Suikast bile düzenlense şaşırmam. Yaptıklarına boyun eğmeyeceğim.

Neden MESAM’ın başkanlık koltuğu bu kadar değerli? Neden bu kadar çok kavga ediliyor? Verin bir CEO’ya, tarafsız olarak o yönetsin, sizler de sadece sanat yaparsınız.

Doğru bir soruyu, yanlış kişiye soruyorsunuz. O arkadaşlara sormalı bu soruyu; neden bu kadar çok yönetmek istiyorsunuz? Tam 10 yıldır siz varsınız. Meslek Birliği yöneticiliği bir meslek midir ki tekrar seçilmek için akla hayale gelmeyecek propaganda yöntemlerine başvuruyorsunuz? Onlara sorun neden bunu ölüm kalım meselesi haline getirdiklerini…

MESAM'ı yönetme arzusu içinde bulunmak, her üyenin hakkıdır. Önemli olan, yönetme becerisine sahip olup olmadığıdır. Bu arkadaşlar burayı yönetebilecek kapasitede değil. MESAM’ı yönetmek, ilgili yasaları, mevzuatı, yönetmelikleri ve tüzükleri bilmek, geniş bir vizyona sahip olmayı gerektirir. Oysa burası kahvehane gibi yönetiliyor. Bütün anlaşmazlık da bu noktadan kaynaklanıyor zaten. Kendilerinin işe aldığı genel sekreteri bile masada konuşturmazlar, kendileri onun işine talip olurlardı çünkü böylece kendilerine iş çıkartmış olacak ve hakkı huzur kazanacaklar. Bizler, MESAM’ın profesyonelce yönetilmesi gerektiğini düşündüğümüz için ters düştük. Ama çeşitli iftiralarla meseleyi ‘Alevilik’ noktasına getirdiler.

Metin Karataş’ın sizlere fiziksel saldırıda bulunduğuna dair iddialarınız da var. O da kendisine iftira attığınızı söylüyor. Siz bu saldırılara birebir şahit misiniz? Mesela şahit olduğunuz bir olayı anlatabilir misiniz?

Bu kişi hemen her toplantıyı terörize ederek istediği kararları çıkartıyordu. Karşı çıkanlar olarak yani Atilla Özdemiroğlu, Faruk Demir, Suat Suna, ben ve Orhan Gencebay defalarca kez sözlü ve fiziki saldırıya teşebbüs durumuyla karşılaştık. İnsanların inançlarına küfreden, değerlerine saldıran pek çok eylemine tanık oldum. Saygısız bir insan. Bir defasında Orhan Ağabey bu çirkin saldırı nedeniyle fenalık bile geçirdi. Tutanakları ve konuyla ilgili dilekçelerimiz MESAM’da mevcuttur. Her defasında Orhan Ağabeyin engin hoşgörüsü nedeniyle savcılığa intikal etmedi. Bu konuda yanlış yaptık.

Onu şikâyet ettiğiniz belgenin altında toplantılara gelmediği iddia edilen ve bu yüzden bir şeye şahit olması imkânsız olan Fuat Güner’in imzası olmasını nasıl açıklıyorsunuz peki?

Fuat Ağabey, bu şahsın pek çok saldırgan tutumuna tanık oldu.

Suat Suna’nın ihraç edilmesini talep eden belgenin altında hem Orhan Bey’in hem de Ahmet Selçuk İlkan’ın imzalarının olduğu söylendi. Kendi ekibinizdeki birine bunun yapmanız tuhaf değil mi? O belgeyi görebilmek mümkün mü?

Bu arkadaş konuları kırparak işine geldiği gibi anlatmış. Orhan Gencebay ve Ahmet Selçuk İlkan, Suat Suna ile birlikte Celâl Ulus’u da haysiyet kuruluna verildiği için imza attılar. ‘İkisi de gitsin, bakalım ne yapmışlar’ anlamında imza attılar. Hatta Suat Suna kendinden o kadar emindi ki o bile şerh koymadı. Sonuç; Celâl takipsizlik, Suat ihraç. Çünkü Celâl onların adamı.

‘4 yıldır bizimle beraber görev yapmış ve aynı kararlara imza atmış bir isim olarak Recep Ergül de sahtekarlık yapmış oluyor; o zaman nasıl oluyor da bir hırsızı kayyım olarak atıyorlar’ denildi sizin için?

Bu arkadaşlara hırsız diyen olmadı. Bunu kendileri uyduruyor. Tıpkı Alevilik konusu gibi. En küçük bir eleştiride, sözü getirip Aleviliğe bağlıyorlar. Konular belli. Mevzuata uymamak, yasa tanımamak, kural tanımamak, usulsüzlük yapmak. Altında imzam yok.

Siz de birtakım sebeplerden, özellikle toplu istifa organize etmekten haysiyet kurulu tarafından ihraç edildiniz. Yargıya gideceğinizi söylemiştiniz; durum nedir şu an?

18 Mart 2018 tarihinde yapmak istedikleri genel kurula beni sokmamak için bir takım iftira dolu senaryolarla ihraç ettiler. Bakanlık müfettişleri, raporlarında bu kepazeliği çok net bir şekilde vurguluyor. 23 Mayıs tarihinde mahkemenin ihtiyati tedbir kararı sayesinde genel kurula girdim. Mağduriyet çıkartmadım ve 30 gün konusuna tenezzül etmedim.

Kayyım atanacak isimlerin önceden bilindiği söylendi. Hatta bu konuda yapılmış telefon kayıtları varmış. Böyle bir şey bayağı büyük bir iddia!

Kayyım değil, geçici yönetim. Geçici yönetimin görev süresi belli ama kayyım öyle değil. İftira atıyorlar. Çirkin bir iftira hem de. Benim haberim bile yoktu, arkadaşlarım haber bülteninde öğrenmiş ve haber vermişlerdi.

Orhan Bey MSG’ye geçebileceğini söyledi; siz de geçecek misiniz?

Orhan Ağabey de ben de burada kalıp bu hukuksuzluklara karşı mücadele edeceğiz.

Son olarak, Gencebay huzur hakkı almadığını söylediğinde, Oda TV aldığını gösteren makbuzu yayınlayarak, söylediğini yalanladı. Ne diyeceksiniz bunun için?

MESAM ilk kurulduğunda, yıllarca Hakkı Huzur alınmamış. Yakın zamanda aldığı Hakkı Huzurları da ihtiyaç sahibi sanatçılara dağıttığının tanığıyım ama kendisi söylemez. Yaptığı yardımları kimse bilmez. Ben de bazılarını biliyorum sadece. Sanırım Hakkı Huzura ihtiyaç duymadığını söylerken gereği gibi ifade edemedi. Bir çıkar çarkına çomak soktuğu için her türlü çirkin iftira ve saygısızlığa maruz kaldı. Hatta ikide bir geçmişte katıldığı Türkçe Olimpiyatları kastedilerek FETÖ gibi bir vurgu yapılıyor bu arkadaşlar tarafından. Halbuki bunların bir kısmı FETÖ darbe girişimi başarılı olmadı diye üzülmüşlerdi. Çıkarlarına ne uygunsa onu söylüyorlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi