Yerel seçimden rejim değişikliğine: Çankaya

Çankaya'daki bir ağaç dalının geleceğinin, Türkiye'nin çatışmalı siyasal iklimine bağlı olması, son yıllarda yaşadığımız kutuplaşmanın nişanesi olarak kayda geçmiş sayılabilir şimdiden.

31 Mart yerel seçimleri iktidarından muhalefetine tüm siyasi partiler için bir yerel seçim olmanın çok ötesinde. İktidar bu seçimlerin kaybedilmesi halinde, yeni sistemin tartışmaya açılacağı kaygısını açık açık söylüyor.  

Muhalefet için de bu seçimler başlı başına bir belediye seçimi değil. Bu seçimler 16 Nisan referandumunda temelleri atılan, 24 Haziran seçimlerinde de yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin tamamen kurumsallaşması anlamına geliyor. 

31 Mart seçimleri, iktidarından muhalefetine herkes için rejim değişikliğinin son halkası olacak. Ya yeni rejim temellerini sağlamlaştıracak ya da sandık üzerinden yeni rejime bir uyarı gelecek... 

Hâl böyle olunca tüm bu tartışmalar içinde adayların ortaya koyduğu seçim manifestoları, kent sorunlarına ilişkin çözümleri, mega projeler de özelliğini kaybediyor. 

Tek bir yer hariç: Çankaya... 

Çankaya, rejim değişikliği tartışmalarının mekânsal savaşına tanıklık eden simgesel mekân. Kolay değil, yıllardır bu tartışmaların tüm yıkımlarını üzerinde taşıyor. Ulus'tan, Çankaya Köşkü'ne kadar uzanan ve Cumhuriyet Aksı olarak da tarif edilen bu hatta uzun yıllara dayanan yıkımlar yaşandı. Cumhuriyet döneminin mirası İller Bankası binasını yıkıp üzerinde zafer işaretiyle poz veren eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in ardından buraya devasa bir cami yapıldı. Cumhuriyet döneminin ilk toplu konut projelerinden Saraçoğlu Mahallesi için yıkım kararı alındı. Türkiye Büyük Millet Meclisi içinde yer alan cami yıkılma planları arasında. Atatürk Orman Çiftliği arazisi üzerine Cumhurbaşkanlığı Külliyesi açıldı. 

Tüm bu yıkımlar, siyasi iktidarın resmî ideoloji ile hesaplaşmasının mekânsal yansımasıydı. Çankaya bugün bu ideolojik hesaplaşmanın tüm yıkımlarını üzerinde taşıyan yegane mekân. 

CHP'nin Çankaya Belediye Başkan Adayı, hâlihazırda da Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen'le geçen günlerde bir araya geldik. Alper Taşdelen'in yeni dönem projelerinde de işte bu savaşın izleri mevcut. 

Taşdelen, yeni bir Atatürk Orman Çiftliği inşa etmeye hazırlanıyor. Taşdelen, "Bademlidere'de 750 dönüm büyüklüğünde bir park yapıyoruz. Burası yeni bir Atatürk Orman Çiftliği olacak. Atatürk Orman Çiftliği yağmalandı, Ankara'nın ciğeri söküldü. Burayı yeniden inşa edeceğiz" diyor. Taşdelen, "Onlar millet bahçeleri yapıyor; biz de en büyük parkı açıyoruz" diyor. Bir projesi daha var. "Başkentte bir Kurtuluş Savaşı Müzesi açacağız. Her başkentte bir kurtuluş müzesi vardır ama Ankara'da bu yok" diyor. Taşdelen'e göre, siyasi iktidar Cumhuriyet ile bir rövanş içinde. Bu yüzden de Ankara'yı sevmiyorlar, yıkımların hepsi de bu bakış açısının gün yüzüne çıkmış gerekçeleri. 

Taşdelen bu aralar yıkılıp yıkılmayacağı çok tartışılan Saraçoğlu Mahallesi'nin yıkılmayacağını, "Buradaki tek bir ağaca bile dokunulmayacak" sözleriyle net olarak ortaya koyuyor. 

31 Mart seçimlerinin, iktidarın yıkıcı gücü karşısında Çankaya'daki bir ağaç dalının bile varlık savaşına dönüşmüş durumda olması kaygı verici değil mi?

Çankaya'daki bir ağaç dalının geleceğinin, Türkiye'nin çatışmalı siyasal iklimine bağlı olması, son yıllarda yaşadığımız kutuplaşmanın nişanesi olarak kayda geçmiş sayılabilir şimdiden.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi