Siyasi partilerin sandık denetimi yarıya indi

Nasıl oluyor da 2015 seçimleri ve öncesinde bu kriterleri yerine getirmiş olan siyasi partiler; 16 Nisan referandumu ile birlikte seçim sistemi dışına itildiler?

Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) seçimlere girmesine karar verdiği siyasi parti sayısı son yıllarda giderek azalıyor. 
YSK, 11 Haziran 2011 seçimlerinde 24 siyasi partinin seçimlere girebileceğini ilan etmişti. Daha sonra ittifaklar ve geri çekilme kararlarıyla bu sayı 15’e düşmüştü. Ama sayının düşmesindeki irade, siyasi partilere aitti. 
7 Haziran 2015 seçimlerinde 20 siyasi partinin seçimlere girebileceğine karar verdi YSK. Hemen ardından gerçekleşen 1 Kasım 2015 seçimlerinde ise 29 siyasi partinin seçime girebilme yeterliliği bulunuyordu. 
16 Nisan 2017’de gerçekleşen Anayasa değişikliği referandumunda ise bu sayı birden bire 9’a düştü. Referandum bir seçim değil ancak YSK, seçime girebilecek nitelikteki siyasi partileri referandum sürecinde de belirliyor. Böylelikle siyasi partilere de referandum sürecinde sandık başında durabilme olanağı sağlanmış oluyor.
Sayının azalması sadece referandum ile orantılı değil. 16 Nisan referandumunun ardından gerçekleştirilen ilk seçim 24 Haziran 2018 parlamento seçimleriydi. YSK, 24 Haziran seçimlerine 11 siyasi partinin katılabileceğine karar verdi. 31 Mart 2019 yerel seçimleri ile ilgili kararını da 2 Ocak’ta açıkladı. Karar gereğince sadece 13 siyasi parti seçimlere katılabilecek. 
2015 seçimlerinde 29 siyasi parti seçimlere katılabiliyorken bugün 13 siyasi parti seçimlere katılabiliyor. Kriterlerde hiçbir değişiklik yok: Siyasi partilerin en az 41 ilde örgütlü olması ve 6 ay önceden büyük kongrelerini gerçekleştirmesi. 
Peki nasıl oluyor da 2015 seçimleri ve öncesinde bu kriterleri yerine getirmiş olan siyasi partiler; 16 Nisan 2017 tarihinde gerçekleştirilen referandum ile birlikte seçim sistemi dışına itildiler? 
Siyasi partilerin seçimlere girme kriterleri değişmedi ama aradan geçen süre içinde YSK’nın siyasi partileri belirleme mekanizmasında küçük bir değişiklik yaşandı. 
2017 yılına kadar siyasi partilerin işlemleri Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı bünyesindeki Siyasi Partiler Sicil Bürosu tarafından yapılıyordu. Siyasi Partiler Sicil Bürosu, partiler ile sürekli iletişim halindeydi. Siyasi partiler başsavcılığa teşkilatlanma bilgilerini sunuyor, başsavcılık da bilgileri teyit ettikten sonra YSK’ya ulaştırıyordu. 
2017 yılında devreye İçişleri Bakanlığı girdi. Yani son iki yıldır siyasi partilerin hangi illerde, ilçelerde teşkilatlandıklarını, il ve ilçe başkanlarının kim olduğunu, ikametgâhlarının nerede olduğunu İçişleri Bakanlığı denetliyor. Ortaya da ilginç sonuçlar çıkıyor. 
Örneğin Ankara’da teşkilatlanmış bir siyasi parti, Yenimahalle’de yeni bir teşkilat açmak istiyor. Yenimahalle’de hiç üyesi bulunmadığından Çankaya’da oturan bir parti üyesini de Yenimahalle’de teşkilat kurmak için görevlendiriyor. İşte o sırada İçişleri Bakanlığı, Yargıtay’ı uyarıyor, diyor ki: Bu ilçe başkanının ikametgâhı Yenimahalle’de değil, Çankaya’da. Bu yüzden bu teşkilatı geçersiz sayın. Yargıtay da hem teşkilatı tanımıyor hem de o üyenin siyasi parti üyeliğini düşürüyor. 
Siyasi parti örgütlenmesi açısından bir ihlal var ortada ama ihlal işte… o kadar !
İçişleri Bakanlığı bu denetimleri yaparak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirimde bulunuyor. Başsavcılık da bu teşkilatları ve üyeleri yok sayarak yeni bir liste yapıyor, YSK’ya gönderiyor. 
2017’de uygulanmaya başlanan bu sistem ile son seçimlerde 29 olan siyasi parti sayısı 13’e kadar düştü. 16 siyasi parti, bu ve buna benzer istisnai uygulamalar ile seçim sistemi dışına itilmiş oldu. 
Seçime girecek siyasi parti sayısının azalması sadece bu siyasi partileri ve seçmenlerini ilgilendiren bir durum değil. Hatta bu partilerin seçimlerde bir varlık gösterip göstermeyecekleri tamamen kendi iç sorunları olarak da düşünülebilir. Ama konunun tüm seçmenleri ilgilendiren bir ayrıntısı var, o da sandık güvenliği. 
2011 seçimlerinde bir sandık başında 29 siyasi partinin müşahiti durabiliyorken, bugün sadece 13 siyasi partinin görevlisi durabilecek. Başka bir deyişle, bu uygulama sandık başındaki sivil denetimini de yarıya indirecek. 
Tam da YSK üyelerinin görev sürelerinin iktidar partisi eliyle uzatıldığı, referandum sürecinden bu yana "şaibe" tartışmalarının sürdüğü seçim süreçleriyle ilgili yabana atılmayacak bir ayrıntı size…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi