Sinirler yeterince bozuldu mu?

Ara bir formül var: Mazbataları verin. Verince o mazbata sonsuza kadar adayda kalmayacak ya! Olur da sayımlarda farklı sonuçlar çıkarsa geri alırsınız.

Binali Yıldırım, önceki gün İstanbul'da gazetecilerin karşısına çıktığında oldukça sinirliydi. Açıkçası onu hiç böyle görmemiştik. Kolay değil, Binali Yıldırım bugüne kadar iki kez aday oldu, ikisinde de kaybetti. Önce İzmir'de şimdi de İstanbul'da ikinci kez yenilgiyi aldı.

Binali Yıldırım, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını kesin kazanacağı imajıyla çıkmıştı ancak şimdi sonuçları kabul edemiyor. Söylemleri de yüz ifadesi de her şeyi anlatıyor. Kendisine, "Bakanlarla ne görüştünüz" diye soran gazeteciyi fırçaladı, rakibi Ekrem İmamoğlu'na "sabret kardeşim" diye sesleniyordu.

Binali Yıldırım da haklı...

Bu süreçte kaybedenin de kazanın da kaybettiğini sanan ya da kazandığını sananın da sinirleri yeterince bozuldu. Tüm bu gerginliğin tek bir mimarı var o da Yüksek Seçim Kurulu.

Yüksek Seçim Kurulu'nun, Salı sabahı 02:30'da yaptığı toplantıda, İstanbul'un bazı illerinde geçersiz oyların yeniden sayımına karar vermesi ile büyük bir kapı açtı. O günden bu yana İlçe Seçim Kurullarının kararlarıyla sayısız torba yeniden sayılmaya başlandı.

YSK'nın bu kararının hem 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Hakkında Kanun'a hem de YSK'nın daha önce verdiği kararlara aykırı olduğu belirtiliyor. Zira Kanunun, itiraz hakkını düzenleyen 112. Maddesinin 2. Fıkrası "delil ve gerekçe göstermeyenlerin itirazları incelenmez" diyor. YSK, 2014 yılında Mansur Yavaş'ın itirazı üzerine verdiği 1199 Sayılı kararında da aynı gerekçeyi öne sürüyor, "Somut delil olmadan itirazları inceleyemem" diyor.

Yüksek Seçim Kurulu'nun 9 Nisan 2014'te verdiği bu kararda YSK Başkanı Sadi Güven'in imzası var. 5 yıl aradan sonra YSK Başkanı Sadi Güven bu kez "delil ve gerekçe" aramadan, itirazları kabul ediyor. Yasa "incelenemez" diyor; inceleme olmazsa sayım da olmaz. Ancak Sadi Güven, sayıma karar veriyor.

Kanun koyucunun, inceleme şartlarını bu kadar sıkıya bağlamasının önemli nedenleri var. Çünkü torbayı açıp sayıma başlandığı anda müdahale de başlamış oluyor. Torba açıldığında içine kaç oy girdi, kaç oy çıktı, geçersiz oylar nasıl tespit edilecek, kura mı çekilecek...? Sonu belirsiz bir tartışma başlar. Yasa işte bu müdahaleyi engellemek için "incelenemez" diyerek, tartışmayı kapatıyor.

YSK, buna rağmen tartışmayı açtı. Peki ne oldu?

Dün itibarıyla, İstanbul'da 11 ilçede geçersiz oyların sayımı tamamlandı. AKP ve CHP arasındaki fark 867...

Dün, 15:42 itibarıyla YSK'nın resmî tablosunda, İstanbul'da Ekrem İmamoğlu'nun aldığı oy 4,171,475; Binali Yıldırım'ın aldığı oy ise 4,151,923 olarak yer alıyordu.

İstanbul'da 16 ilçede itirazlar reddedildi, bu yazı yazılırken 12 ilçede sayım devam ediyor. 11 ilçede yapılan sayımda ise fark 867. Dolayısıyla bu farkın kapanması mümkün görünmüyor.

Ankara'da da AKP'nin itirazı üzerine geçersiz oylar sayıldı. Mehmet Özhaseki'nin oyu 1805 arttı. 666 oy da Mansur Yavaş'a çıktı. AKP'nin lehine olan oy 1139. AKP Ankara'daki 25 ilçenin tümünde itiraz edecek. 25 ilçede de oylar sayılsın isteyecek.

Ama Ankara'da, Mansur Yavaş ile en yakın rakibinin arasında 125 bin oy farkı var.

Seçim aritmetiği böyle ortadayken, Yüksek Seçim Kurulu'nun kararlarıyla mazbata sürecini oyalaması sadece sinirleri geriyor.

Ara bir formül var: Mazbataları verin.

Verince o mazbata sonsuza kadar adayda kalmayacak ya! Olur da sayımlarda farklı sonuçlar çıkarsa geri alırsınız. Sahibine verilir.

Ama bu kadar sinirleri germenin kimseye faydası olmayacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi