10 Ekim davası Türkiye’nin yönünü belirleyecek

Cumhuriyet değerlerine sahip çıkacaksak, insanca, özgürce, birlikte yaşamaya inanıyorsak, IŞİD’in bu ülkede nasıl yuvalandığını, nasıl kollandığını bilmek zorundayız.

O korkunç günün üzerinden tam 2 yıl geçti. Barış, emek ve demokrasi talebiyle Ankara’da toplanan binlerce sivile yönelik saldırıda 102 kişi yaşamını yitirdi, yüzlercesi yaralandı. 

Vicdani, ahlaki yaralarsa açık kaldı. Her celsede, her belgede, her yeni şiddet olayında bu yaralar tekrar açılıyor, kanıyor, irin topluyor, kuruyor, sonra yeniden kanıyor. Çünkü birkaç IŞİD’li failin haricinde gerçek sorumlular, yargı önüne çıkarılmıyor. Israrla, bilerek, isteyerek...

10 Ekim 2015 Ankara katliamı, yakın tarihin ‘en kanlı intihar saldırı’sı kabul ediliyor. O gün bugündür Türkiye, artan bir şiddet ve nefret sarmalında yuvarlandı. Farklı örgütlerin üstlendiği, sivillere yönelik bombalı saldırılar peş peşe geldi, üstüne üstelik 15 Temmuz felaketini yaşadık

Reina katliamından sonra intihar saldırıları, çok şükür ki bıçakla kesilmiş gibi kesildi; umarız hiçbir zaman, hiçbir örgüt benzeri katliamları yapacak ortamı bulamaz. 

Ancak kan, nefret ve şiddet sarmalı boyut değiştirerek, hatta gözümüze gözümüze sokularak sürüyor. 

 

IŞİD NASIL YUVALANIYOR, KİM KOLLUYOR?

Kürt köylerinde yapılan işkencelerden SİHA (silahlı insansız hava aracı) ile ovada sivil ‘avlamaya’... Hatun Tuğluk’un cenazesine saldırıdan Muğla’da sokak ortasında çıplak teşhir ve işkence edilen insanlara... Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya gayrıinsani ve gayrıhukuki muameleden, fantastik gerekçelere dayandırılarak özgürlüklerinden mahrum bırakılan hak savunucularına...

Şiddet ve tehdit, dalga dalga yükseliyor. Ateş, git gide daha yakına düşüyor. Bir bakıyorsunuz o ateşin içindesiniz. Cayır cayır yanıyorsunuz ve kitleler, bir avuç vicdan sahibi demokrat dışında, sessiz. 

En kanlı katliamın yargısında bile cezasızlık böylesine alenileşirse, olacağı budur. 10 Ekim davasının son celsesi 25-26 Eylül’de yapıldı. Merkez medyanın yok saydığı, hatta mağdurları neredeyse suçlu gösterdiğine şahit olurken, bağımsız medyanın da kamuya gelişmeleri aktarmakta yetersiz kaldığını söylemek zorundayım. Özellikle Evrensel, Birgün ve sendika.org’un haberleri olmasa, IŞİD’in bu korkunç katliamının neden ve nasıl gerçekleştiğini yazan, yorumlayan pek yok. 

Gündem, maşallah hep ağır... Sınırötesi harekattan ABD ile vize krizi ve doların yükselişine, kadın haklarını tırpanlamaya yönelik çabalardan eğitimdeki şer’i hamlelere, kafa yoracak, kavrayacak çok mevzu var. 

Fakat laik/demokrat kesimin en çok sahip çıkması gereken dava, 10 Ekim davası. Cumhuriyet değerlerine sahip çıkacaksak, insanca, özgürce, birlikte yaşamaya inanıyorsak, cihatçıların mütemadi bir tehdit oluşturmasına karşıysak, IŞİD’in bu ülkede nasıl yuvalandığını, nasıl kollandığını BİLMEK ZORUNDAYIZ.

 

‘VALİ, EMNİYETÇİLER, İSTİHBARATÇILAR SORUMLU’

10 Ekim davasının avukatlarından İlke Işık’a, son duruşmada olanları ve davada gelinen aşamayı sordum. Işık, şöyle özetledi:

- Davada sadece 36 IŞİD’li sanık yargılanıyor. Oysa bu katliam Ankara’da bir mitingde gerçekleşti, gereken önlemlerin bile/isteye alınmadığına dair her celsede yeni belgeler sunuyoruz. Sorumluların yargılanmasını istedik. Ama mahkeme reddetti

- Mesela 17 Eylül 2015’te Sıhhiye’de ‘Teröre Karşı Kardeşlik’ mitinginde 4 bin polis görevlendirilmiş. Toplanmada arama yapılmış, güvenlik eşliğinde yürünmüş. 10 ekim’deyse 2044 polis görevli. Sadece 70-80’i Gar civarında. 

- 10 Ekim öncesinde saldırı olacağına dair onlarca istihbarat var. Bunlara rağmen daha fazla önlem alınmamış. Bu kadar güvenlik tehdidinin olduğu bir mitinge arama yok! Tertip komitelerine bilgi de verilmemiş. 

- İşte bu nedenle Ankara valisi, Emniyet müdürü, yardımcıları ve istihbarat şube başkanlarının mahkemede dinlenmesini istedik. Patlamadan sonra, yaralı ve ölülere gaz atma emrini veren emniyetçinin de dinlenmesi gerekiyor.

- Mülkiye müfettişlerinin hazırladığı raporda bile emniyet açıkları tek tek yazılmış. Katliamdan sonra verilmeyen sağlık hizmeti dahil, tüm belgeleri mahkemeye sunduk.

- Aileler, gerçek sorumluların yargılanmasını istiyor. Evet sanıklar katil, en ağır cezayı alsın istiyoruz. Öte yandan, IŞİD’lilerin yargılandığı davalarda ne kadar kolay tahliyelerin çıktığını biliyoruz. Antep ve Diyarbakır saldırılarından tahliyeler çıktı. Öyle ki son duruşmada bir avukat, ‘müvekkilim aylardır yatıyor, hiçbir IŞİD’li bu kadar yatmaz’ bile dedi!

- Antep hücresi, beş katliam örgütledi. O kadar rahat yapmışlar ki! Sanıkların hepsi izleniyor, dinleniyor. Oysa canlı bombaların olduğu araç, Antep’ten hiç yola çıkmayabilirdi. Ankara’da durdurulabilirdi. Her türlü müsait ortam var. Hukuken sonuna kadar gideceğiz. 

 

KAMUOYU İZLERSE SONUÇ ALINABİLİR

Bu davaların, kamuoyu tarafından izlendikçe adalet arayışının güçlendiğini tekrar hatırlatmak isterim. O salon ağzına kadar, ısrarla doluyor. Aileler, kitle örgütleri, avukatlar davanın peşini bırakmadıkça sanıklar ve avukatları da öfkelerini kusuyor, tehdit, hakaret ediyor.

Avukat Işık, sanıkların avukat ve ailelere ‘Vatan haini, terörist’ gibi sözler sarf ettiklerini ve tansiyonu yükselttiklerini de aktardı. Mahkemenin yaklaşımıysa müsamahalı. Sanıklar kibarca uyarılırken ailelere daha sert çıkışlar yapılabiliyor. 

Son duruşmada bazı sanıkların sözlerini aktarayım:

- Sanık Yakup Şahin savunmasını yaparken "Burada islam cezalandırılmak isteniyor." dedi. Aileler sanığa tepki gösterdi. 

- Sanık Metin Akaltın: "Şeriat istiyorum. Bu yüzden beni yargılayacaksanız yargılayın."

- Sanık Mehmedin Baraç: "Tüm terörist ölülerine leş denilir"

10 Ekim katliamının, ülkedeki barış ve demokrasi arayışına ne kadar zalim bir darbe vurduğunu ne olur aklınızdan çıkarmayın. 

Bir sonraki duruşma 24-25 Kasım’da. Unutmayın: Bu davayı takip etmek, sadece kurbanların yaşadığı korkunç acıya ortak olmak ve adalet arayışı adına değil, hepimiz için hayati önemde.  

 

NOT: Bugün 10 Ekim için farklı şehirlerde anmalar düzenleniyor. Ankara’da 09:00’dan itibaren Selim Sırrı Tarcan spor salonunun önünde toplanılacak. İstanbul’da, 19:00’da Kadıköy’de.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehveş Evin Arşivi