İstanbul seçimleri, yeni seçmenler ve 142'likler

YSK’nın hangi yasa maddesine dayanarak İmamoğlu’nun mazbatasını iptal ettiği merak ediliyor. Muhtemelen YSK’nın tetkik hâkimleri şimdi bu gerekçeye bir yasa arıyor!

Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Sadi Güven, İstanbul seçimlerinin iptaline ilişkin 6 Mayıs’ta alınan kararın ardından kameralar karşısına geçip, şunları söylemişti: 

"Artık yargı süreci tamamlanmıştır." 

Bu sözlere çok büyük itiraz var. Hayır, yargı süreci henüz tamamlanmamıştır. Hatta bir adım ileriye gidelim, Yüksek Seçim Kurulu’nun herhangi bir kararı henüz hukuki anlamda ortada yoktur ve uygulanabilir değildir. 

Neden mi? 

Çünkü hukukta gerekçesiz karar olmaz! 

Yüksek Seçim Kurulu henüz kararının gerekçesini yazmadığından ve bu karar da Resmi Gazete’de yayımlanmadığından aslında yapılabilecek hiçbir şey yoktu. Ancak öyle olmadı. Gerekçesiz olmadığından uygulanabilirliği de olmayan bu karar üzerinden apar topar Ekrem İmamoğlu’nun mazbatası iptal edildi; Türkiye bir seçim sürecine şimdiden sokuldu. 

Her biri yüksek yargıda epey deneyimli bu isimleri gerekçesiz bir karar almaya zorlayan neydi? MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin karardan bir gün önce 5 Mayıs’ta yaptığı "YSK bugün yarın bir karar verecek" açıklaması mı yoksa iktidardan yönelen diğer baskılar mı? Zira Yüksek Seçim Kurulu, gerekçeyi yazdıktan sonra kararını açıklayamaz mıydı? 

Kararı YSK’nın resmen açıklamadığını, bizim, MHP ve AKP’nin YSK temsilcilerinin sosyal medya hesaplarından öğrendiğimizi anımsayınca, YSK’da çok başka dengelerin oynadığı açık. 

Yüksek Seçim Kurulu, kararın gerekçesini ne zaman açıklayacak? Kararın gerekçesi ne zaman yazılacak? Herkes bu gerekçeyi dört gözle bekliyor. Kaç sandık kurulu başkanı ve memuru kamu görevlisi olmayan kişilerden seçildi? Bu kişilerin görevli oldukları sandıklarda kaç oy kullanıldı? Kullanılan oyların genel oya etkisi seçim sonucunu değiştirecek kadar mıydı? 

…Ve en önemli nokta, 

Yüksek Seçim Kurulu, Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasını hangi yasanın hangi maddesine dayanarak iptal etti? Zira hiçbir yasada "seçim işlerinde gerçekleştirilen usulsüzlüklerden dolayı başkanın mazbatasının iptal edilmesine" ilişkin bir hüküm yer almıyor. Yasa ancak ve ancak başkanın seçilme kriterlerinden herhangi birini kaybetmesi halinde mazbatanın iptal edileceğine hükmediyor. Hâl böyleyken YSK’nın hangi yasa maddesine dayanarak İmamoğlu’nun mazbatasını iptal ettiği merak ediliyor. Muhtemelen YSK’nın tetkik hâkimleri şimdi bu gerekçeye bir yasa arıyor! 

Seçim işlerindeki usulsüzlüklerin hak kaybına yol açıp açmayacağına ilişkin hukuki tartışma aslında bilerek ya da bilmeyerek YSK’ya itirazda bulunan AKP’nin Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz tarafından ortaya atılmıştı. Ali İhsan Yavuz itiraza ilişkin düzenlediği basın toplantısında şu örneği vermişti: 

"Siz Valiliğe giderek, silah ruhsatı alma talebinde bulundunuz. Size bir ruhsat verildi. Ancak bir süre sonra fark edildi ki o ruhsatta Vali değil Hademe imzası yer alıyormuş. O zaman ne olur?" 

Kuşkusuz o ruhsat Vali imzasıyla yenilenir. Peki bu kişinin ruhsatının iptal edilmesi ve ruhsatsız geziyor olması mümkün olur mu? Hayır! Tam bir hak gaspı olur. YSK burada İmamoğlu’nun direkt seçilme hakkını gasp ediyor. 

Dahası da var.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğuna direkt iktidar eliyle İstanbul Valisi atanıyor. Bu kelimenin tam anlamıyla bir "kayyım" uygulaması olarak tarihe geçiyor. –Ki bu uygulamanın başka hiçbir tanımı yok- Kayyım uygulaması sadece Olağanüstü Hâl süreçlerinde başvurulan bir uygulamaysa YSK’nın verdiği bu kararın da "yargı darbesinden" bir farkı yoktur! 

Elimizde sadece bir kısa karar var. Yüksek Seçim Kurulu’nun gerekçeli kararını tamamlaması ardından da Resmi Gazete’de yayımlamasından sonra Seçim Takvimi oluşturulacak. İstanbul’da 23 Haziran’da nasıl bir seçim gerçekleştirilecek, o usuller bu takvimde yazılı olacak. 

Ama bunu beklemeye gerek yok. 

Zira Yüksek Seçim Kurulu, 31 Mart öncesinde, her seçim öncesinde yaptığı gibi olası bir yenileme seçimlerine ilişkin usulleri hüküm altına almıştı. Yüksek Seçim Kurulu’nun 27 Mart tarihinde oy birliğiyle yayımladığı 1683 Sayılı Genelgesindeki hükümler, 23 Haziran’da İstanbul’da gerçekleştirilecek seçimler için de geçerli. 

Peki ne diyor o genelgede? 

"Ortak hükümler" başlığında seçmen kütükleri için aynen şu ifade yazılı: 

"31 Mart 2019 tarihinde yapılacak seçimler için güncelleştirilmiş ve kesinleşmiş olan sandık seçmen listelerinin yeni bir güncelleştirme yapılmaksızın bu seçimlerde de kullanılması gerektiği…"

Yani: 

YSK diyor ki; 31 Mart seçimlerine hangi seçmen kütükleriyle girmişsen, yenilenecek olan herhangi bir seçime de o kütüklerle gireceksin. 

Bunun için aynı genelgede de İlçe Seçim Kurulu başkanlıklarına görev veriyor. 

Ortada şöyle karışık bir durum var. Zira MERNİS sisteminde adres kayıt sistemi her gün otomatik olarak güncelleniyor. YSK, İlçe Seçim Kurullarına bir görev veriyor ve "SEÇSİS’te ‘ara seçimler askı döneminde bilgisi değişen seçmenlerin listesi’ raporunu alın, tespit ettiğiniz kişilerin yeni listelerde yer almamaları için yeni seçmenleri dondurun" diyor. 

Bu ne demek? 

31 Mart seçimlerinden 23 Haziran’a kadar geçen sürede 18 yaşını doldurarak oy kullanma ehliyetine sahip olanlar, askerliğini bitirenler bu seçimlerde oy kullanamayacak. 

Aynı şekilde adres değiştirerek, İstanbul’a taşınanlar da oy kullanamayacak. İlçe Seçim Kurulları bu şekilde sisteme girmiş olanların seçmen kaydını donduracak. 

Dolayısıyla AKP’nin YSK temsilcisi Recep Özel’in aksi yöndeki taleplerinin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerekiyor. Farklı bir sonuç çıkarsa YSK’nın bu genelgesi burada dursun… 

Bu süre içinde adres değiştirenlerin oy kullanması hem tekrar seçim ilkesi açısından hem de mükerrer oy açısından hukuk dışı bir durum oluşturuyor. 

Her bir seçmenin bir oy kullanma hakkı var. 

31 Mart seçimlerinde Ankara’da oy kullanan seçmen, Haziran ayında İstanbul’a taşınır ve İstanbul seçimlerinde de oy kullanırsa bu bir "mükerrer oy kullanma" anlamına gelecek. Bir vatandaş hem İstanbul’da hem de Ankara’da oy kullanmış olacak. 

İşte bu hukuk mantığının kısıtladığı şartlar güvenlik görevlileri için de geçerli. 

Şimdi İstanbul için ortaya atılan iddialardan biri de şehir dışından seçimler için görevlendirilecek güvenlik görevlilerinin durumu. Zira Doğu bölgelerinde görevlendirilen bu personel seçimin kaderini etkilemişti. Olur da İstanbul’a 100 bin kişilik görevlendirme yapılsa. Ya da bir kişi bile gönderse? O zaman ne olacak? 

Aslında sorunun yanıtı çok basit… 

Şehir dışından görevlendirilen güvenlik personeli, ikametgâhlarında zaten oy kullandıklarından bu seçimlerde İstanbul’da oy kullanma hakları olmayacak. 

Önemli uyarı: Bu seçimlerde, il dışından görevli personele oy kullanmaları için dağıtılan 142 belgesi yeniden dağıtılmayacak.  

Seçmen kütükleri değişmeyecek, yeni 142 belgeleri dağıtılmayacak. 

Peki yine de biz bunu nereden bileceğiz? 

Bunu da muhalefet partilerine tek tek sordum, seçmenlerine güvence veriyorlar. 

HDP’nin YSK Temsilcisi Mehmet Tiryaki şöyle diyor: 

"Siyasi partilerin de eli armut toplamayacak. Seçmen bize güvensin!"

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi